Garip olacak ki her şeyden bağımsız oldukça sakin bir hafta geçiriyordum. Hanbin’i o gün öyle gördükten sonra Gyuvin'lerden neler olduğunu öğrenmiştik. Prens ve prenses kavga etmişti anlaşılan. Ancak bu bir gün sürmüş ondan sonraki gün el ele gelmişlerdi yine okula, her ne kadar komik gelsede benim haddime değildi. Ödevimizi teslim etmiştik. En iyi notu alamasak da geçerli bir not almıştık en azından. Kötü değildi, az çok değdi emeklerimize de. Ancak geçirdiğim sinir krizlerine değdi mi pek emin değilim. Bugün kütüphanede takılmayı planlıyordum, orası adeta benim ikinci yurdumdu. Özellikle finallerin olduğu hafta sabahı orada getirirdim.
Yanımda duran Kuanjui'nin koluna girip kantine ilerlemiştik. Ricky diğer arkadaşları ile beraberdi, Zihao ise sevgilisiyle beraber. Biz de yine birbirimize kalmıştık Jui ile. Kantinden birer tane kahve alıp masaya yerleşirken finalleri ne yapacağımız hakkında konuşuyorduk. 3 haftadan sonra artık tanıdık gelen sesi duyduğumde gözlerimi kapatıp içimden kendime lanet ettim. Çaprazımızdaki masaya oturan grup yüzünden oldukça sinirim bozulmuştu. "Beş kişilik grupta bir tane samimi adam yok, gösterişçi orospular" Jui'nin cümlesi ile gülmeden edememiştim. Ayağa kalkıp ona da elimi uzattım. İkimizde o şeylerle aynı yerde kesinlikle kalmak istemiyorduk.
Biraz gezdikten sonra Rui dersine gideceğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı ben ise kütüphaneye doğru ilerlemiştim. Kütüphaneye geldiğimde nerdeyse 5 kişi falan vardı. Kütüphanedeki yoğun kitap kokusu ile aşk yaşarken derin bir iç çektim. Her biriyle ilgilenmek istiyordum. Yavaşça rafların arasına karıştım. Üniversitenin en sevdiğim yanı buydu, devasa kütüphanesi vardı. Muhtemelen bir rafın arkasından gelen ses diğerinden çok az duyulurdu. Kitaplıkların boyları tavanla aynı boyda görüş açınızı ful boydan boya kapatıyordu. Her rafın altında sarımsı loş bir led vardı. Bu kütüphaneye çok daha güzel bir hava katıyordu.
Beğendiğim kitaplardan birini alıp cam köşesindeki boş masalardan birine kuruldum. Yunan Mitolojisini anlatan büyük kitabı incelemek istemiştim sadece. Mitoloji ile çok ilgilenmesem de okumak hoşuma gidiyordu. Dizilerde olan büyük sihir kitaplarına benziyor olması daha çok hoşuma gitmişti açıkçası.
Kitabı incelerken tanrılar ve tanrıçalardan bahsedilen kısma gelmiştim. Eros'u incelerken yazılarda gözlerimi gezdirdim. 'Yunan mitolojisinde aşk ve şehvet tanrısı olan Eros, güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit'in oğludur. Tutkulu aşkın sembolü olan Eros, ilk görüşte aşkı, yıldırım aşkını ifade eder. Eros'un elinde ve yanı başında sıkça gördüğümüz flüt, lir, horoz, gül ve yunus gibi figürler onun sembolleridir' okuduklarımın sonunda aklımda sadece Hanbin canlanırken ne olduğunu anlatamamıştım bile. Gözlerimi kapattığımda neden o şuursuzu görüyordum? Tanrım bana bir yardım atmalısın, yoksa ben kendi irademle kurtulamam gibi görünüyor.
Aklıma gelen düşünceler yüzünden psikolojim bozulurken kitabı yerine bırakmak adına ayaklandım. Yavaşça ilerleyerek raflar arasında gezdim. Teker teker diğer mitoloji kitaplarına bakıyordum. Sonsuz Uykuyu Dileten Aşk: Selene ile Endymion, İmkansız Bir Aşkın Peşinde: Apollon ile Daphne, Aşk ve Ruhun Somut Hali: Eros ile Psykhe, Merak Bu Sefer Bir Aşkı Öldürdü: Orpheus ile Eurydike.. "Ne aşkmış vay be!" Kendi kendime gülerken büyük kitabı aldığım rafı arıyordum. Dikkatim toparlanmadığı için aptal gibi bakıyordum birazcık. Cebimden telefonumu çıkartıp bu bölümün fotoğrafını çekmiştim. Daha yeni gelmiş gibi hissetmeme rağmen çoktan 2 saat olmuştu bile. Şaşkınlıkla dudaklarımı büzüp telefonumu cebime atmıştım.
Hızlıca kitabı koyacağım yeri aramaya başlamıştım. Gözlerim rafları teker teker dolanırken boşluğu arıyordum. Ancak gariptir ki boşluk yoktu resmen kitap hep benim elimdeymiş gibi. Orda görevliye kitabın yerini bulamadığımı söylesem muhtemelen beni kütüphaneye bir daha asla almazdı. Bu da benim için ailemin evden kovmasından daha çok koyardı bana.
Sonunda bulduğum boşluğa kitabı yerleştirdim elimden geldiğince, oldukça yukarıda olan rafa bir de kalın kitap eklendiği için extra zor olmuştu. Koyduğuma emin olduktan sonra önümdeki kitaba odaklanmıştım Sonu Acı Biten Yasak Aşk: Ares ile Afrodit yazıyı okumaya çalışırken aniden bana bağrılması ile korkmuştum. "Hao!" Kafamı sesin geldiği yere çevirdiğimde Hanbin ile o kadar yakındık ki, bu beklediğim son şey dahi değildi. Nefesimin kesildiğini hissederken merak etmiştim. Neden bağırmıştı, hangi rüzgar atmıştı onu benim dibime? Eros burada mıydı? Bilerek mi yapıyordu yoksa?
"Birazcık dikkatli olsana" konuşan çocuğun yüzüne öylece bakarken "Hah?" diyebilmiştim. Arkama geçip yerden bir şey alıp bana baktı. Az önce son derece düzgün yerleştirdiğim kitaptı. Beni öldürüyordu nerdeyse.. "Bundan sonra boyunun yetmediği işlere bulaşma insanlardan yardım iste" Öylece onu izlerken dilim tutulmuş gibi hissediyordum. Parmağımın üzerinde durduğu kitaba kafamı çevirdiğim an omuzumdan Hanbinda yaklaşıp kitaba bakmıştı. Nefesi boynuma çarparken mahvolduğumu hissediyordum. Hızlıca dokunduğum kitabı alıp baktı. "Aradığım kitapdı bu, çok teşekkürler Hao-nim!" Aniden saçıma değen dudakları ile saçımı öptüğünü yeni anlamıştım. Bayılacak gibi olurken boş boş önümdeki rafa bakmaya devam ettim.
iste benim fav bolum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless-haobin
FanfictionBütün edebsizliğim ile bana istediğini yapman için sana yalvarıyorum Sung Hanbin.