•3•

249 22 93
                                    

oy verip bolca yorum yapmayı ihmal etmeyelim, keyifli okumalarr berk'e azıcık sövebilirsiniz bu bölüm 🪻🔮

aniden karşısında kızıl çocuğu görmesiyle onu çizdiği defteri kapatması bir oldu. defterin kapağındaki elini sanki bıraksa o sayfa açılacakmış gibi sıkı sıkı bastırdığında kızılın gözü deftere kaydı.

"rahatsız mı ettim ben yoksa?"

durumdan kendine pay çıkarabilmek bir kenarda dursun, en ufak bir endişe ya da rahatsızlık verdiği duygusuna yer yoktu çocuğun o etkili bakışları ve büyülü dudak kıvrımında.

"ne işin var burada berk senin?"

"aaa aynı derslerden alıyoruz ya tatlım. ayrıca herkes istediği yerde oturabiliyor diye biliyorum ben."

"buraya mı oturacaksın gerçekten? benim yanıma?"

"evet, evet de çok mu garip benim senin yanına oturmam, oturamaz mıyım neden buna bu kadar şaşırdın?"

hayır, tabi ki oturursun cevabı gelmemişti tabi ki de genç kızdan. "evet oturamazsın."

dediği sanki tam aksine bunu onaylıyormuş gibi oturdu kızıl çocuk sıraya. genç kız kapattığı defterinin kapağının kenarıyla gergince oynarken de kaldırmaya bile çekiniyordu şuan, berk'in dikkatini deftere çekmek istemiyordu.

"abartıyor musun biraz aramızdaki meseleyi? ki mesele denecek bir şey bile yok ortada. sana takılıyorum sadece, önemseyeceğin en son şey olsun bu."

genç kız dudağının içini kemirirken bir yandan da tırnakları hala defterin sert kapağında ileri geri hareket ediyordu, kızılın gözleri kızın ellerine ve deftere kaydı.

"günlük falan mı bu?"

elini deftere uzattığında kalbi göğsünü delip dışarı çıkacakmış gibi atan kız defteri kendine çekti, hemen çantasına koyduğunda da gözlerini kıstı berk.

"seni ilgilendiren bir şey değil berk, gider misin artık yanımdan ya?"

kızıl çocuk daha fazla söyleyecek bir şey olmadığına karar vererek sıradan kalkacağı esnada yanlarına yüzünde aybike'ye yönelttiği büyük gülümsemesiyle gelen özgür'ü görünce söyleyeceklerini merak ederek oturdu. ya da içgüdüsel bir tavırla yerinden kalkamadı, o da bilmiyordu.

"günaydın, derste yanın boş olacak mı? geleyim mi?"

kumral saçlı ve gerçekten çok yakışıklı olan çocuğun ona bakmadan doğrudan aybike'ye yönelttiği soru sayesinde tüm gerginliğiyle gülümseyerek dudaklarını yalamıştı kızıl.

"özgür'cüm ben burada oturuyorum ya. derste de burada oturacağım. canım ne zaman isterse o zaman da burada oturacağım. görmedin galiba."

kumral çocuğun yönü sonunda berk'e dönebilmişti.

"çok afedersin berk ben, siz hani sürekli aybike'yle didişiyorsunuz ya o yüzden derste burada oturmazsın diye düşündüm."

"yok kanka, buradayım ben." yüzüne yapmacık bir gülümseme takınıp gözlerini kırpıştıran kızıldan aybike'ye döndüğünde yüzü asılmıştı oğlanın.

"tüh ya, bir dahakine artık. dersten sonra boş musun peki, öğle yemeği için falan?"

berk yine gıcık davranışlarını üzerine takınarak aybike yerine konuşmayı kendine görev bildiğinden lafa atlayacaktı ki genç kız konuşarak susturdu onu.

"boşum, birlikte yeriz yemeği istersen."

berk şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez halde kocaman açtığı gözleriyle aybike'ye bakıyordu şimdi. ömer onlarla yemesini teklif ettiğinde işi olduğunu söyleyen kız şimdi boş olduğunu söylüyordu.

"süper o zaman."

"yalnız aybike'cim, işin yok muydu senin ya ben mi yanlış hatırlıyorum? ömer'e öyle demiştin."

genç kız hafifçe gözlerini kıstı. gıcık berk'in tavırları çok sıkmaya başlamıştı ve madem bu yakışıklı gıcığın canı oyun oynamak istiyordu, aybike de bu oyunun seve seve bir oyuncusu olurdu.

gözlerini sağdan sola yavaşça getirip düşünürmüş gibi yaptığında başını sağa sola salladı. "yoo, ben öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum."

berk'in şaşkınlığı hiçbir şekilde azalmayıp üzerine katlanarak arttığında başını hafifçe eğip 'nasıl yani?' der gibi bakması da kızın gülümseyerek onu görmezden gelmesine engel olmamıştı.

"banaydı yani tavrın öyle mi?" özgür'ün duymasını istemediğinden hafifçe kıza eğilip sesini alçaltmıştı. "bakıyorum da çok keyiflendin aybik, çocuk kibarlığından sordu sana. bu kadar da sevinme bence." kızın yüzü biraz düştüğünde de sürdürdü sözlerini. "yoksa niye seninle yemek yemek istesin, çok mu güzelsin ki?"

o da biliyordu güzel olduğunu, çok ve gerçekten çok güzel olduğunu. ama bunu dile getirebilmek bir kenarda dursun düşünebilmek ve kabul edebilmek bile berk için çok zordu, neden olduğunu bilmiyordu ama bunu düşünmeyi asla istemiyordu. onu görmediği zamanlarda da beyni reddediyordu ona dair tüm verileri. bazen güzel yüzünü de. kendi içinde olan ve adlandıramadığı yine kendiyle alakalı şeyleri reddediyordu belki de, kabullenemediği şeylere karşı gösterdiği bir tür dirençti bu.

genç kızın yüzü tamamen asıldığında önüne döndü. berk de sesi duyduğu yöne, özgür'e baktığında çocuğun tıslamaya benzer bir sesle güldüğünü fark etti.

"ne? aybike mi güzel değil? çarpılacaksın şimdi berk."

genç kız berk'in dediklerinin üzerine gözlerinin dolmaması için kendini oldukça zorlarken özgür'ün dediğiyle gülümsedi. kızılın söyledikleri artık umursamamazlık gösterebileceği ya da kale almayacağı bir seviyede değildi. onu beğenmesi ya da görünce orada olmasının hoşuna gitmesine sebep olan gamzeleri yüzünden canı çok yanmaya başlamıştı.

özgür kendini daha iyi hissetmesini sağlamıştı, en basitinden düşen özgüvenine yeniden sahip olmaya yaklaşmıştı onun sayesinde.

berk ise bunu hesaba katmamıştı. aybike çok güzeldi ve bunu görebilen tek erkek o değildi. bunun farkına varmakla birlikte özgür'ün hiç istemediği bir şekilde onların arasındaki iyi ya da kötü ilişkiye ve konuşmaya dahil olması onu çok sinirlendirmişti. kaşlarını çatıp burnundan soluyarak çocuğa bakarken onun delici bakışlarını görmeyen çocuk, artık oturacak başka bir yer bulması gerektiğinin farkında, el salladı kıza.

"dersten sonra görüşürüz o zaman aybike'cim."

"görüşürüz." kızın gülüşünü görünce bir kez daha nefret kustu kumral çocuğa. neden o kadar güzel bir gülüşü hak etmişti?

genç kız, berk'i hiç orada değilmiş gibi sayarak kitabını açmakla meşgul olduğunda oğlanın bakışlarını üzerinde hissediyordu. neden hala baktığını da anlamıyordu ki, söyledikleri yetmemiş miydi?

neden aybike'ye böyle yaptığını kendisi de anlamlandıramıyordu. az çok tahmini vardı ama hayır, öyle bir şey söz konusu bile olamazdı. yeniden söze girdiğinde ise kendini durdurması için çok geçti.

"yani, sen öyle üzülünce canını sıkma diye bir şeyler söylemek zorunda hissetti kendini-"

"kalk git yanımdan."

berk başını aşağı yukarı salladı, öfkeyle ama yavaş. sıradan kalktığında ise bütün bu öfkesinin kendine olduğunun hala farkında değildi.

belki de olabilirdik bu defa. | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin