Been running from it for the longest time

275 30 42
                                    

Günlerden yine son derece gıcık bir gündü. Hafif soğumaya başlayan hava ile kampüste oturmuş Wonyoung hanımı bekliyorduk tam olarak. Kafamı önümdeki masaya bırakırken gözlerimi kapattım. Bugün hava diğer günlere göre çok soğuktu, ona rağmen buraya gelmiş bir şeyler için uğraşıyordum. Ancak prenses gelmeye bile zahmet etmiyordu anlaşılan. Normal buluşma saatimizin üzerinden bir buçuk saat çoktan geçmişti bile. Gelmeyeceğine emin olunca daha fazla burada oyalanmak da istemedim. Ayaklanıp etrafa son kez bakındım, minik bir umutla. Hava karardığı için kampüsün lambaları yanmış, arnavut kaldırımları gösteriyordu. Ne bir araba sesi ne de bir hayvan sesi vardı. Bomboştu şuan her yer. Ayaklanıp çantamı topladım.

Telefonumu çıkarıp Rui'ye tıkladım. Bir süre çaldıktan sonra karşıdan tanıdık bir ses geldi. "Gelmedi mi?" omuzlarım düşerken sessizce konuştum. "Gelmedi.." karşı taraftan bıkkınca küfür eden Ricky'i duyunca gülmüştüm. Tepkileri hep çok komik geliyordu. "Bu geri zekalı tam olarak ne zaman akıllanacak?" Derin bir nefes verip kampüsün çıkışına doğru yürümeye başladım. "Bilmiyorum ama yoruldum bu durumdan" karşı taraftan huysuzlanan sesler alırken dudaklarımı büzmüştüm. "Zaten az kaldı son kısım bugün hazır olacaktı, gelmeyince ne anladı şimdi?" Ricky telefonu Rui'den alıp hırsla konuşmuştu. "Gıcık ediyor ya pislik şımarık, amacı da o zaten. Varlıkları bile gereksiz şu kişilerin" Çıkışa kartımı okutup çıktıktan sonra yurda ilerlerken sokağın başında bana ters ters bakan bedenlerle duraksamıştım. Karşımdakiler tam olarak Jang Wonyoung'un arkadaş grubuydu. Hanbin, Chaewon, Niki ve Heeseung.

İçimden kendime küfürler sayarken hiçbir şey olmamış gibi sadece dümdüz ilerleme kararı aldım. Bir yandan ise normal bir şekilde arkadaşlarımla görüşüyordum. Yanlarından tam geçtim derken Hanbin'in koluma dolanan eli ile yerime sabitlenmiştim. "Yurda gelince konuşuruz Rui" Telefonu kapatıp cebime sıkıştırdım ve kolumu saran elin sahibine boş bir bakış atıp elini gösterdim. "Kendine çeki düzen vermeyi düşünüyor musun artık?" Dediği şeyle kendime baştan aşağı bakıp güldüm. "Yeterince mükemmelim, daha mükemmel olursam kalbine zarar veririm Sung Hanbin. Bu yüzden çek o elini üzerimden" Rahatsızlığımı belli ederken Niki tam da beklediğim üzere omuzumdan beni itmişti. Kolum böylece Hanbin'in ellerinden kurtulmuştu. "Amacınız ne? Minik prensesinize gerçekleri söylemem zoruna mı gitmiş?" Heeseung bıkkınca nefes verip güldü. "Onun hakkında bilip bilmeden boş boş konuşan birisin sadece. Kim olduğunu bile bilmiyorsun!" Aniden yükselip bağıran Hanbin ile herkes ona dönerken Chaewon omuzunu tutmuştu. "İnan o, tanımak istediğim son kişi bile değil" Umursamazca konuşurken yoluma gitmek istiyordum artık.

Hanbin'in boynuma dolanan elleri ile üzerine anlık bir şok geçirirken beni sırtım duvara çarpana kadar sürüklemişti. Anlık panikle çığlıklarla seslenen arkadaşlarını duyuyordum. Anlaşılan Hanbin duymıyordu. Sırtım sert taşlarla buluştuğunda gözlerimi kapatarak ufak bir inilti bırakmıştım ortama. "Bana bak, ben sevdiğim insanlara laf söylenmesine dayanamam. Sen benim sevdiğim insana laf söylemekle dahi kalmadın onu ağlattın. Seni öldürmediğime dua et. Bu son uyarım bir sonrakinde seni doğduğuna pişman ederim" Sinirle boğazımı sıkarken kurduğu cümleleri kesik kesik duymuştum. Elini benden çektiğinde tamamen kendimi tamamen ona bırakmışçasına yere düşmüştüm. Ciğerim kesilen nefeslerimiz yüzünden yanarken gözlerimi kapattım tekrardan. Bugün bir kabus olmalıydı. Karşımdaki grup giderken telefonumu çıkarıp saate baktım. 21.16 yaklaşık 45 dakika sonra yurdun yabacı kapıları kapanacaktı. Zorlanarak ayağa kalkarken ağladığımı yeni fark ediyordum. Gözlerimin önü net değildi. Zar zor duvardan destek alarak yurda gitmeye çalıştım. Normalde 10 dakikaya gideceğim yurda yıkılmış bir halde 25 dakikada varmıştım.

Camdan gelmemi bekleyen çocuklar hızlıca aşağı inmiş ve endişe ile yanıma koşmuşlardı. Ricky onları öldüreceğine dair kendine sözler verirken Kuanjui ise bana sımsıkı sarılıyordu. Zihao arkadan konuşmaya başladı. "Ödev konusunda suçlu olan kendi arkadaşları, ona rağmen olan sana oluyor?" İçeri gitmek istediğimi belirtiken arkadaşlarım da bana destek olarak içeriye girmişlerdi. Şuan tek istediğim bugünü unutarak uyumaktı.

arkadaslar nasi gidiyo.. benim gitmiyo da

Shameless-haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin