Kafamı masaya bırakırken ders çalışmaya geldiğim kütüphanede gözlerimi gezdirdim. Sabahtan beri buradaydım ama asla odaklanamıyordum. Hanbin'le yaşadığım yakınlaşma aklımdan çıkmıyor gözlerim sürekli o kitaplığın yanına gidiyor yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Nasıl oldu da ondan böylesine etkilenmiştim ki? Kafayı sıyıracak hale gelmiştim.
Düşüncelerim arasından sıyrılmaya çalışarak ayaklandım ve çantamı toparladım. Çantamı sırtıme takarken şarja bıraktığım telefonumu da almış ve kapıya ilerlemiştim. Kütüphaneden çıkınca yüzüme vuran ılık hava ile irkilmiştim. Çok soğuk olmasa bile kütüphane hamam gibi olduğu için soğuk gelmişti.
Biraz etrafa bakınırken gördüğüm tayfa ile gülüp yanlarına gitmiştim. Dün gece sabaha kadar düşünmekten uyuyamamış ve odadakileride uyutmamıştım. Ricky beni görünce banktan yanıma uçup sarılmıştı. "Beni zorbalıyorlar Hao!" Gülerek omuzlarımı silktim "Tüh" Diğerleri de bize gülerken derin bir nefes verdim. Gyuvin sırıtarak omuzuma vurmuştu. "Sen ve Hanbin ne iş? Geçen kütüphanede gördük süperdiniz" Aniden duyduğum cümlelerle öylece kalmıştım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum, sadece içim alevleniyordu. Öylece kalmışken gruptakiler kendi aralarında kıkırdamaya başlamıştı. "Anlaşılan güzel bir iş ha? Kıpkırmızı oldun Hao, sormadık say tamam" Biraz arkaya gideceğim hakkında zırvalayarak arkadaş gazabından kaçmıştım.
Okulun arka bahçesine giderken duyduğum seslerle duraksadım ve gizlice bakmaya başladım. "Abartıyorsun" Wonyoung adeta çıldırmış gibi görünüyordu. "Hanbin çocuğun dibindeydin! Utanmasan öpecektin çocuğu, bir de gelmiş hala abartıyorsun diyorsun. Ya hadi normal biri olsa neyse amaç kitap almaktı istemsizce oldu diyeceğim de, pardon ama o çinli pisliğin yanında ne işin vardı?" Hanbin derin bir iç çekti. "Wonyoung alacağım kitap ordaydı hani dolaylı olarak gitmek zorundaydım, çocuğa neden orda duruyor diye azar mı çekseydim?" Wonyoung Hanbin'i omuzundan itmiş ve bağırmıştı. "Senden nefret ediyorum Sung Hanbin. Bitti! Siktir git hayatımdan" Duyduklarıma ben inanamazken Hanbin'de benden çok farksız değildi. Gözlerini öylece Wonyoung'a dikmişti. Bu sefer oldukça ciddi görünüyorlardı.
Wonyoung hızla arka kapıdan üniversiteye girerken Hanbin yere çökmüş ağlıyordu. Onu öyle gördükçe benim için eriyordu. Yavaşça etrafı kontrol ettikten sonra ortaya çıktım. Yavaşça Hanbin'in yanına adımlarken kafasını kaldırıp bana baktı. Dümdüzdü bakışları, hiçbir şey barındırmıyordu. "Seni sevmem ama ağlama" Hanbin yaşlı gözleri ile gülüp ayağa kalkmıştı. Her an bir yumruk yiyebileceğimi düşündüğüm için çantamı önüme almıştım. Bu adamın ne yapacağı belli olmuyordu. "Neden? Aşık mı oldun?" Göz devirdim ve yüzümü ekşiterek Hanbin'i süzdüm. Omuzlarını silkerek yanından geçerken umursamazca konuştum "Hayır daha çirkin oluyorsun" Arkamdan "Hey!" diye bağıran Hanbin'e gülmüştüm. Sesinden anlaşıldığı üzere o da gülüyordu. O an aklıma ne yaptığım dank etti.
İki gün önce boğazımı sıkıp beni öldürmek isteyen adam mutlu olsun diye uğraşıyordum.
İçimden kendime aptal olduğumu söylerken boş masalardan birine yerleşip çantamdan kitabımı çıkartıp okumaya başladım. Yanımdaki oturağın hareketliliği ile kafamı o tarafa çevirdiğimde Hanbin'i görmüştüm. "Niye geldin?" Sorumla gülüp kafasını ahşap masaya yaslamıştı. "Biliyorum beni sevmiyorsun ama kafa dağıtmam lazım" gözlerimi ondan çekerek gözlerimi devirdim. "Ordan bakılınca bar gibi falan mı duruyorum?" Derin bir nefes verip kitabıma dönmüştüm. "Hadi ama konuşmak istiyorum.. en azından rahatlamak için" Sinir kat sayım artarken sessiz kalamamıştım. "Bende istemiştim Hanbin, sadece rahatlamak, konuşmak istemiştim sen benim boğazıma yapışmadan önce" Gözlerimi kitabımdan çekmeden kurduğum cümle ile susmuştu. Beklememişti anlaşılan. Doğru anda yapıştırmıştım.
"Ben cidden özür dilerim o gün için Zhang Hao" Kitabımın arasına ayracımı yerleştirip kapattım ve Hanbin'e döndüm. "Ee? Değişti mi bir şey? O gün ne kadar berbat haldeydim haberin var mı? Sırf senin sevgilin bir ödevden yüksek alsın diye haftalarımı gecelerimi feda ettim. Karşılığında ne aldım? Boğazıma yapıştın, bir sürü tehdit savurdun. Ve şimdide özür diliyorsun. Ne değiştirdi bu Hanbin? Hiçbir şey. Vicdanını rahatlamaksa amacın hiç boşuna uğraşma" Öylece bana bakarken bir tekmede kendimin atmasından dolayı kötü hissetsem bile sonuçta elbet bir gün söyleyecektim.
Dolu gözlerini yere eğmiş ve elleriyle oynuyordu karşımda. Sanki dede yadigarı antika vazo kırmış bir çocuk gibiydi karşımda onun bu haliyle istemsiz kötü hissederken kendimden de hiç beklemediğim bir şekilde uzanıp ona sarıldım. Onu affetmeyi kesinlikle düşünmüyordum ama şuan gerçekten iyi bir durumda olmadığı belli oluyordu.
Kolları yavaşça beni sararken kimseyle sarılmayı sevmeyen ben, ilk kez iki çift kol arasında olmayı sevmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless-haobin
FanfictionBütün edebsizliğim ile bana istediğini yapman için sana yalvarıyorum Sung Hanbin.