nelsson yavaş yavaş yürümeye başlamıştı artık. biraz zorlansa da en azından kendi başına kalkıp yürüyebiliyordu. her zaman olduğu gibi bizimkileri çağırmıştık ve oturuyorduk.
ben nelssonun yanında oturarak kolumu omzuna atmıştım. kafamı ona çevirerek "sıkıldın mı hayatım?" dedim somurttuğunu görünce
kafasını iki yana sallayarak "sıkılmadım, niye sıkılayım?" dedi gülümseyerek
"gülüşüne kurban be zalımın oğlu." dedim dudaklarını büzerek öpmüştüm.
"siz hala canım cicim aylarında mısınız ya?" dedi tadic bize bulaşarak
"hee öyleyiz var mı bir sıkıntı?" dedim bende kaşlarımı kaldırarak
"sen ne anlarsın canım cicim aylarından? gerizekalı herif." dedi dzeko tadice bulaşarak
tadic alınmış gibi elini kaldırdığın da "aşk olsun, ben romantik bir adamım." dedi
"gördük amınakoyduğum seni." dedi dzeko da sinirli bir sesle. kimse ikilinin atışmasına anlam veremezken lafa dalarak "ne zaman gördün lan? bu piçin sevgilisi olmadı ki hiç?"
dedimdzeko susup kaldığın da tadic "oldu bir tane aslında, hala daha deliler gibi seviyorum ama hiç pas vermiyor." dedi ilk önce dzekoya sonrada bana bakmıştı.
"biz niye bilmiyoruz bu hanımefendiyi peki?" dedi syzamanski de konuşmaya dalarak
"hanımefendi olduğunu kim söyledi?" dedi tadic rahat bir tavırla
dzeko yerinde gergince dikleşirken "anlamalıydık zaten şuana kadar." dedi ryan gülerek.
"ne alaka? bir insanın sevgilisi olmaması gay olduğu anlamına mı geliyor?" dedi ziyech ryana sorarak. bulaşmak için değil de daha çok gerçekten düşüncesini merak ediyor gibiydi.
"yani ya gaydir ya da sevdiği kişiyi tavlayamamıştır." dedi ryan omuz silkerek
"yobaz amınakoyayım." dedi ziyech'te ona karşılık
"ne alakası var lan yobazlıkla?" dedi ryan da kaşlarını çatarak
"ya kes sesini muhattap olma benimle." dedi ziyech konuyu kapatmak için.
"kim lan sana pas vermeyen?" diyerek sordum merakla
"boşver." dedi tadicte omuz silkerek
"gizli saklımız mı var bizim? söylesene olum." dedi ferdi de bana katılarak
"harbiden lan, niye söylemiyorsun?" dedi irfancan da merakla
"yav bir susun amınakoyayım." dedi tadic sinirle.
"iyi tamam, sormadık say." dedim tripli sesimle. sanki götümüze sokacaktık bu bilgiyi amınakoyayım.
"hiç boşuna trip atma söylemem." dedi tadic'te bana karşılık
"söylemezsen söyleme." dedim ve umursamazca nelssonuma döndüm.
elini çeneme atarak okşadığın da "benim aşkım tripte atarmış." dedi benimle dalga geçerek
"of nelsson git ya." dedim elini iterek. dalga geçiyordu birde benimle
"tripli misin sen?" dedi hala bir bebekle konuşuyormuşçasına konuşurken
"sen sakat olmasan sana yapacağımı bilirdimde ben." dedim sinirle. nelssonun yüzü düşerken aynı zamanda elini çekmişti. bir kaç saniye sonra dediğimi farkettiğim de kendime sövmeye başladım
nelssona baktığım da kaşları hafif çatık bir şekilde önüne dönmüştü ve konuşanları dinliyordu.
"aşkım?" dedim durumu ölçmek için
cevap vermediğin de "nelssonum?" dedim tekrardan
"ne var mesut?" dedi bana dönmeden
"aşkım yüzüme bakar mısın bir?" dedim
beni cevapsız bırakarak kafasını da çevirmemişti. kolumu omzuna attığım da "ya bebeğim benim o anlamda demedim biliyorsun." dedim açıklayarak. kötü bir niyetle söylememiştim ki.
