Eleanor gözlerini zorlukla açtı. Oksijen maskesine bağlıydı. Nefes alıp verdikçe göğüsüne bir bıçak saplanıp çıkıyordu sanki. Son hatırladığı ana odaklandı. Vurulmuştu. Derin bir nefes aldı ama göğüs kafesi çok acıyordu. Yaşıyordu buna inanamamıştı. Öldüğünü sanmıştı. Acaba ne kadar zamandır uyuyordu? Etrafına baktı. Bir hastane odasındaydı. Pencereden içeri giren güneş, içeriyi biraz aydınlatmıştı. Etrafına bakarken başını sağ çevirdiğinde Charles'ın koltuk üzerinde uyuyakaldığını gördü. Kafası önüne düşmüştü. Saçları dağılmıştı. Belli ki bütün gece onun yanında kalmıştı. Oksijen maskesini ağzından çıkarıp ona seslenmek ve teşekkür etmek istedi ama ellerini bırak parmaklarını bile kıpırdatacak gücü yoktu.
Kapı çalındı. Sesi duyduğunda Charles yerinden sıçrayarak uyandı ve kapıya doğru baktı. İçeri doktor ve hemşire girdi. Eleanor'un uyanıp uyanmadığını ve durumunu kontrol etmek için gelmişlerdi. Eleanor iyiydi. Ya da iyi gibiydi. Charles, Eleanor'un uyandığını görünce onun elini öptü ve tutmaya devam etti. Doktor ve hemşire ameliyat ile ilgili devam süreci hakkında bilgi verdiler. Yarın taburcu olabilirdi. Charles bunu duyduğunda rahat bir nefes aldı. Olanlardan kendini sorumlu tutuyor ve pişmanlık duyuyordu. Onlar odadan çıktıktan sonra Eleanor ve Charles baş başa kaldı.
Eleanor, Alexandra ona silahı doğrulttuğunda Charles ile tanıştığı güne lanet etmişti ama bu koca bir yalandı. Ona olan duyguları belliydi. Onu kendinden uzaklaştırmakta da başarısızdı. Bu olay ile birlikte onu sevdiğine emin oldu. Charles onu hem dolaylı yoldan ölüme sürüklemiş hem de onu kurtarmıştı. İkiside zor anlarında birbirlerinin kahramanı olmuşlardı. Şu an yan yanalardı önemli olan buydu. Gücünü topladı ve zorlukla elini maskesine götürüp ağzından bir süreliğine çıkardı; "Alexandra'ya ne oldu?".
"Polis sen vurulduktan saniyeler sonra olay yerine geldi ve onu tutukladılar. İki gün sonra duruşması var. " Charles, Eleanor'un elini sıkı sıkı tuttu ve tekrar öptü. "Özür dilerim nasıl af dileyeceğimi bilmiyorum. Benim yüzümden az kalsın ölüyordun. Ne olur beni affet. Alexandra'nın mümkün olduğunca ağır ceza alacağına ve senden ömür boyu uzak tutacağıma yemin ederim." Çok mahcuptu. Eleanor onun yorgun yeşil gözlerine baktı. Ona inanıyordu. Artık aralarında uzak kalmak için hiçbir engel yoktu.
"Sorun yok desem inanır mısın?" dedi Eleanor. İkiside güldüler. Eleanor göğüsünü tuttu. Charles tedirgin oldu ama Eleanor iyiyim der gibi eliyle işaret yaptı. Bir süre ağrıları olucaktı. Ama üstesinden geleceğine inanıyordu.
**
"Eleanor itiraz kabul etmiyorum seninle kalacağım. Bu halde işlerini yapamazsın. En azından sana yemek yaparım." Lysandra Eleanor'u hastaneden almaya gelmiş ve onu evine getirmişti. Eleanor iyi hissediyordu. Pencereyi açtı ve yazın son günlerinde hafif tatlı esen sıcak rüzgarın ciğerlerine dolmasına izin verdi.
"Charles senin için İtalya'nın en iyi avukatlarını tutmuş. Mahkeme bugün görülücek. Ama mahkemeye çıkıcak durumda olmadığını bildirdim. Alexandra'nın suratını görmek istemiyorsundur ne sen ne ben. Onu gördüğüm yerde... Her neyse buradasın ya başka bir şey istemiyorum." Lysandra bir yandan Eleanor'un dağılmış evini topluyordu. Eleanor Charles'ın onun için en iyisini yapacağından emindi.
Birkaç saat sonra Charles'ı aradı. Yarın İtalya Grand Prix'i vardı ve rezil bir hafta geçirmişti onun yüzünden. Charles telefonu açtığında sesi iyi geliyordu. Alexandra ilk çıktığı mahkemede adam öldürmeye teşebbüs, insanı hürriyetinden alıkoyma sebepleriyle otuz sene hapis cezası aldı. Şimdilik bu cezaydı. Daha sonraki mahkemelerde kanıtlar ortaya çıktıkta suçu müebbete dönebilirdi. Haberi duyduğunda sevinmeli miydi bilmiyordu. İfadesizdi. "Charles sen nasılsın? Haftasonu yarış var ve bütün haftan korkunç geçti. Benim yüzümden. Ayrıca sana bir özür borçluyum. Son defaki görüşmemizde sana olan davranışımdan dolayı." Eleanor mahcuptu.
"Eleanor, hayattan olman benim için yarıştan daha önemli. Özrünü yarıştan sonra benimle bir akşam yemeğine çıkarsan kabul etmeyi düşünebilirim. Nefesini şimdi değil orada tüket lütfen."
"Eğer birinci olursan yemeğini kabul ediyorum."
Her şey yoluna giricekti. Buna en içten duygularıyla inanıyordu. İtalya Grand Prix'inde Charles'ın kazanabilmesi için dua etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒
FanfictionSıradan hayata sahip sıradan bir kız ve onun hayatına renk getirecek bir erkek. *Eğlence amaçlı bir fanfiction kurgudur."