There's just inches in between us

335 29 2
                                    

yetişkin içerik(baya açık bir şekilde)🔞

Vücutlarımız birbirinden ayrılmak istemiyorken sadece birbirimizin gözünde kilitlenmiştik. Geçen ki yakınlaşmamızdan çok daha farklıydı. Önümdeki yüzü oldukça net bir şekilde görüyordum. O kadar yakışıklıydı ki, nefesim kesiliyordu. Yüzüme yaklaşan yüzü ile gözlerimi kapattım. Benim gözlerimi kapatmam ile dudaklarımızın birleşmesi de bir olmuştu zaten. 

Garipti ki dudakları çok tanıdıktı. Daha önce kimse ile öpüşmemiştim ama bu öpüş çok tanıdıktı. Yabancı değildi dudakları dudaklarıma. Dudaklarımız birbiri ile dans ederken onun elleri arsızca vücudumu sahipleniyordu. Benim her bir hattıma sahip olmak istercesine kapüşonlumdan içeri giren eli ile üşümüştüm. Belimi sarıp okşayan elleri resmen dünyada olduğumu unutturmuştu. Kollarımı boynuna dolarken hiçbir şey düşünemiyordum bile. Şuan tek istediğim oydu. 

Bir kaç dakikanın sonunda nefesim tükenmişti, dudaklarımı ondan ayırıp nefeslenmeye başlamışken beni izledi. Onu bu kadar etkilediğimi fark etmemiştim, fakültenin prensi karşımda dağınık hale gelmişti. Bu hoşuma giderken o durmayıp boynuma yönelmişti. Ellerimi omuzuna koyarken kütüphanede olduğumuz için istemsizce geriliyordum. Burada kamera olmadığını biliyorduk, zaten oldukça büyük bir kütüphaneydi ve bu tarafa kimsenin geleceğini düşünmüyordum. Mitolojiye inanan çok kişi yoktu, bu yüzden içim oldukça rahattı. Boynumu hafifçe ısıran Hanbin ile dünyaya dönerken ellerimi saçlarına çıkardım.

Boğazımdan dudaklarıma kadar boynuma diliyle yol çizmişti. Her saniye ondan daha çok etkilenmemi sağlıyordu. Dudaklarıma bir öpücük bırakıp kulağıma yöneldi. "Şuan böyle bir yerde olduğumuza çok üzülüyorum, vücut hatlarını göremeyecek olmak çok yazık.." Dediği şeylerle yanaklarımın yandığını hissederken gözlerimi kaçırdığımda gülmüştü. "Utandın mı? Hao kütüphanede yiyişiyoruz ve sen söylediğime mi utanıyorsun?" Dediği şeyle göz devirip ceketinin yakalarından tutarak onu kendime çekmiştim. Gözlerine bakarken omuzundan hafifçe ceketini indirip yere düşmesini sağlamıştım. "İnan utanmıyorum, şu an bütün arsızlığımla karşındayım Sung Hanbin. Bütün yüzsüzlüğümle nefret ettiğim seni istiyorum, bunun karşılıklı olduğu da ortada" Dediğim şeyle yüzünde ufak bir sırıtış belirirken pantolonumun düğmesini açmıştı. 

Biliyorum şuan bir kütüphanede bunlar yapılmamalıydı ama kendime engel olamıyordum. Reddedip tokat atmak isteyeceğim adamın altında inlemek istiyordum sadece. Gömleğinden iki düğme açarak dövmesini ortaya çıkarmıştım. Yıllardır dikkatimi çeken dövmeye yaklaşıp dudaklarımı bastırdım, dilimi hafifçe orda gezdirirken Hanbin'in sabrı taşmış olmalıydı ki kolumdan tutarak beni çevirmiş ve raflara yaslamıştı. 

Arkam ona dönükken önümdeki rafı tuttum. Arkadan bana kendini bastırırken inlememek için dudaklarımı ısırıyordum. Tutuğundum rafı sıkarken kalçamı ona itip hafifçe sürtmüştüm. İki hafta önce biri gelip Hanbin'le bunları yaşayacağımı söylese muhtemelen anırır ve bunu diyen kişiyi akıl ve ruh hastanesine yatırtırdım. 

Vücudumuz birleşmişken kalçama sürtünmeye devam ediyordu. Omuzlarımdan tutup kendimi ona yaslamamı sağlamıştı. Belim kıvrıldığı için sadece bir yerde boşluğumuz vardı. Kalçamı hafifçe avuçladı ve güldü. "Küçük görünüyor ama dolgun" Kafamı hafifçe ona çevirip ters ters baktığımda gülüp parmaklarını ağzıma uzatmıştı. Yapacağı şeyi anlarken dudaklarımı aralayıp parmaklarını ağzıma aldım. Parmaklarını inadıma boğazıma kadar sokmaya çalışıyordu, sesimin çıkmasını istediği çok belliydi. Yeterince ıslattığımı düşünürken elini ağzımdan ittirmiştim. Kusacak hale gelmiştim resmen ama şuan o bile güzel geliyordu. Elini pantolonumun ve çamaşırımın içine sokmuştu. Kalçamda dolaşan eli ile kendimden geçerken deliğimde hissettiğim parmakları ile gözlerimi kapatmıştım. Yavaşça parmağını içime gönderirken elimle ağzımı kapattım. İnlemeden dayanmak çok zordu, özellikle o karşımdayken. Sadece parmağı ile bile boşalabilirdim. 

Shameless-haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin