Artık okula giderken kendime hiç olmadığı kadar özeniyordum. 5 dakikalik olan rutinim 20 dakikaya çıkmıştı. Özenle giyinip aynanın karşısından mükemmel olduğuma kanaat getirene kadar ayrılmıyordum. Sevmediğim biri için bunları yapacak biri değildim. Ama burada sevdiğim kimdi? Can? Işıl? İkisi de dünyalar tatlısı insanlar. Işıl'a sonradan ısındığım doğrudur ama Can. O çok farklı. Düşüncelerden sıyrılıp yeni duştan çıkmış ıslak saçlarımı havluya sarıp dolabın önüne geçtim. Doğru, o güzel gecenin üzerinden kısacık bir 3 gün geçmişti. Ama benim için o 3 gün çok özeldi. Okulda sadece Işıl ve Can ile arkadaş değildim. Onlar, özellikle Işıl, beni diğerleriyle tanıştırıp kaynaştırmıştı. Yeni okulum çok güzeldi. Fazla vakit kaybetmeden dolaptan okul formamı alıp üzerime giydim. Forma kuralını çiğneyip ceza yemek istemezdim. Yüzüme iki gün önce Işıl'ın verdiği kremlerden sürüp kısacık bir okul bakım rutini yaptım. Yüzümün ışıltılı görünmesini istediğim için çok azıcık highlighter sürüp dudaklarıma hafif renk veren dudak yağı sürdüm. Okulda takı takmak yasaktı. Saçma bir kural daha. Üzgün bir ifadeyle kutuda duran kolyeme ve küpelerime baktım.
"Üzgünüm bugün boynumu ve kulaklarımı süsleyemeyeceksiniz." Tekrardan aynaya dönüp saçlarımdaki havluyu açtım. Sprey sıkıp taradıktan sonra kurutup parmağımda çevirerek şekil vermeye çalıştım. Görüntüm güzeldi. Bu güzellik beni tatmin ediyordu. Son kez parfüm sıkıp çantamı alarak odamdan çıktım. Annem bu sabah uyanmamıştı bende güzel uykusunu bölmek istemediğim için olabildiğince sessiz bir şekilde ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Işıl ve Can beni aşağıda bekliyorlardı. Işıl'a koşarak sarıldım.
"Günaydın!"
"Günaydın bayan pembe dudak." Pembe dudak mı? Bu kadar fazla mı belli cidden? "Çok mu belli?"
"Yani biraz." Eliyle eh işte hareketi yaparken gözleri çok olduğunu belli ediyordu. Bu esnada Can bana peçete uzattı. "Bununla silebilirsin."
Peçeteyi alacakken Işıl izin vermeyerek elimi tuttu. "Bu kör nereden bulacak ağzının yerini sen silsene abi?" Ne?! Ciddi mi bu kız?!
"Ben kör değilim."
"Bugünlük kör oluversen ölür müsün?" Sessizce söylerken gizlice göz kırpmıştı. Galiba Can ve benim aramda birşeyler olsun istiyordu çünkü üç gündür böyleydi. Can bu halimize gülerken Işıl'ı aradan çekti.
"Tamam tamam çekil de sileyim." Ellerini yavaşça dudağıma yaklaştırırken kalbimin ritmi bozulmuştu. Ne oluyor bana böyle? Sıcak parmaklarının ucundaki peçete dudaklarımı bulduğunda nazikçe silerken yutkunmuştu. Heyecandan nefesimi tuttuğumun farkına daha yeni varırken onun da bunu yapıyor olması nedenini sormama sebep oluyordu. Silmeyi bitirmemek istercesine yavaştı hareketleri. Ama eninde sonunda o el dudaklarımdan ayrılacaktı. Ve öyle de oldu. Silmeyi bitirdiğinde ellerini güçlükle çekip peçeteyi cebine koydu.
"Sildim oldu mu?" Nutkum tutulmuş gibi güzel yeşillerine bakakalmıştım. "Oldu evet." Işıl kendini tutuyor gibi görünüyordu ama ne için? Sanki hem gülmek hemde konuşmak için kendini tutuyor gibiydi. Gelen korna sesi üçümüzü de kendimize getirdi. Süleyman abi yine çok dakikti. Servise beraber binip en arka beşliye oturmuştuk. Işıl cam kenarına, ben onun yanına, Can benim yanıma. Çok geçmeden yola çıkıp diğer öğrencilerle beraber okula vardık. Işıl kendi sınıfına, ben Can'la bizim sınıfımıza çıktık. İlk ders için matematik hocasını beklerken sınıf cümbür cümbürdü. Anıl yine birkaç arkadaşıyla şakalaşıyor, sinsi sırasında aynı somurtkanlığı ile telefonuyla uğraşıyor, Can ile ben ise kendi aramızda derslerle ilgili konuşuyorduk. Hoca geldiğinde hep birlikte ayağı kalktık. Selamdan sonra ders başlamadan telefonlarımız toplandı ve derse geçtik.
...
Müdüre hanım içeri girdiğinde yine hepimiz ayağı kalktık. Bu kadın ne diye dersin ortasında içeri girdi ki şimdi?
"Günaydın Arzu hanım yeni öğrencimiz geldi sınıfı da burası içeri alalım isterseniz."
"Tabii efendim alalım."
Biz kendi aramızda ne öğrencisi şimdi bu tartışması yaparken içeri sarı uzun dalgalı saçları olan, mavi gözlü, beyaz tenli, toz pembe yünlü kazağın altına beyaz etek giyen beyaz yüksek platformlu ayakkabılı bir kız girdi. Gülen yüzlü utangaç birine benziyordu. Uzaktan bakınca oldukça güzel ve iyi bir insandı.
"Gel kızım tanıt kendini"
"Ben Damla Karaçam, 16 yaşındayım, buraya ailemle taşındığımız için geldim, daha önce Ankara'da yaşıyorduk."
"Hoşgeldin Damla boş bir yere geçebilirsin."
Damla önce gözleriyle sınıfı süzdü. Bakışları sinside durduğunda gözlerimi sinsiye çevirdim. O nasıl bakış öyle? Bu kız nasıl bu kadar içten bakabilir?
"Çocukluğumuz beraber geçti, sarışın kızlara zaafı var Laya'nın o yüzden öyle bakıyor." Gelen ses ile başımı arkaya çevirdim. Burun buruna kaldığım kişi Can'dı. Kulağıma biraz fazla yaklaşmış olmalı ki burun buruna kalmıştık. Bir dakika ne?! Zaafı var mı? Zaafı var ne demek ya?
"Öyle kötü kötü bakma hemen Laya kızlardan hoşlanıyor."
Duyduğum şeyle gözlerim kocaman açılırken şaşkınlıkla kaşlarım dikleşti. Bu olabilecek birşeydi evet ama öyle bir anda duyunca şok olmuştum işte. Tekrar önüme döndüğümde Damla'nın çoktan Laya'nın yanına oturduğunu görüp irkildim. Garipsemiştim ama bu onun için kötü birşey olmadığını değiştirmezdi. İnsanlar özgürdür. Özgürlük, diğer insanların hayatlarını etkilemediği sürece her insanın her istediğini yapmasıdır. Damla da bu durumdan rahatsız görünmüyordu. O halde sorun yok. Dersi dinlemeye devam ederken gözüm durmadan onlara kayıyordu. Ne bu şiddet bu celal? Biraz yavaş gel Laya kızın dibine düşeceksin. Tamam anladık Damla'ya aşık oldun ama sınıf ortasında da bu yakınlık? Anıl yakında onların da adını çıkarır.
Merhaba ballarımmm nasılsınız öncelikle?? Sizler için güzel bir haberim var aklımda çok güzel planlar var ama bunu gerçekleştirmem için ailemizin büyümesi gerek değil mi?
Sizce Işıl, Can ve Rüya'nın dostluğu yakında nasıl boyutlara taşınacak? Yeni karakter Damla hakkında neler düşünüyorsunuz? Laya'nın eşcinsel olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yakında çok güzel şeyler olacak beklemede kalın ve beni sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın
İg: samimiyazarnaz
Tt: samimiyazarnaz
Oylamayı ve paylaşmayı unutmayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUPA KIZI VE SİNEK VALESİ
Fiksi Umum"Bir iskambil falında çıkmıştık birbirimize O güzel kupa kızıydı, sinek valesiydim bense Gece yarısı, o perşembe rastladım köprü üstünde "Ağlama" dedim, o ağladı trabzanlardan indiğinde." İntihar etmeyi düşünmek için fazla küçük olan bir kız. Acı ne...