Gözyaşlarımı ellerimin tersiyle silmiştim bir kez daha. Havanın soğukluğu ve gece yarısı rüzgarının verdiği ürperti ile titrerken ince beyaz geceliğim beni sıcak tutmaya yetmiyordu. Kollarımı ovuşturarak biraz olsun ısınmaya uğraşırken rüzgardan uçuşan sayfaları diğer elimle düzeltiyordum. Kalemimin sayfada bıraktığı her mürekkep lekesi gözyaşımla birleşip sayfayı buruşturuyordu. İçeriden gelen annemin çığlıkları kalbimin her bir köşesine derin bir acı olarak yerleşiyordu. Islanan kirpiklerim görüşümü bulanıklaştırırken soğuktan titreyen ellerim kalemi tutmakta güçlük çekiyordu. Bir zavallı olduğumu düşündüm o an, tıpkı çocukken olduğu gibi. Annemin önüne geçip o yumrukları kendi kafama yiyemeyecek kadar korkaktım. O benim için canını bile verebilecekken ben bir korkak olarak oturup ağlayarak günlük yazıyordum. Yazdığım her satırda bir hıçkırık daha kaçıyordu ağzımdan. Bir anda açılan kapı ile yerimde sıçarıp defteri hemen arkama sakladım. O şerefsiz gelmişti. Elinde yarım kalan içki şişesi vardı. Traşsız birbirine karışmış sakallarını kaşıyordu. Siyah yağlı saçlarından günlerdir yıkanmadığı belliydi. Balkon korkuluklarına yaslanıp beni incelemeye başladı. Vücudum buz gibi kesilmişti. Ne bir kelime çıkabilmişti ağzımdan ne bir hıçkırık. Akan gözyaşlarım bile olduğu yerde donmuş kalmıştı sanki.
Çek o iğrenç gözlerini üzerimden!
Annem, benim onu kurtarmak yerine günlük yazdığım halde şerefsiz herif benimle uğraşmasın diye çığlık atıp dikkati üzerine çekmişti. Pişkin pişkin sırıtan dudaklarına gergin bir ifade yayıldı. Gözlerinden kıvılcımlar çıkmaya başlamıştı sanki. Hızlı adımlarla tekrar içeri daldı. Bağırmak istiyordum. Avazım çıktığı kadar bağırmak, ağlamak istiyordum. Elimden istesem çok şey gelirdi ama ben hiçbir şey yapmıyordum. İçeriden gelen kırılma sesi ile ellerimle kulaklarımı kapatıp oturduğum sandalyeden düşerek balkonun demirlerine sindim. Hıçkırarak ağlayışım nefesimin kesilmesine sebep olurken vücudum hem soğuktan hem de korkudan tir tir titriyordu. Parmaklarımı saçlarıma geçirip çekiştirirken kendi kendime ceza vermek istiyordum. Bu adil değildi. Şiddetlenen rüzgar ile kollarımı tekrar aşağı indirdiğimde seslerin kesildiğini fark ettim. Ağlamaktan acıyla yanan gözlerimi silip ağrıyan başımı ovuşturarak ayağı kalktım. Kadife kaplı defterimi alıp kalemi kenarındaki boşluğa iliştirdim. İçeri girmek üzereyken gecenin soğukluğunda içime sıcaklık yayan bir çift gözle karşılaştım. Yemyeşil sıcacık gözlerdi. Karşı bloğun camından bana bakıyordu. Yüzündeki ifade üzüntülüydü. Dağılan kumral dalgalı saçları gözlerinin güzelliğini örtmeye yetmiyordu. Üzgün görünüyordu evet ama acımıştı da.
Kime? Anneme mi? Bana mı? Kime?
Gözlerimi üzerinden çekip içeri girdim. Yine heryer heryerdeydi. Bardaklar kırılmış, içki şişeleriyle doluydu heryer. Annem tanınmaz haldeydi, mahvolmuştu. Bir gözü morarmış, dudağı kanıyordu. Vücudunun heryeri mosmordu. Gözleri kançanağı olmuştu. Koltuğa oturmuş içli içli ağlıyordu. Ayakkabılıkta ayakkabıları yoktu. Sonunda gitmişti. Annemin yanına oturup elimi elinin üzerine koydum. Birşey diyemedim, demeye yüzüm yoktu. Ne diyecektim zaten özür dilerim mi? Ne için? Hangisi için?
"Hadi git yat yarın okulun var." Yapma be anne, sence bende okula gidecek hal kaldı mı? "Sorun değil sana yardım edeyim." Gözlerim sulanmış, ağlamaya yüz tutmuştu. Annem gözlerini silip burnunu çekerek ayaklandı. "Hadi Rüya dediğimi yap." Bu kez karşı çıkamadım.
"Peki." Dedim sadece odama giderken. Kapı kapandığında ellerimi nefesim kesilene kadar ağzıma bastırdım. Gözyaşlarıma daha fazla hakim olamamıştım çünkü. Annem zaten kahır çekerken ağlamam onun başına daha fazla dert olurdu, bir de beni kafasına takmasın onca şey varken. Nefesim kesildi ama ben elimi çekmedim. Artık bitti dedim ama bitmedi, ne gözyaşıymış ağla ağla bitmiyor. Bitsin artık, ben bittim. Gözlerim yanarken beynimde çocukluğumdan kalan paramparça anılardaki sesler yankılanıyor, beynim yerinden çıkacak gibi zongluyor ve kalbim göğüs kafesimi delip geçecek kadar hızlı çarpıyordu. Yorgun kollarımla titreyen ellerimi daha fazla yüzümde tutamayıp aşağı bıraktım. Bedenim benden istemsizce yatağa bıraktı kendini. Yastığıma sarılıp yanan gözlerimi kapatmayı başardım. Ama sesler hala devam ediyordu.
"Yeter Kamil! Yeter vurma Allah aşkına!" Ve bir kemer sesi daha, annemin şiddetli bir çığlığı daha. Kan revan zemin ve anahtar deliğinden ağlayarak bakan ben. O küçücük kız yine gözümün önündeydi. Ağlayışı, bağırışı. "Anneme dokunma!" Ve sert bir tokat. "Kızımı bırak!" Diyerek paçasına yapışan kan revan halde annem. İkimize de aynı anda vurmaya başlayan babam...
Paramparça anılar saatlerdir uyumayan yorgun bedenimin uykuya dalmasına daha fazla engel olamadı. Yorgundum, ruhum yorulmuştu.
...
Gözlerimi açtığımda mutfaktan yemek kokusu geliyordu. Beyaz odamın duvarına asılı olan kelebekli saatim, saatin 08:00 olduğunu gösteriyordu. Ayağı kalkıp üzerime siyah bir tişört ve bol bir eşofman giyip annemin yanına mutfağa geçtim. Yumurtalı ekmek yapıyordu. Her ne kadar acıdan kıvransamda annemin "Sakın kaybetme" dediği gülümsememle "Günaydın." dedim. "Günaydın birtanem." Gelen cevap içimi ısıtmıştı.
"Saklama kabına biraz ayırdım okulda yersin." Hala o küçük kız olduğumu düşünüyordu herhalde. Yemeyecek olsam da onu kırmak istemediğim için alıp çantamın içine kaldırdım. Annemin yanağına ufak bir öpücük bıraktım. "Çıkıyorum ben anne."
"İyi dersler güzel kızım, kendine dikkat et." Ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra kapıyı açıp çıktım. Site bahçesine indiğimde havadaki serin sabah kokusunu iyice içime çektim. Evet farkındaydım geç kalmıştım ama bu pek de umrumda değildi. Aheste aheste yürürken gökyüzünün uçsuz bucaksız mavisine dalıyordu gözlerim. Düşünceler içinde okula vardım. Beynim çok doluydu, fazlasıyla. Bir genç kıza göre çok erken yaşlanmıştı ruhum. Omzumda ki yükleri taşımaya artık gücüm yetmiyordu. Üstelik, birinden kurtulmuşken öbür engele takılmak... En çok da o koyuyordu zaten.
İntihar etmeyi düşünmek için fazla küçük değil miyim?
Merhabaaa!! Ben Naz ve bu da benim hayalini kurduğum yazarlık kariyerimde attığım ilk adım olan kitabım Kupa Kızı Ve Sinek Valesi!!!!
Umarım kitabım yeterince sevilir. Sizlerin kitabımı sevmiş olmanız benim için en önemli şey.
Sizce Rüya geçmişinde ne yaşadı? Annesi neden tüm bu olanlara göz yumuyor? Yeni bölüm için takipte kalınn!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUPA KIZI VE SİNEK VALESİ
General Fiction"Bir iskambil falında çıkmıştık birbirimize O güzel kupa kızıydı, sinek valesiydim bense Gece yarısı, o perşembe rastladım köprü üstünde "Ağlama" dedim, o ağladı trabzanlardan indiğinde." İntihar etmeyi düşünmek için fazla küçük olan bir kız. Acı ne...