Bölüm 20

22 3 2
                                    

TEKÂMÜL EVRESİ.

İnsanın her zaman iki yanı vardır. Bir yanı çetin bir kış iken, diğer yanı baharı temsil eder. Bu insanda fıtraten mevcuttur. Bazen neşenin kaynağı iken, bazen de hüznün başkenti kesiliverir. Bu bazen bir olay üzerine olurken, bazen de sebepsiz yere olur. Kabz hali ve bast hali deriz buna. Kabz hali; daralma, bunalma ve hüzünlenme gibi durumlarımızı temsil eder. Bast hali ise rahatlama, ferahlık ve huzura kavuşma gibi durumlarımızı temsil eder.

Ben aslında dünya hayatını kabz haline benzetiyorum. Acılarla, zorluklarla ve imtihanlarla dolu bir hayat. İnsan bazen nefessiz kalıyor. Oksijen dahi yetmiyor bazen insana. İşte bu gibi durumlarda en çok nefesi verene iltica etmek gerekiyor. Bazen Allah kulunu nefessiz bırakıyor. Nefesi kendisinde bulması için. Başkasına değil, Rabbine yönelmesi için. Ama insan zahiren bakarsa nefessiz kaldığını hissediyor. Ancak manevi gözle bakabilirse eğer, nefeslerin en güzelini görüyor. İnsan hep en çaresiz anında Allah'ı arıyor. Peki ya en mutlu gününde? O güzel günleri bahşeden yine Allah değil mi? Sen hem en çaresiz gününde, hem de en mutlu gününde Allah'ı hatırlayanlardan ol. Sen O'nu hatırlarsın da o seni unutur mu hiç? Sen O'nu unutsan dahi O seni unutmaz...

Aslında imtihanlarımızın zorluğunu artıran şey; rahat bir hayat, sıkıntısız bir hayat yaşamayı istemektir. Halbuki bu dünyanın amacına aykırıdır. Çünkü insanoğlu bu dünyaya imtihan olmaya gelmiştir. Allah Peygamberlerine o kadar çile çektirip, ağır imtihanlara tabiî tutup, bize ise rahat ve sıkıntısız bir hayat mı bahşedecekti? Hayır asla! Bu dünya kâfirin cenneti, bizim değil! Ve biz buraya imtihan olmaya geldik. Eğer bu bilinçte yaşarsak, imtihanlarımızın zorluğunu kontrol edebilme gücünü kendimizde bulabiliriz. Bu dünyaya geliş amacımızı iyi kavrarsak, doğru yolda yürüyebilmenin kapılarını açmış olacağız.

İnsanın tekâmül evresi dahi imtihanlardan geçiyor. Hiç imtihan edilmeyen bir adam düşün. Ne kadar olgunlaşabilir? Yaşadığı hayattan dahi lezzet alamaz. Çünkü her şey zıddıyla bilinir. Mesela hiç hasta olmasak sağlığımızın kıymetini bilemeyiz ki. İnsan ne zaman hasta olursa o zaman sağlığının kıymetini anlıyor. Aciz olduğunu anlıyor. Herhangi bir uzvunu kaybetmeyen insan, o uzvunun varlığının kıymetini bilemiyor. Ne zaman onu kaybederse o zaman kıymetini anlıyor. Kötüyü görmeyen insan iyiyi bilemez. İyinin iyi olduğunu bilmesi için önce kötüyü görmesi gerekir. Hiç sıkıntı yaşamasak, her şey elimizin altında olsa hayattan lezzet alamayız ki. Kolay ulaşabilmek, kaybedilmeyeceğini bilmek insana huzurdan çok huzursuzluk getirir. Allah kâinat üzerinde muhteşem bir denge kurmuştur.

Ra'd Suresi 8. Ayet-i Kerimesinde Allah şöyle buyuruyor:

''Her şey O'nun katında bir ölçü iledir.''

Eğer derin bir şekilde tefekkür edersen göreceksin ki Allah'ın koyduğu kurallar, bizlerden yapmamızı istediği şeyler hep bizim hayrımızadır. Hem dünya, hem ahiret hayatımız için bizim faydamızadır. Çünkü kendi kurallarına göre dizayn ettiği bir dünya burası. O kurallara riâyet ettiğin müddetçe yolunu şaşırmazsın. Hem dünya hayatını, hem de ahiret hayatını kazananlardan olursun.

Kazananlardan olmak ümidiyle...

AŞK-I İLÂHÎHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin