Monako Turu

473 26 0
                                    

Alex haberleri gördüğünden beri Charles'ı arıyordu ama Charles arkadaşlarıyla aynı akşam bir yemekte olduğu için telefonlarına cevap vermedi. Hatta o gün hiç iletişim kurmadılar Alex ile. Bu kızlarda kim oluyordu ve Charles onların evinde ne yapıyordu öğrenicekti. Öyle ya da böyle. Charles'ı etkilemek için en yakın arkadaşlarından birini aradan çıkarmış birisiydi o. Onun için her şeyi yapardı. Lysandra'nın kim olduğunu biliyordu. Onun Charles ile ilgilenmediğinin de farkındaydı. Ama diğer kız kimdi? Araştırıp öğrenicekti.

Charles arkadaşlarıyla eğlenirken, içlerinden birisi Charles'a bugün sabah olanların internete düştüğünü gösterdi. Charles Eleanor'u böyle bir duruma sokmak istememişti ve Eleanor'a mesaj attı:

✉️
"Eleanor çıkan haberlerden dolayı özür dilerim. Seni bu magazin haberlerine sürüklemek istemezdim ama maalesef ki benim hayatım uzun yıllardır böyle ve ben alışkınım ama sen değilsin. Paparazzilerin orada beni bulacağını düşünmemiştim."

Mesajı gönderdikten sonra Alex'in onu aradığını ve bir sürü mesaj gönderdiğini gördü. Alex hepsinde orada ne işi olduğunu, neler çevirdiğini, kızların kim olduğunu soruyordu. Charles umursamadı ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeye devam etti.

**

"Charles ne yaptığını sanıyorsun? Niye telefonlarımı açmıyorsun?" diyerek kızgınca kapıdan içeri girdi Alexandra. İki gün boyunca ona ulaşamayınca en sonunda soluğu evinin önünde almıştı. "Hoşgeldin Alex içeri geç lütfen" dedi Charles sakince. Alex önden içeri yürürken gözlerini devirdi.

Salona doğru yöneldiler."Arkadaşlarımlaydım Alex biliyorsun ki sen dışında da bir hayatım var." Charles Alex'in ilgi odağı toplama huyundan bıkmıştı. Alexandra bağırarak:
"Ben dışındaki hayatın kızların evine gitmek mi Charles? Ben kimim senin hayatında?"
"Alex lütfen uzatmayalım olur mu? Onlar arkadaşım sadece. Bak hala birlikteyiz." diyerek ona sarılmaya çalıştı Charles. Onu sakinleştirmek istiyordu çünkü tartışıcak halde değildi. Alex, Charles ona sarılınca sakinledi. Sonra Alex Charles'ın dudağına ufak bir buse kondurdu. Alex her şey yolunda, dedi içerisinden.

Eleanor sabah biraz yürüyüşe çıkmak istedi. Rahat bir şeyler giydikten sonra tam kapıdan çıkıcakken yerde bir zarf farketti. Kapının altından atılmıştı. Üzerinde nereden geldiğine dair hiçbir şey yoktu. Zarfı açıp kağıdı okumaya başladı:

"Ondan uzak dur yoksa başına geleceklere karşı önlemini al ELEANOR."

Bu da neyin nesiydi? Birisi onu tehdit ediyordu. Belki de Charles'ın platonik fanlarındandır diye geçiştirdi. Bir zamanlar kendisi de birçok ünlünün hayranıydı. O ergen yaşlarda ne kadar bağlıydı onlara. Muhtemelen notu yazan kişi de internet trollerinden birisiydi. Notu önemsemeyip girişteki çöpe yırtarak attı ve evden dışarı çıkıp tempolu koşusuna başladı. Tam o sırada telefonu çaldı. Arayan Charles'tan başkası değildi.
"Numaramı nereden buldun? Sana vermedim bile." dedi gülerek Eleanor.
"Benim Charles Leclerc olduğumu unutuyorsunuz sevgili Eleanor Bader. Müsait miydin?"
"Çokta sayılmaz. Sabah koşusundayım. Ne için soruyorsun?"
"Arabayla Lysandra'nın evinin yakınlarında geçiyordum da.."
"Tıpkı geçen günki gibi mi?" Charles Eleanor'un bu cümlesine güldü.
"Yani sayılabilir. Monako'yu görmek ister misin? Hava güzel belki yat turuna çıkarız ne dersin? Bir saat sonra seni alırım." diyip yüzüne kapattı.

Yat mı? Eleanor şaşkınlıkla nasıl bir kayaya tosladığını düşünüyordu. Teklifi reddedilemezdi. Yarım saatlik tempolu koşusundan eve geri dönüp duş alıp hazırlandı. Tam Charles'a mesaj atacakken kapının önünden bir korna sesi geldi. Ne tesadüftü. Evden çıkmadan önce son kez aynada kendine baktı Eleanor. İyi görünüyordu, problem yoktu.

Charles ile birlikte Monako'ya bir saatlik bir yolculuğa başladılar. Eleanor ona nasıl pilot olmaya karar verdiğini sordu ve uzun uzun onu dinledi. Arabayı sürerken ara da ona baktı ve göz göze geldiler. Kalbinin yerinden fırlayacağını hissediyordu. O ve Charles.. Nasıl da Las Vegas'ta taksiyle onun yanından ayrılırken üzülmüştü. Bir de şu ana baktı. Sonra kendisine çeki düzen verdi. Karşısında ki adamın ne olursa olsun bir kız arkadaşı vardı.

Kısa bir Monako turundan sonra gün batımına yakın limana gidip yata bindiler. Charles şöförlük ediyor, Eleanor'da bir köşede oturmuş Monako'nun muhteşem manzarasını izliyordu. Günbatımı şahaneydi. Zaman şu an dursa keşke diye diledi. Şu an tam burada, Charles ile birlikte, denizin tam ortasında bir günbatımı.

Charles uygun bir yer bulduğunda motoru durdurup Eleanor'un yanına iki kadeh kırmızı şarap ile geldi ve birini ona uzattı. Manzara eşliğinde kadeh tokuşturup birer yudum aldılar. "Çok şanslısın Charles, bunu istediğin zaman yapabilecek bir fırsatın var." Zengin hobilerinden biri buydu belliki diye geçirdi içinde Eleanor.

"Evet buraya gelip günbatımını veya doğumunu izlemeyi seviyorum. Beni sakinleştiriyor. Ne zaman Las Vegas'a dönüyorsun?" Sormasının sebebi bir daha ne zaman onu görmek için fırsatı olacağıydı. Gerekirse menajeriyle konuşup birkaç randevusunu erteleyebilirdi.

"Haftanın başında döneceğim. Amerika'da peşimde paparazziler yok en azından." ikiside kahkaha attılar. Eleanor kötü bir şey yapmamıştı, nasıl haber olursa olsun umursamamayı tercih etti. Evet flaşlardan ve sorulardan rahatsız olduğu doğruydu ama sanırım ünlü insanlar onun çevresindeyken buna alışmaktan başka çaresi yoktu. Aniden merakına yenik düşen Eleanor Charles'a "Kız arkadaşınla nasıl tanıştınız?" diye sordu. Gaf mı yapmıştı emin olamadı çünkü Charles'ın gülen yüzü bir anda soldu. "Özelse cevaplamak zorunda değil-" cümlesinin bitirmesine izin vermeden Charles anlatmaya başladı:

"Monako ufak bir yer gördüğün gibi. Alexandra İtalya'nın varlıklı ailelerinden biri ve dönem dönem buraya tatile gelirdi. Ortak arkadaşlarımız vardı. Aslında....Bak sana şeffaf olacağım; Alex benim eski kız arkadaşımın arkadaşıydı. Nasıl oldu bilmiyorum ama diğer kız arkadaşımla ayrıldıktan sonra bana yakınlaştı ve iyi davrandı. Yarışlarda her zaman beni destekledi, kötü anlarımda yanımda oldu, bunu hissettim ve etkilendim. Daha sonrası gördüğün gibi."

"Geçenlerde aramız iyi değil demiştin sanki?"

"Evet değil yani bana göre. Sanırım gerçek yüzünü göstermeye başladı ve ben bundan rahatsızım. Her neyse güzel manzaranın tadını bozmayalım. Senin bir erkek arkadaşın var mı?"

"Hayır. İşin komik yanı hiç olmadı. Bir erkekle flörtleşemeyecek kadar yoğundum her zaman. Hedeflerim vardı. Bir şeyleri başarmak istiyordum. Hala da başarmış değilim. Ama bu kadar hırs beni yıpratıyor onu farkettim. O yüzden İtalya'ya gelip biraz dinlenmek istedim." masum bir itiraf. Sonra gündelik hayatlarından biraz daha muhabbet ettiler ve geri döndüler.

Charles, onu eve bırakırken Eleanor ona bugün için teşekkür edip sarılıp yanağından öptü. Charles anında kıpkırmızı olmuştu. Eleanor arabadan inip eve girdikten sonra bile eli yanağında onun öptüğü yerde bir süre takılı kaldı. Eleanor ise ona sarıldığında üstüne sinen kokudan dolayı neredeyse bayılacaktı. İkiside hiç böyle hissetmemişti, buna aşk mı deniyordu?

𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin