Eleanor yarı baygın haldeydi. Günlerdir bu karanlık zindan gibi olan depoda tutuluyordu. Bir sandalyeye bağlı haldeydi. Çok aç kalmıştı. Charles ile tartıştığı gecenin ertesi akşamı evini aniden birkaç adam basmış ve onu zorla kaçırmışlardı. Ara sıra yemek ve su vermek için birkaç kere birileri gidip gelmişti. Ama kimsenin yüzünü görememişti çünkü herkes maske takıyordu. Bunu neden yapıyorlardı?
Aniden deponun kapısı açıldı. İçeri ışık girince Eleanor gözlerini acıyla yumdu. Güneş batıyor bile olsa uzun zamandır karanlıkta kaldığından aydınlığın neye benzediğini unutmuş gibiydi. Ayakkabının sesi ona doğru yaklaştı. Ve gelen kişi onu çenesinden tutup kendisine bakmaya zorladı. Bu Alexandra'dan başkası değildi.
"Zavallı Eleanor, günlerdir buradasın ve kimse seni bulmak için uğraşmıyor bile. Ne acı." Kıkırdadı. Bundan zevk alıyor gibiydi. Acı çekmesinden ve onun yalnız olmasından. "Bunu neden yapıyorsun?" diyebildi sadece. Uzun zamandır konuşmadığı için sesi çok kısık çıkmıştı.
"Kimsenin elimden Charles'ı almasını istemiyorum o kadar Eleanor. Sana uzak durmanı söyledim ama sen daha çok onun dibine geldin, ona olan ilgini farketmedim mi sanıyorsun? O akşam neden onu evine çağırdın?" demekki takip ediliyordu hem Charles hem o.
"Kendi isteğiyle geldi Alexandra ben...ben çağırmadım." Gerçek buydu. Ama Alexandra buna inanmıyordu. "Onun koynuna mı girmek istiyorsun? Yeri mi alabileceğini mi sanıyorsun Eleanor? Fakir, öksüz ve işsiz bir mühendis bozuntusundan başka bir şey değilsin." Eleanor'u sözleriyle ezebildikçe eziyordu.
"Son anlarında bari itiraflarda bulunayım nasıl olsa bunları kimse öğrenemeyecek, hepsi seninle mezara gidicek; seni işten ben kovdurdum, projeni ben iptal ettirdim. Yöneticilerin birazcık rüşvete hemen ikna oldular. Hayalini elinden çaldığım için hiçte üzgün değilim." Ufak bir kahkaha attı. "Evini dağıttırdım, bir daha toparlanamamak üzere dağılmalıydın çünkü. Sonra buraya döndün. Bunu hesaplamamıştım. Burada evin olduğunu bilmiyordum ama sorun yok Charles sağolsun evini bulmamı sağladı. Arabasına uzun zaman önce GPS taktırmıştım." Saplantılı orospu diye geçirdi içinden Eleanor. Charles'a kafayı takmış durumdaydı muhtemelen başka bir kadın Eleanor'un yerinde olsa ona da aynı şeyleri yapardı.
"Sen kafayı yemişsin Alexandra." diye bağırdı Eleanor ona doğru.
"Hayır sadece her şeyin kontrolüm altında olmasını istiyorum. Neden o gece Charles'a yardım ettin? Servetine mi konmayı düşünüyorsun?" Her şey para değildi. Ve bir tesadüf üstüne olaylar gelişmişti. "Onunla sadece sokakta çarpıştım ve ünlü bir pilot olduğundan haberim bile yoktu. Şunları yaşayacağımı bilsem sence yardım eder miydim?" Eleanor, Charles ile karşılaştığı güne lanet etti.
"Her neyse." diyip belinden silah çıkarıp Eleanor'a doğrulttu. "Cesedini asla bulamayacakları şekilde yok etmeyi planlıyorum. Son duan nedir?".
Eleanor ne diyeceğini bilemez haldeydi. Hayatını düşündü. Güzel geçen çocukluk yıllarını..Sonra annesiyle babasının trafik kazasındaki ölümü, yetimhaneye verilmesi.. Hayallerini gerçekleştirebilmek için deliler gibi ders çalışmış, üniversite kazanmış ve sonunda mühendis olmuştu. Alexandra'nın da dediği gibi "İşsiz mühendis bozuntusu" diye geçirdi içinden. Tek isteği oyunu yayınlayabilmekti ama onuda başaramadan bu dünyadan ayrılıyordu. Anne ve babasından özür diledi, onlar için verdiği sözü tutamamıştı. Bu düşünceler ile boğuşurken dışarıdan araba sesi geldi. Alexandra ne olduğunu anlamak için anlık dışarı baktı. Arabayla gelenler Charles ile Lysandra'ydı. Gördükleri manzara karşısında ne yapacaklarını bilemez haldelerdi. Alexandra silahı Eleanor'a doğrultmuş çaresiz halde onlara bakıyordu. Charles "Alex ne yapıyorsun? İndir o silahı." dedi.
