16 TEMMUZ 1998
Hastanenin uzun koridorlarında yankılanan çığlık sesleri hastanedeki tüm doktorların genç kadının başına toplanmasına yetiyordu.
Bazı doktorlar da kendi aralarında fısıldaşarak, erken doğum nedeniyle ya bebeğin ya da genç kadının hayati tehlikesi olacağını konuşuyorlardı.
Uzun çığlıklar ardından bebek sesi hastanedeki yerini almıştı.
İri yapılı olan doktor bebeği ayaklarından tutarak havaya kaldırdı. Ardından yanındaki hemşireye bebeği uzatarak temizlemesi için kaş göz yaparak bebeği nazikçe verdi.
Kadın gözlerini açar açmaz sorduğu ilk şey "Bebeğim nerede? " olmuştu, bu saatlerin son saati olduğunu bilmeden. Yanında serumu takan hemşire gözbebeğini seruma bakmaktan vazgeçerek oldukça bitkin görünen kadına çevirdi. Kızıl saçları âdeta bir peruk görünümü veren hemşire, kadına acıyarak birkaç saniye baktıktan sonra ifadesiz yüzünü zoraki bir gülümsemeye bırakmıştı. Bebeği getirmek üzere odadan çıktı.
Hemşire elinde pembe kundağa sarılı olan bebekle kapının kolunu çevirerek içeri girdi. Bebek erken doğuma göre genede oldukça sağlıklıydı.
Hemşire bebeği genç kadının kollarına bıraktı. Kadının bitkin halinden eser kalmamıştı. Bebeğinin kulağına eğilerek hemşirenin duyamayacağı şekilde birşeyler söyledikten sonra arkasına yaslandı tekrar. Bebeğinin kokusunu içine çekti onu sımsıkı öptü, sanki bir daha onu kucağına alamayacağı hisseder gibi. Bebeğini hemşireye geri verirken son söylediği şey ise "Cevza! "
17 yıl sonra
" Hadi uyanın artık! Yataklarınızı toplayıp yemekhaneye inin. Çabuk!"
Son kelimeyi vurgulayarak söylemişti katı müdüremiz Canan.
Daha önce hiç çocuğu olmamış söylenişlere göre.O yüzden yetimhanede çalışıyormuş. Ah evet, ben yetimhanede yaşıyorum 17 senedir. Babam, annem bana hamileyken bir iş kazasında ölmüş. Annem ise beni doğururken. Akrabalarımda annem ve babam gizli evlendikleri için onları evlatlıktan reddetmişler. Banada sahip çıkmamışlar. O yüzden bu lanet olası yerdeyim.
Yemekhaneye gittiğimde çoğu kişi yerini almıştı bile. Bende görevlinin bana uzattığı tabağı alıp Sara'nın yanında yerimi aldım.
"Yine bir kibrit kutusu markasız peynir, en kötüsünden 3 adet siyah zeytin, bir yemek kaşığı reçel, 2 dilim dünden kalan bayat ekmek ve kaçak soğuk bir çay!"
"Söylemeyi kes de ye yemeğini. " onu ne kadar susdurmaya çalışsam da haklıydı.
***
Müdüremiz Canan bizi gene toplantıların yapıldığı konferans salonunda toplamıştı. Çok geçmeden konuşmaya başladı.
"Evet yine aramızdan bir kişi daha eksilecek. Yarın evlatlık edinmek için bir aile gelecek. Yarın saat 7'de yine burada olun!"
Bayan Canan'ın topuklu ayakkabısının tıkırtılarının kesildiği anda konferans salonunda bir uğultu koptu. Bayan Canan'ın konuştuğu üç kelime herkezin içinde kelebekler uçuşmasına neden olmuştu.
***
"Herkes yatağa! " müdüremizin sesi yine tüm yatakhaneyi kaplamıştı.
Sağıma dönüyorum olmuyor soluma dönüyorum olmuyor, uyuyamıyorum.
"Cevza uyudun mu?""Hayır Sara."
"Sence şanslı kişi kim olacak?
"Bilmiyorum."
"Mesela?" içimi çekerek,
"Elif." dedim.
"Neden? "
"Çünkü son zamanlarda Bayan Canan Elif'le çok ilgileniyor. "
"Hayır, bence Güneş olacak. Sen ne diyorsun?"
"Artık uyusak diyorum."
***
Yemekhaneden gelir gelmez dolabımı açıp hazırlanmaya başladım. Limon sarısı bir t-shirt'ümü giydim. Altınada şeker pembesi bir şort geçirdim. Ardından saçımı açıp belimden aşağı sarkmasına izin verdim. Sara'da yanıma geldi ve birlikte konferans salonuna indik. Yetimhanedeki tüm çocuklar neredeyse oradaydı. Bayan Canan'da başımızda dikiliyordu. Çok geçmeden içeri şık bir bayan ve arkasından da bir bay girdi. Bayan Canan'ı selamladıktan sonra şık bayan yanımızda bir kaç tur attıktan sonra bana doğru gülümseyerek,
"Meraba. Adın ne?"
"Cevza, Cevza Güngör. " gülümsemesini sürdürerek,
"Kaç yaşındasın Cevza?"
"17."
Ardından kocası olduğunu tahmin ettiğim adama doğru ilerleyerek bi şeyler fısıldadı. Sonrada Bayan Canan'la da fısıldaşarak uzaklaştılar.
"Galiba seni seçtiler Cevza."
"Ne alakası var Sara ? Hadi yatakhaneye gidelim."
Aile hangi çocuğu seçtiğini hep bir gün sonra açıklardı. Yine öyle oldu ertesi gün öğleye yaklaşırken Bayan Canan bizi konferans salonunda topladı. Ve açıklamaya başladı,
"Evet, yine aramızdan bir kişi eksilecek. Onun için mutluyum. O gözlerini burada açtı ve gerçekten bir aileye ihtiyacı var . "
Dün gördüğüm şık bayan ve bay içeri girdi bana doğru yaklaştı. Şık bayan bana sarıldı . Bayan Canan sözlerine devam etti,
"Evet sensin Cevza! "
Düşünceleriniz benim için gerçekten önemli , lütfen yorum yaparak beğendiğiniz yerleri veya beğenmediğiniz yerleri belirtin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVZA
Literatura FemininaYere düşen yağmur damlaları kadar hızlıydı adımlarım. Koyu renk saçlarım vücuduma yapışırken yağmur kokusu burnuma doluyordu. Gürleyen gök yüzünü sesi, yağmur damlaları toprakla buluştuktan sonra çıkardığı ses, ağaç dallarının hışırtısı... Muhteşem...