•28•

78 10 2
                                    

burayı hiçbir zaman unutmadım tabi kii, ama bir türlü gelme fırsatım olmadı. keyifli okumalar dilerim 🪻🔮

kapı çaldığında evde tek başına yine günün berk'le olan kısmından sonraki en sevdiği kısma gelmiş, günün ve şehrin gürültüsünden uzak, sessiz sakin kitap okuyordu. sayfasını yeni çevirdiğinde kapının çalışıyla ayracını sayfaların arasına koyup kapattı. eli otomatik olarak hep telefonuna gidiyordu artık kapı çaldığında. berk'in numarasının ve tabi sesinin hemen elinin altında olduğunu bilmek güvende hissettiriyordu. babasıyla olan konuşmasının nasıl gittiğini sormak için dersleri bittikten sonra dağıldıklarında aramıştı berk'i gerçi. mesaj da atmıştı ama kızıl çocuk cevap vermemişti.

kapıyı açtığında karşısında berk'i bulmak cevapsız kalan arayışlarından sonra daha iyi hissettirmişti ama onun gözlerini kızarmış halde görmek hiç mutlu etmemişti.

"berk?"

"müsait miydin? aramadan direkt geldim öyle ama."

"berk saçmalama. sana her zaman müsaitim. gel içeri."

kızıl çocuk içeri girdiğinde kapıyı kapatan kız onun bir şey söylemesine gerek kalmadan sarmıştı onu. sarılmasına ve ona çok ihtiyacı olduğunu anlayabiliyordu, konuşmasalar bile hissedebiliyordu. ensesindeki saçlarını sevip omzundan öptüğünde boynuna gömülmüş kızıl çocuğun gözyaşlarının boynunu ıslattığını hissediyordu.

"ben, aslında sende kalabilir miyim bugün diyecektim." çocuğun zar zor çıkan sesiyle yanağını sevdi aybike. berk'in onunla kalacak olmasının hayali bile çok güzeldi. "yani eğer istemezsen anlarım tabi, söyleyebilirsin."

"berk, bende her gün kalabilirsin. istediğin kadar. hatta burada yaşayalım biz, niye birlikte yaşamıyoruz ki? hakikaten çok güzel olur bu."

kızıl çocuk kıza burukça gülümsediğinde onu göğsüne çekip sarmaladı. "iyi ki varsın bebeğim. sen olmasan ne yapardım ben?"

"sen de iyi ki varsın."

kızıl çocuğu tatlı tatlı içeri çektiğinde ikisine kahve yapıp hemen geleceğini söyleyip mutfağa gitti. ara sıra içeri uzanıp berk'i iyi mi diye bakıyordu. kızıl çocuk hastalanmış da ateşini kontrol ediyor gibiydi sık kontrolleri. babasıyla sorunları olduğunu uzun zamandır biliyordu ama böyle kötü etkilendiğini ve canının bu kadar yandığını görmek dayanılmaz geliyordu ona. tüm yaralarını sarabilirdi. berk yanındayken onun tüm acıları geçiyordu, tüm sızıları serinliyordu, tüm yaraları sarılıyordu. aybike de berk'i iyileştirmek istiyordu. ona iyi gelmek istiyordu.

kahvelerini dikkatli dikkatli getirirken berk ayağa kalkıp sıcak kahveyi genç kızın elinden aldı. kulpundan da tutuyor olsa kahvenin elini yakmasını istemiyordu. genç kız kahvesini öbür eline alıp başını oğlanın omzuna yasladığında gözlerini kapattı. kahvenin kokusuna kızılın parfümünün kokusu karışıyordu ve bu koku çok hoşuna gitmişti.

"benim babam, beni hiçbir zaman kabullenemedi biliyor musun? hep bir hayal kırıklığıydım onun için. ne yaparsam yapayım kendimi sevdiremedim. annemle aramız çok iyi olduğu için belki babamın sevgisinin eksikliğini hissetmedim ama bilmiyorum. içimde sanki ne olursa olsun hep doldurulamayacak bir boşluk kalacakmış gibi geliyor."

berk, kıvırcığının saçlarından hafif hafif kokladığında mırıldandı usulca.

"bunları bana niye daha önce anlatmadın?"

"bilmem. belki de olmamız gereken anı beklemişimdir. şimdi anlatıyorum çünkü yalnız hissetmeni istemiyorum. ben de varım, benim de babam iğrenç bir insan ve biz ikimiz, seninle, birbirimizi tamamlıyoruz."

belki de olabilirdik bu defa. | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin