Eymen'in arabası bir kafenin önünde durduğunda taksi de durdu. Eymen'in kafeye girmesini bekledik. Ama o kafeye girmek yerine kafenin dışında telefonla konuşuyordu. Telefon konuşması bittiğinde Oğuz'un arabası geldi. Vale şöför koltuğunun kapısını açtı ve oğuz arabadan inerken Eymen de yolcu koltuğunun kapısını açtı. İçinden sarışın kız Eymen'e gülümseyerek arabadan indi. Kızın yüzünü bir yerden hatırlasam da uzaklarında olduğumuz için yüzünü tam net göremiyordum. Muhtamelen okulda gördüğüm kızlardan birdir diye düşünerek dikkatimi Ecrin'e verdim.
"Tam tahmin ettiğim gibi. Oğuz, Eymen'in hafızasını kaybetmediğini biliyor." Ecrin kendinden emin bir şekilde konuştu. Hepsi birden kafeye girdiklerini görünce taksinin parasını ödeyip kafeye doğru ilerledik. Güneş gözlüklerimizi takarak onları duyabileceğimiz bir masaya oturmaya çalıştık ama kafe fazla kalabalık olduğu için pek yakın biryere oturamadık.
Eymen'in ve Oğuz'un sırtı bize dönük olduğu için güneş gözlüklerine gerek kalmadığı için çıkardık. Zaten kafenin içinde eğer o gözlüklerle otursaydık fazla dikkat çekerdik. Kız da Eymen'in karşısındaki sandalyeye oturmuştu şimdi yüzü daha net görebildiğim için hatırlamaya çalıştım.
"Bu kız..." dedim. "Bu kız okulun ilk günü sınıf listesi almak için müdür yardımcısının yanına gittiğim zaman bana çarpan kızdı. Ağlayarak gitmişti." dedim.
"Ağlıyor muydu?" diye sordu Ecrin. Cevabımı beklemeden konuşmaya devam etti. " Cansu fazla sulu gözdür. En ufak şeye ağlar zaten. O yüzden bu durumlara pek şaşırmamak gerek ." Gözlerini benden ayırıp Eymen'gilin masasına dikti.
Kız mimiklerini kullanarak hareketli birşeyler anlatıyordu, ama biz duyamıyorduk tabi. Yanlarına garson geldiğinde kız garsona ne alıcağını söyledikten sonra susmuştu. Ardından Oğuz ve Eymen de sipariş verdikten sonra garson elindeki küçük not defterini karalayıp gitmişti. Bu sefer Eymen birşeyler anlatıyordu.
Sandalyeye astığım çantam hızlı bir şekilde yere düştü ve kafenin zemininde tok bir ses çıkardı. Sesten dolayı neredeyse kafedekilerin çoğunun ilgisini çektiğimi düşünürken birden Eymen'gilin de bu tarafa bakması olasılığını düşünerek arkamı döndüm ve çantanın içinden fırlayan eşyaları topladım. Ecrin'e baktığım zaman elindeki dergiyle yüzünü gizlediğini gördüm.
"Buraya bakıyorlar mı?" diye sorduğumda Ecrin olumsuz şekilde başını salladı. Bende tekrar ayağa kalkarak yerime oturmayı planlarken sadece ilk aşamayı yapabilmiştim. Ayağa kalktığımda arkamdaki garsonla çarpışıp elindeki kahvenin üzerime dökülmesine neden olmuştum.
"Bir bu eksikti!" Diyerek söylendiğini duydum Ecrin'in.
Garson elindeki peçeteyle üzerimi silmeye çalışırken "Afersiniz!" deyip duruyordu. Elinden peçeteyi alarak," Önemli değil. Ben hallederim." dedim. Garson yanımızdan gittiğinde gözümü Eymen'gilin masasına çevirdim. Ve buraya bakmadıkları için şanslıydım.
"Ben lavobaya gidip geliyorum." Diyerek masadan uzaklaştım. Elbisem koyu renk olduğu için şanslıydım. Kahve rengi o kadar da belli olmuyordu ama kahvenin sıcaklığını hala üzerimde hissedebiliyordum. Son kez peçeteyle sildiğimde aynadan bir kez daha elbiseme baktım. Sadece hafif ıslaklığı belli oluyordu. Birazdan kurumasını umarak tekrar kafeye gittiğimde Eymen'gilin masasında başka birinin oturduğunu gördüm. Bizim olduğumuz masaya baktığımda Ecrin'in karşısında esmer bir çocuk oturuyordu. Masaya ulaşabildiğim zaman esmer olan çocuğu aldırmadan Ecrin'e baktım.
"Neredeler?" diyerek Eymen'i ve diğerlerini kasdettim.
"Oradalar..."derken gözünü Eymen'gilin masasına çevirdi. Onları orada göremeyince ayağa kalktı. "Ordalardı az önce." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVZA
Genç Kız EdebiyatıYere düşen yağmur damlaları kadar hızlıydı adımlarım. Koyu renk saçlarım vücuduma yapışırken yağmur kokusu burnuma doluyordu. Gürleyen gök yüzünü sesi, yağmur damlaları toprakla buluştuktan sonra çıkardığı ses, ağaç dallarının hışırtısı... Muhteşem...