"Hayır Charles uzak dur, artık çok geç. Onun bize engel olmasına izin vermeyeceğim." ve bir silah sesi duyuldu. Lysandra bir çığlık attı. Eleanor'u vurmuştu. Eleanor vurulmanın etkisiyle sandalyeden geriye doğru düştü. Saniyeler içinde kan gölüne dönmüştü her yer. Tam o sırada siren sesleri duyuldu ve polisler geldi. Yolda gelirken Lysandra polise haber vermişti ekip beş dakika içinde burada olurdu diye tahmin ediyorlardı. Tahminlerinden çabuk bile gelmiş olsalar da Eleanor için artık çok geçti. Alexandra arabasına binip tam kaçıcakken Charles önünü kesti ve onu yakaladı. Lysandra ise Eleanor'un yanına gitti. Çığlıklar ve gözyaşları arasında arkadaşına sesleniyordu. Ama Eleanor vurulmanın ve kan kaybının etkisiyle kendinden geçmişti.
Polisler olay yerine intikal ettiler. Alexandra'yı kelepçeleyip karakola, Eleanor için ise ambulansla en yakındaki hastaneye sevk ettiler.
Eleanor sağ akciğerinden vurulmuştu. Acilen ameliyata alınması gerekiyordu. Hastaneye vardıklarında Lysandra'da Charles'ta onun başındaydı. Ameliyathanenin önünde beklemeye başladılar. Polisler ifadelerini almak için yanlarına geldiler. İkisininde tam olarak anlatacağı bir şey yoktu. Önce Lysandra'ya sordular ardından Charles'a. Ama Charles şüpheli konumdaydı çünkü Alexandra'nın erkek arkadaşıydı."Bay Leclerc, bu planı Bayan Mleux ile birlikte mi organize ettiniz?" Soruyu duyunca Charles sinirlenip ayağa kalktı ve polisle burun buruna geldi. Lysandra onu tuttu. "Charles lütfen o işini yapan bir polis.". Charles uyarıyla birlikte biraz daha sakin bir tavır aldı ve yerine oturdu. Lysandra Alexandra'nın sorgusunun nasıl geçtiğini sordu, Alexandra yaptıklarını itiraf etmemişti ama birkaç kişinin daha ondan tehdit alıp şikayetçi olduğuna ve dosyaların sonuçsuz kaldığına dair arşivden dosyalar sunmuşlardı önüne. Bu kız Charles'a yakın gördüğü her kadına mı ölüm tehditleri yolluyordu? Akıl hastanesine yatırılması gerekiyordu.
Bir süre sonra ameliyathanenin kapısı açıldı ve doktor çıktı içeriden. Lysandra ile Charles hemen yanına gittiler. Durumu iyiye gidiyordu ama kurşun akciğerine girmiş ve zarar vermişti. Mecburen akciğerinin ufak bir kısmını almak zorunda kalmışlardı. "Ameliyatın ardından kısa geçici bir süreliğine nefes darlığı problemleri yaşayabilir. Ama önemli olan kurşunu içinden çıkarmamız. Geçmiş olsun." diyerek uzaklaştı. İkiside şükrettiler, o iyiydi. Charles Lysandra'ya eve gitmesini söyledi, biraz dinlenmeliydi. Eleanor'u o beklerdi.
Ameliyatın bitmesinden bir saat sonra durumu kritikten normale döndüğü için Eleanor'u normal bir odaya çıkardılar. Charles başındaydı. Gözyaşları durmadan akıyordu. Kendine kızıyordu. Eleanor ona yardım etmek ve destek olmak dışında hiçbir şey yapmamıştı. Ama bunun karşılığını neredeyse canıyla ödüyordu. Alex'in böyle bir şey yapabilmesine aklı almıyordu. Sürekli aklında neler döndüğüne dair senaryolar döndürüyordu. Geceden beri uykusuz kalmanın verdiği etkiyle sandalyede uyuyakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒
FanficSıradan hayata sahip sıradan bir kız ve onun hayatına renk getirecek bir erkek. *Eğlence amaçlı bir fanfiction kurgudur."