'Belkide hiç hatırlamaz. Kendimizi herşeye hazırlamamız lazım.' ne kadar da kolay söylemişti. Oysa söylediği kişilere anlayış da göstermeye çalışmıştı. Ama beceremediğine kalıbımı basabilirdim. Eğer becerseydi ayakta durmaya cesaretim olurdu, cesaretimiz olurdu. Oysa herkes bir yerden destek alarak ayakta kalmayı başara biliyordu. Füsun hanım ise çoktan hastanenin koridordaki soğuk zeminine çökmüştü. Eymen benim yüzümden o odada yatıyordu, benim yüzümden herkes bu hastanede gözyaşları döküyordu, Eymen benim yüzümden hafızasını kaybetmişti belki de o kaybolan hafızasını bir daha hiç bulamayacaktı. Hepsi benim aptallığım yüzündendi.
"Şşş. Karalar bağlamayı keser misiniz? Bu sadece küçük bir olasılık. Eymen herşeyi hatırlayacak. Hemen umutsuzluğa düşmeyin. Lütfen." Ecrin sesini oldukça neşeli tutmaya çalışıyordu ama beceremediğine, o neşeli tutmaya çalıştığı sesinin arkasında odalar dolusu gözyaşı dökecek kadar hüzün olduğunu hastanedeki herkes biliyordu fakat ona inanmayı seçiyorlardı. Bende ona inanmayı seçtim ve destek aldığım duvardan kurtularak tek başıma ayakta durmayı başarmıştım bile. Eymen herşeyi hatırlayacak , buna mecburdu.
" Evet." diye onayladı orta yaşlardaki kadın. Elini gözüne götürdü, yaşları sildi." Bu sadece küçük bir ihtimal. Bu küçük ihtimali düşünüp kendimizi dahada mahfetmemeliyiz. Hem zaten..." sarışın hemşire kadının sözünü kesmişti.
"Çıkış işlemleri için hastanın ailesinden birisi gelebilir mi?" Tuncay bey ve bir iki tane adam hiç birşey söylemeden hemşireyi takip etmeye başladılar. Hastanedeki kalabalık da zaten azaldıkça azaldı.
Füsun hanım Eymen'in odasına yavaş adımlarla ilerledi. İçeri girdiğinde Eymen'in kapalı olan göz kapağı aralandı. Odadaki sadece Füsun hanım, Ecrin'in annesi ve Ecrin vardı. Ben ise içeri girmeye cesaret edemiyordum . Kapının girişinde onları izliyordum. Nasıl gidebilirdim ki? Ben onun için zaten bir hiçdim şimdi , şimdi neyim peki? Hiçden daha beter bir şey olduğuma kalıbımı basabilirdim. Hatırlıyorsa tabi...
Füsun hanım Eymen'in yatağının kenarında oturmuş Eymen'in elini avucunun içine almıştı.Odadaki herkez gözyaşlarını tutmuştu,nefesini tutmuş Eymen'in ne diyeceğini bekliyordu.
Eymen gözünü herkesin üzerinde gezdirdi . Ardından gözleri hala kapının girişinde olan bana takılmıştı. Ben onun yüzüne bakmaya cesaretim olmadığı için gözleri kaçırdım. Her zaman yaptığım gibi . Ben korkağın tekiydim. Hem de yetimhanede büyümeme , oranın koşullarını bildiğim halde. Orada eğer yeniysen ve kendini savunmayı bilmiyorsan kendi yaşındaki çocuklar seni ezerlerdi, belki kendi yaşında daha küçükleri bile yapardı bunu. Ben bu konuda bebekken oraya düştüğümden şanslıydım. Hatta sadece bu konuda şanslıydım.
Eymen'nin bana bakan gözleri tekrar annesini buldu. Elindeki eli alıp dudaklarına götürüp küçük bir öpücük konduruyordu.
"Anne, ağlama lütfen" bu sefer Füsun hanım avucunun içindeki eli dudağına götürüp öpmeye başladı. Odadaki herkesin gözyaşlarla dolu olan yüzü kahkahalarla yer vermişti ama bu seferde gözlerimizden mutluluk gözyaşları süzülüyordu.
"Allah'ım çok şükür, çok şükür. " diye mırıldandılar. Bende dahil. Eymen hafızasını hatırlıyordu.Ecrin'in dediği gibi olmuştu. O küçük olasılık olmuştu. Eymen herşeyi hatırlıyordu.
"O kim?" sekiz tane gözü üzerimde hissediyordum. " Ben niye burdayım?" yüzümüzdeki gülümsemeler küçük bir çocuğun balonuna iğne batmış gibi solmuştu. Hafızasını hatırlıyordu ama hepsini değil . Bu da hiç hatırlamasından gene iyi. İçimdeki Cevza'nın bir tarafıda 'İnşallah sadece Cevza ve olanları hatırlamaz.' diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVZA
Literatura FemininaYere düşen yağmur damlaları kadar hızlıydı adımlarım. Koyu renk saçlarım vücuduma yapışırken yağmur kokusu burnuma doluyordu. Gürleyen gök yüzünü sesi, yağmur damlaları toprakla buluştuktan sonra çıkardığı ses, ağaç dallarının hışırtısı... Muhteşem...