Bölüm 14 - Melek

40 15 16
                                    

Kelime sayımız: 911 

Minho soluk soluğaydı, sanki vücudu patlayacak gibiydi.  

Acıya dayanmak için bir destek ararmışçasına masanın kenarını sıkıca tuttu ve gözlerini kapattı.  

Bir Melek olmayı kabul edişinin üzerinden 1 hafta geçmişti ve son 3 gündür hissettiği tek şey acıydı.  

Başta her türlüsüne alışabileceğini düşünmüştü, ama bu acılar gün geçtikçe artıyordu. 

Vücudunu alevler sarmış gibi hissediyordu, ya da resmen bir patlamanın ortasında kalakalmış gibi. 

Acımayan tek bir yeri yoktu, sanki bütün kasları teker teker vücudundan kopartılıp ufak parçalara ayrılıyor gibiydi. 

Her yerine bıçaklar saplanıyor, her bir deri hücresi farklı derinliklerle kesilip doğranıyordu. 

Dişlerini sıkıp kendini ayağa kalkmaya zorladığında başı döndü. Etrafı tamamen bulanıktı, hem çektiği acılardan hem de göz yaşlarından. 

Duvarı destek olarak kullanarak olduğu yerden yavaşça mutfağa doğru yönelmeye çalıştı. 

Dönüşümü için yeterince uygun bir yer bulmuşlardı, ormanın ortasında terk edilmiş bir ev. Ve Jisung da yakında oraya gelecekti. 

Gerçi gencin yokluğunda geçirdiği acı dolu her dakika ve her saniye ona yüzyıllar gibi geliyordu. 

Acıdan alt dudağını ısırdığında neredeyse onu kanattı, sakinleşmek için başını yavaşça eğip derin bir nefes almıştı ki aceleci ayak sesleri duydu. 

''Aman Tanrım. Olamaz. Pekala, şey... Sen- sen dönüşmeye başlamışsın'' dedi Jisung büyüğünün omzuna hafifçe dokunarak. 

Bunun üstüne Minho gence gıcık olmuş bir 'çoktan farkındayım' bakışı attı ''Yapma ya? Öyle miymiş?'' derken acı içinde sesler çıkarmaya devam etti.  

Jisung elini yavaşça büyüğün sırtına indirdiğinde Minho bu hafif dokunuşla bile ölümcül bir acı hissetmişti. 

Hemen sonrasında kan ve terle kaplanmış olan tişörtü yavaşça sırtından sökülüp koparılmaya çalışılıyordu. 

Minho ağzından dökülen küfürlere hakim olamamıştı, bu tıpkı büyük ve kanayan bir yaranın üstünden bir yara bandının yavaşça sökülmesi gibiydi.  

Tam gence tişörtü bir anda koparıvermesini söyleyecekti ki, sonunda üstünden tamamen çıkarılmıştı. 

''Aman Tanrım'' dedi Jisung büyüğün sırtına bakarak. 

Minho gencin bunu çok hafif şekilde yaptığını bilse bile sırtında gezen parmaklar ona hala bıçak gibi geliyordu. 

Bunu sözel bir şekilde ifade edemeyeceği için yalnızca tısladı, bu da Jisung'un elini çekmesi için yeterli olmuştu. 

''Bu acıyı hissetmeye başlamanın üzerinden yalnızca 3 gün geçti değil mi?'' diye sorduğunda büyüğün hafifçe başını salladığını gördü ''Aman Tanrım...'' 

Minho sonunda dayanamadı ''Neden sürekli bunu söyleyip duruyorsun? Sorun ne?!'' 

''Vücudun daha önce gördüğüm İblislerden çok daha hızlı şekilde değişime giriyor'' dedi Jisung endişeyle ''Bu acının büyümesi 3 günden çok daha fazla sürer, normalde 2 haftayla 1 ay arasındadır hatta bazen daha da fazla. Kanatlar da 1 aylık acının üzerinden 3 gün geçince çıkmaya başlar. Ama sen... Sen çoktan dönüşüme girmişsin ve kanatların da her an sırtından fırlayacak gibi görünüyor'' 

''Bu kötü bir şey mi?'' diye sorabildi Minho soğuk mutfak tezgahını tutup başını acı içinde eğerken. 

Jisung büyüğün arkasında kalırken bu kez sırtına dokunmamaya gayret etti ''Hayır hayır, kötü bir şey değil. Ama hoş bir şey de değil tabii. Sonuçta 1 aya yayılması gereken bir acıyı resmen 3 günde yaşıyorsun ve aynı anda kanatların da çıkmaya çalışıyor, aslında bütün bunlardan sonra hayatta kalman bir mucize olur gibi görünüyor'' 

''Aman ne rahatlatıcı'' dedi Minho acıdan bir çığlık basmadan hemen önce. 

