Yavaşça elimi masaya dayayarak ayağa kalktım. "Belki anlaman kıt bunu bilemem ama her zaman her şey senin istediğin gibi gidemez" Büyük bir hırsla karşımdaki herkesin masum görünüşlü olarak adlandırdığı ödev arkadaşımın gözlerine bakarak konuştum. "Aslında tam olarak gidebilir sadece sen benim düşündüklerimi düşünemediğin için kıskanıyorsun" Oturduğu yerden boş boş laf atan uzun saçlı kıza ters ters bakarken sakin olmak adına derin bir nefes aldım.
"Tanrı aşkına neden bu kadar bencilsin, beni dinlemiyorsun bile" Dudaklarını büzüp sesini incelten ve tatlı olduğunu düşünen kıza iğrenircesine bir bakış attım ve tekrar yerime oturdum. "Azıcık mantıklı fikirler sunarsan belki de kulak veririm, kişisel gelişimle pembe panterin alakasını hala çözemedim çünkü?" dediğim şeyle kıkırdayıp omuzuma vurmuştu. "Hadi ama Hao, beraber olmaktan ikimizde memnun değiliz. Ödevi saçma bile olsa bir şekilde bitirip senden kurtulmak istiyorum ama sen muhtemelen beni daha uzun görmek istediğin için 18 gün boyunca her gün ders çıkışı 2 saat boyunca beni burada tutuyorsun" Karşımda egoist tavırlarla konuşan kıza en ağırından olduğunu düşündüğüm bakışlar saçarken daha fazla sakin kalamazdım.
Şuan karşımda bütün Yonsei Üniversitesinin vazgeçilmez popüler kızı Jang Wonyoung duruyordu. Öyle güzel şansdır ki bu şımarık kızla eş olmak zorunda kalmıştım. Sunumda kendi istediği ödev dışı saçma salak fikirler sunuyor ben reddedince kaba olduğumu söyleyerek laf sayıyordu. Ve benim sabrımın tükenmesine az kalmıştı.
"Tanrı aşkıma kendini tam olarak ne sanıyorsun? Neden seni görmek isteyeyim, yüzünü görmeye bile dayanamıyorum desem tam olur hatta. Kendini Kraliçe Elizabeth sanıyorsun ama maalesef değilsin. Sana baktığımda babası tarafından şımartılmış bir kızdan başka hiçbir şey göremiyorum" Bu kadar kaba olmama sadece Wonyoung değil ben de oldukça şaşırmıştım. Normalde iki cümleyi toparlayamayan ben ne yapmıştım öyle? "Saçma salak konuşmayı kesmezsen muhtemelen bundan sonra yaşamak yerine ölmek için bana yalvarırsın Zhang Hao. Ülkende bile değilken neyine güveniyorsun ki?" Ayağa kalkıp sesini yükselterek konuşmasına karşı bende ayaklanmıştım. Altında kalamazdım. Kimdi ki o? "Ah şuan tehdit mi ediliyorum hah! Çok korktum bak elim ayağım boşaldı. Kendini ulaşılmaz süper biri sanma herkes üniversiteye senin gibi baba parası ile orasını burasını açmak için gelmiyor" dediğim şey onun hassas noktasına basmış olacak ki gözleri dolmuştu. Ağır konuştuğumun farkındaydım ama beni bu hale o getirmişti. "Sadece fikirlerimi düşüncelerimi sunuyorum ve gayet ele alınır fikirler, sen ise saçma sapan konuşuyorsun. Senden daha zekiyim!" Ağlayarak ve çığırarak konuşan kıza karşı gözlerimi kısıp yüzümü ekşitmiştim.
"Hayır Wonyoung, burası senin babanın villalarından ya da o peri masalı rüyalarından değil maalesef ki. Daha sonra devam ederiz şuan havamda değilim" Acilen ordan uzaklaşmak isterken hızlıca çantamı topladım. Eşyalarımın eksik olup olmadığını kontrol ettikten sonra karşımdaki bu kızdan ölesiye kaçmak istedim. Ben arkama bile bakmadan kampüsün çıkışına yürürken kapıda tanıdık bir beden girmişti.
Hah bu tam olarak da şımarık kızın şımarık sevgilisi Sung Hanbin'di. Beni görünce boş boş önce bana sonrada arkama bakmıştı. Wonyoung'un ağladığını gördükten sonra gözleri bana döndüğünde ilk bakışından daha koyuydu. Peki umrumda mıydı, hayır. Umrumda olan tek şey onun koca yol içinde tam kapının kartlığının önünde durmasıydı. Hızla ona yürürken umursamadan, kapattığı kapıdan onun omuzuna çarpıp hafifçe iterek çıktım.
Yaklaşık 3 haftadır Wonyoung ile bu ödev için uğraşıyorduk ve 3 haftadır 18 gün boyunca her gün Wonyoung ile bu yüzden tartışıp duruyorduk. Arada sırada kendini dış işler bakanı sanan sevgilisi de gelip bana nasihatlar veriyor, azıcık onu dinlememi söylüyordu. Tanrı aşkına sevgilisinin sesi bile çekilmeyecek seviyedeydi, farkında değil miydi bu çocuk? Kulaklığımı kulağıma takarken sinirimi yatıştırmaya çalışıyordum. Üniversite 2. sınıftık ve ona rağmen bu kızın kıçı bulutlardan daha yukarıdaydı. Jang şirketinin küçük kızı olduğu için oldukça şımartılmıştı. İstemsizce sinirlerimin tekrar gerildiğini fark ederken onları düşünerek sadece vakit kaybettiğimi anlamıştım.
Hem ondan hem de sürekli her şeye maydanoz olan sevgilisinden hatta onlara dair ne varsa hepsinden nefret ediyordum.
Yeni bir fic ile burdayım!! Umarım beğenirsiniz, haobinle kalın
iyi geceler 🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless-haobin
FanfictionBütün edebsizliğim ile bana istediğini yapman için sana yalvarıyorum Sung Hanbin.