"umrumda değil mesut." dedi soğuk sesiyle
nelssonun psikolojisi iyi değildi, bunu biliyordum. en küçük şeyi bile yanlış anlayabiliyordu. benim kalın kafam yüzünden alınmıştı çocuğum.
"yavrum yapma böyle lütfen." dedim üzgün çıkan sesimle. nelssonun kalbini kırmak şu hayatta istediğim en son şeydi.
"git mesut git." dedi sinirle
"of ya." dedim derin bir nefes vererek.
bir şey demediğin de onu biraz rahat bırakmıştım. arkadaşlarımız gidince alırdım ben onun gönlünü.
çok geçmeden herkes gitmeye karar verdiğin de sevinmiştim. kaç saatir nelssonum yüzüme bakmıyordu amk.
herkesi geçirdiğim de nelssonun yanına gitmiştim. koltukta uzanırken telefonuyla oymuyordu.
"gerçekten kötü bir niyetle söylemedim nelsson." dedim hemen yanına otururken.
bakışlarını telefonundan çekip bana getirdiğin de "salak saçma konuşuyorsun mesut, sinirlerimi bozuyorsun." dedi kaşlarını çatarak.
"özür dilerim hayatımın anlamı, boş boğazlık ettim." dedim ellerini tutarak.
"evet boş boğazlık ettin." dedi beni doğrulayarak
"haklısın yavrum salağım ben, aptalım, mikrobun tekiyim." dedim kendime söverek
"tamam abartma." dedi sesi yumuşamıştı
"yok yok abartmıyorum, gerçekten kalın kafalı, düşüncesiz herifin tekiyim." dedim
"ya tamam mesut abartma." dedi kendime sövmeme kızarak
"hani aşkım nerde?" dedim hala ismimle hitap etmesini kastederek
"ya mesut!" dedi kaşlarını çatarak
"yok ama ben gerçekten gerizekalıyım, dürzünün tekiyim, andavalım, dallamayım, hanzoyu-" yine kendime sövmeye başladığım da "aşkım yeter." dedi nelsson susmam için.
gülümsediğim de "peki gerçekten aşkın mıyım?" dedim yüzüne yakınlaşarak
dayanamayarak güldüğün de "aşkımsın gerçekten." dedi
dudağına kısa bir öpücük kondurduğum da sarılmıştım sıkıca. mükemmel kokusunu içime çektiğim de "fındık burunlum benim." dedim
sarılmayı bıraktığım da "özür dilerim yavrum." dedim tekrardan
"bir daha özür dilersen sikicem ama seni, trip attığıma pişman ettin lan beni!" dedi sinirlenerek
"özür dilerim." dedim büyükçe gülümseyerek. haftalardır sevişmiyorduk.
yaptığım şeyi anladığın da "of allahım ya! bir daha özür dilersen ölüp giderim inşallah." dedi kaşlarını kaldırarak
"lan! tövbe de. saçma sapan konuşup canımı sıkma benim ya." dedim bu sefer ben kızarak. ölüm şakalarından nefret ederdim
"demem." dedi omzunu silkerek
"ya tamam söz demiyeceğim bir daha, tövbe de aşkım." dedim
"tövbe." dedi o da uzatmayarak
rahat bir nefes verdiğim de "salak salak konuşma sakın bir daha." dedim onu uyararak
"tamam canım benim." dedi o da yumuşak ses tonuyla
"hadi odaya çıkalım. uykun gelmiştir." dedim yatmamız gerektiğini söylerken.
kafasını salladığın da benim yardımımla yukarı çıkarak yatağa yatmıştık. nelssona sıkıca sarıldığım da kokusuyla beraber mayışmış ve hemen uykuya dalmıştım.
evet sasırdınız dıme yb geldı bende sasırdım agsgshahs