O kadar güçlü bağırmıştı ki ses telleri kopmuş gibiydi. Hemen sonrasında da tezgahı bırakıp yere çöktü, acıdan resmen titrerken başı dizlerinin arasındaydı. 

Sırtında yeniden 2 koca bıçak hissettiğinde Jisung'un arkasından ''Tanrım Tanrım Tanrım!'' diye söylendiğini duydu. 

Bu kez bıçaklar ense kökünden başlayıp sırtını boylu boyunca yavaşça kesmiş, yolda da bütün kaslarını tekrar tekrar eritmişti. 

Tam o sırada sırtında bir şeylerin dışarıya doğru fırladığını hissetti, bunun acısı şimdiye kadar çektiklerinin en büyüğüydü. 

Son duyduğu şey Jisung'un endişeli çığlıklarıyken gözleri acıdan tamamen karardı. 

*-*-*  

Hastane odası düzenli şekilde öten kalp monitörü dışında oldukça sessizdi. 

Minho yatakta gözleri kapalı şekilde uzanıyordu, nefes alışverişi iyiydi, ama ölesiye yorgun olmalıydı. 

Melekler ve Şeytanlar yaralanamazdı elbette, ama dönüşen Şeytanlar için el altında bir klinikleri olması harikaydı. 

Jisung büyüğünü buraya getirdiğinden beri gözlerini ondan hiç ayırmamıştı.  

Cennetteki bu klinik yenice dönüşen Şeytanlar ve öldükten sonra Melek olan insanlar içindi, yani öldükten sonra o da kendini burada bulmuştu. 

Minho'nun kanatlarının çıkışını izlemeye dayanamamıştı. Çok fazla acı ve çok fazla kan içeren bir sahneydi. 

Kanatlar tamamen çıktığında ve büyüğün bütün kasları gözleri önünde eridiğinde izlemeyi bırakmıştı, ve bu birkaç saat önceydi, yani Minho yakında uyanacaktı. 

En azından Jisung yakında uyanabilmesini umuyordu, onunla konuşmak ve iyi olup olmadığını sormak istiyordu. 

''Beni izlemek hoşuna mı gidiyor?'' diye sordu Minho dalıp giden genci şaşırtarak. 

Sesi oldukça kısıktı, bağırmaktan ses telleri kesinlikle zarar görmüş gibiydi. 

Jisung kendine gelir gelmez heyecanla ayağa kalktı ve hemen büyüğüne doğru eğildi, bu durum Minho'yu gülümsetmişti. 

Genç Melek dayanamayıp büyüğün boynuna hafifçe sarılınca Minho yine tısladı ''Acıdı'' 

Jisung da hemen onu bırakıp yanı başına oturdu, büyüğümü kanlı canlı görmek onu çok mutlu etmişti ''Nasıl hissediyorsun?'' diye sordu elini tutarak. 

Minho eline bakarken hafifçe güldü ''Hayattayım, o yüzden iyiyim'' dedi parmaklarını gencinkilere geçirerek ''Tek yaptığım bir Meleğe dönüşmekti'' 

Jisung ona kocaman gülümsedi ''Biliyorum! Nasıldı? Mutlu hissediyor musun? Onca acıdan geçtiğin için çok üzgünüm, seni o şekilde görmekten nefret etmiştim. Ama sonunda kanatlarına kavuştun! Çok havalılar! Sen de bayılacaksın eminim! Sana benimkileri de gösteririm, seninkilere çok benziyor ama çok daha kirli tabii. Her neyse konuya döneyim, nasıl hissediyorsun? Herhangi bir farklılık var mı? Yani-'' 

''Jisung'' dedi Minho bir anda gencin nefessiz konuşmasını bölerek. 

Genç Melek hemen sustu ve büyüğün baş parmağının elini okşadığını hissedince gülümsedi. 

''Sana nasıl hissettiğimi daha sonra anlatacağım, girebildiğim bütün detaylara da gireceğime söz veriyorum tamam mı? Ama dinle, şu anda aklımdaki tek önemli şey sonunda bir Melek olmam. Artık sizden biriyim, artık birlikte olabiliriz'' derken yüzünde büyüyen bir gülümseme oluştu. 

Jisung başını olumlu anlamda sallarken aynı şekilde gülümsedi ve alnını Minho'nunkine dayarken gözlerini kapattı ''Biliyorum. Tanrım, teşekkür ederim'' 

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* 
*+:。.。 。.。:+**+:。.。 。.。:+**+:。.。 。.。:+*

Meleksi Lanet -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin