So many mornings, I woke up confused

250 23 35
                                    

Artık yaptığım hiçbir harekette rahat olamıyor ve her seferinde üzerimden ayrılmayan birkaç göz hissediyordum. Hanbin'le yaşadığım olayın ardından 4 gün geçmişti. Cumartesi günüydü, salı günü ise ödevimizin teslim tarihiydi. Wonyoung ile zorla da olsa buluşmam gerekiyordu. Tanrının şuana kadar dolandırdığım dedelerin intikamını alış şekliydi sanırım bu kız. Önümdeki laptoptan araştırma yaparken ödevin sonuna ekleyebileceğim özlü söz tarzı bir şey arıyordum.

Yanıma birinin oturduğunu hissederken kafamı kaldırıp yana baktım. Gelmişti prenses. Gözlerim arkasındaki siyahların içindeki adama gittiğinde Hanbin olduğunu anlamam da çok uzun sürmemişti. Tanrı aşkına amaçları neydi? Etrafa biraz daha baktığımda arkadaş grubunun tamamen etrafımda olduğunu anlamıştım. O an en büyük şansımı kullandım. Ricky, Zihao ve Kuanjui okuldan daha yeni çıkıyorlardı. Etrafımın akbabalarla çevirili olduğunu görünce kalabalıkça gelmişlerdi. Ricky'nin en yakın arkadaşlarından biri olan Gyuvin ve onun sevgilisi Gunwook. Zihao'nun sevgilisi Park Hanbin ve onun en yakın arkadaşları Lee Jeonghyeon Julie ve Eunseok. Anlaşılan şuan daha üstündük onlardan.

Kendime güvenimi kazanmışken gülmüş ve etrafımdaki şımarıklarda gözlerimi gezdirmiştim. "Hadi başlayalım" Sanki her şeyin sebebi o değilmişçesine iğrenç sesini incelterek bağıran Wonyoung ile göz devirdim. "Evet son noktayı koyalım artık seni görmek istemiyorum" Hanbin'in bakışları altında eriyordum. Ancak buna rağmen alttan alamıyordum. Zayıf yönümü ona göstermek istemiyordum.

Birkaç araştırmadan sonra ikimizin de hoşuna giden bir söz bulup ödevin sonuna eklerken adımı yazıp imza atmıştım, ayrıca profesör için ek bir not da eklemem lazımdı kendi adıma. Wonyoung'da ismini yazıp imza attıktan sonra dikkatlice ödevi dosyaya yerleştirdim. Sonunda kurtulmuştum şu illetten. Ayağa kalkarken laptopumu çantama yerleştirirken her şeyimi toplamıştım. Çantamı da alıp bizimkilere döndüm. Kalkıp benim yanıma gelirken Ricky, Gunwook, Gyuvin üçlüsünü tutmazsam muhtemelen çok fena bir kavga çıkacaktı. Kuanjui'yi bunun hakkında uyarmak isterken eğilip ona bakmıştım. Tam dikkatini çekmişken olan olmuştu.

Gyuvin aniden "Ne öyle bakıyorsun lan, ananı siktik de haberimiz mi yok?" diyerek Niki'nin yüzüne bir yumruk savururken Gunwook Heeseung'a dalmıştı. Ricky'nin ise hedefinde sadece bir kişi vardı. Bunu anlar anlamaz hızlıca onlara ilerledim. Julia Wonyoung ve Chaewon birbirlerine girmişti. Çığlık sesleri, bağırışlar, küfürler etrafta yankılanırken benim odağım sadece onun gözlerindeydi.

Şanslıydım ki Ricky ile Hanbin'in arasına tam zamanında girmiştim. Ancak Ricky'den yumruğu yiyen taraf olmayı hiç beklemiyordum. Hızını alamadığı için kendini durduramamıştı farkındaydım. Vurduğu ağzımı tutarken elime gelen kanla dudağımın patladığını anlamıştım. Ricky hızlıca elimi tuttu. "Özür dilerim hyung görmedim seni yemin ediyorum görmedim çok özür dilerim" Ricky'nin panikle İngilizce çince ve korece karışık konuşmasına güldüm ve kafamı iki yana salladım. Diğerlerini gösterdim. "Onları durdur" Ricky beni onaylayarak herkesi ayırmaya gitmişti.

Masalardan birine oturup çantamdan bir peçete çıkartmıştım. Tabi ayna olmadığı için göremiyordum bile.

Elimden kayıp giden peçeteye bakarken Hanbin karşımdaydı. Şuan pozisyonumuz yanlış anlaşılmaya son derece müsaitti. Daha rahat olmak adına yaklaşıp bacak arama girip dizini masaya dayamıştı. İstemsizce yutkunurken çatık kaşları ile dudaklarıma bakıyordu. Derin nefes alıp sakin kalmaya çalışmıştım. Dudağıma hafifçe temas eden peçete ile Hanbin'e odaklanmamak adına etrafa bakınıyordum.

Julie ile kesinlikle gurur duyuyordum. İki kız ona karşı olmuş olsa bile saçı dahi dağılmamıştı. Elinden Wonyoung'un uzun saçlarını ayırmak ile meşgul gibi görünüyordu. Gyuvin'in yüzü baya dağılmıştı, Gunwook da idare edecek seviyedeydi. Kuanjui sadece yorgun görünürken Zihao ve Park Hanbin'in hiç yerlerinden dahi kalkmamış olmaları beni güldürmüştü.

"Gülme canın yanar" Hanbin'in sesi ile anın bütün büyüsü bozulurken Wonyoung da dahil herkesin bizi izlediğini yeni fark ediyordum. Hanbin'in omuzundan iterek masadan inmiş ve elindeki peçeteyi alıp kanayan yere bastırmıştım. Ricky'e işaret yapmamla bizimkiler ful toparlanmıştı. Hala sırtımda olan çantamı kontrol edip güldüm. Çok ironik bir durum içindeydik. "İnsan bir teşekkür ederdi" Hanbin'in bütün egosu ile kurduğu cümleyle gözlerimi devirmeden edememiştim. "Senin yerine yumruk yediğim için mi? Kalsın." Aramızda konuştuğumuz için kimse bizi duymuyordu bile. "Yapmasaydın" derin bir nefes vermiştim, hadi ama bu kadar inatçı olamazdı. "Sende yardım etmeseydin öyleyse" Hanbin yüzüne o sinir bozucu gülüşünü yerleştirirken bıkkınca ona bakıyordum. Bizimkiler tamamen çıkmıştı, tek ben kalmıştım. "Canım istedi" dalga geçerek kurduğu cümle ile tiksinircesine ona baktım.

"Senden nefret ediyorum Sung Hanbin"

yarin sinavlar basliyo anne...

Shameless-haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin