14.BÖLÜM: ZAMANIN DEJAVUSU

9 2 0
                                    

Zamana bırak akışı, kim bilir ne kadar değişim olur, kim bilebilir ki belki akışı durdurmadığımız da saati, kim bilebilir bu akış da kim alışkanlık olur bir başkası için, kim bilebilir ki belki biri aşık olur
Belki de zaman bir dejavuya sebep olur

Hayatın getirdiği şeyler her zaman korkunçtu. Bazen de bir umut, en güzel şeyler yaşansın diye en komik seyleri yaptım. Bazen sadece huzur istedim evrenden, bazende gerçek aşkı. Ben Barkın'a aşıktım. Ama bu haline değil, genç haline, saçı başı dağınık sabahlara kadar hukuk kitaplarının arasında uyuya kalan ama aynı zamanda tatlı olan Barkın'ı. Şimdi karşımdaki adama bakıyordum da ben ona aşık değilim. Çünkü ben bu halini sevmedim. Elleri kelepçeli, gözaltıları mosmor olan ve korkunç ama tedirgin de bakan o insanı sevmedim ben.

"Faruk Bey, yemin ederim haber verecektim. Bana zaman tanısaydınız vericektim!" Boşa kürek sallıyordu. Yanımda olan Sancak Bey'in bakışları soğuktu. Bu beni de germişti. Ne de olsa sevdiğim bir insanı kaybedince insan değişiyordu.
Bende değişmiştim.
Beni gerçekten tanıyan insanlar hep en neşeli halimi görmüştü. Her zaman otuz iki diş sırıtan o kişiydim. Şimdi aynaya baktığımda kendimi tanımıyorum. Olsun, alıştım.

Faruk Bey dinlemedi, ellerini yasladığı masadan çekti ve dik duruşuyla Barkın'ın savunmasının bitmesini bekledi. Belki vadı belki yoktu.

Şu anlık Barkın'ın her bir cümlesi kendi aleyhine olacaktı.

"Sana ne yapmalıyım Barkın Kurusoy?"

"Efendim bence ilk önce bir dinleyin." Bunu diyen Barkın'ın asistanıydı.

"Karışma!" Yüksek sesi herkesi titretmişti, ben hariç.

Bu hareketlerini ilk zamanlarımda da bana yapıyordu. Evet, belki daha az can yakıcı halini yapıyordu fakat bu hareketiyle yarışır cinstendi.

"Efendim, elimdem geleni yapmaya çalışıyorum. Tüm gün boyunca oturmadım, yemedim, içmedim-"

"Yani? Sence biz buralara gelebilmek için sadece kitap mu okuduk geleceğin savcısı!"

"Ama,"

"Aması yok Petek derhal masa başındaki dosyaları alıp mahkemedeki cinayet davasını izleyip bana dosya halinde getiriyorsun!"

Bu bir şey değildi, biliyordum onun yanına gitmeden önce de acımasız olduğunu ama ben zoru severdim. O, ben zorlu yoluma giderken beni izleyen gökyüzü gibiydi. Bazen yağmurlu bazen güneşliydi ama bir şekilde o günden de sağ çıkabiliyordum. Çıkamasaydım buralara gelemezdim.

Buna da alıştım.

Tarih en acımasız şekilde tekerrür ederdi. Karşımda Barkın vardı. Hayır. Yıllar önceki o Destina vardı. Fakat zevk almıyordum, onun acısından beslenemiyordum.

"Karşımda o çocuğu görmek istemediğimi sana defalarca kez hatırlattım. Burada hokkabazlık yapmıyoruz Barkın. Bizim görevimiz insanları korumak! Onların bu ülkede rahat nefes almalarını sağlamak." nefesini verdi.
"Ama bakıyorum sen dediklerimi kayla almıyorsun, ne biçim savcısın sen!" Faruk Bey'in son sözleriydi bunlar. Sonrasına bakmama gerek kalmamıştı zaten sonunu biliyordum.

Her yol aynı sona çıkıyordu.
Alıştım.

Arkamı döndüğümde Ezel'in beni beklediğini gördüm.
Ona doğru giderken kollarını kaldırıp bana sarıldı. Abi kokusu. Kan bağın olmada bile seni kendi ailenden bile daha yakın hissettiren o ilişki.

AĞITIN SON NEFESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin