14: İlk Gün Ki

375 25 66
                                    

Gecenin bana getirdiği tek şey ruhumun çığlıkları ve kanlı ellerimin gözlerimin önüne serilmesiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gecenin bana getirdiği tek şey ruhumun çığlıkları ve kanlı ellerimin gözlerimin önüne serilmesiydi. Ruhum karanlık bir tabutta sıkışmış  bir halde iken bedenim özgürdü. Kendi kaderimi yazmaya çalıştığım, anılarımı rafa kaldırdığım kadar özgürdü. 

İçimde kopan feryatların ardı arkası kesilmezken nasıl özgür olabilirdim. Bedenim bir çuval gibi koltuğun üstüne yığılırken Özlem'in feryatlarının arasında o cümle yankılandı. 

"Malum Bekçi de yokken seni, gebertirim."

Çehresinde gezinen o ruhsuz gölgenin ağırlığını kendi omuzlarımda hissetmiştim. Annemin mavi gözlerini almıştı. Bana her bakışında onu hatırlıyordum. 

Nefret dolu bakışlarını. 

Savaş ise ruhsuz bir gemi gibiydi. Nereye gittiği belli olmazken gemiyi süren kaptan Barış'tı. Gözlerimin kime odaklandığını bilmiyordum. Lakin karşımda bana acımasızca bakan çocuğun üzerindeki nefreti hissetmiştim. 

"Ölecek!" dedi Özlem yerde yatan bedenin karnına parmaklarını bastırırken. O sırada odanın kapısı yavaşça açıldı. Savaş'ın koca bedeninin arkasından korkuyla giren kadın bakışlarını önce ayakta duran adama, ardından yerde kanlar içinde uzanan bedene çevirdi. 

Öylece yerde yatan bedene bakarken gözlerinde oluşan o şimşekleri gördüm. Yağmur yağmadan önce bize haber veren gök gürültüsü gibi dudaklarının arasından çığlığını bıraktı. Öyle kulak tırmalayıcı bir bağırıştı ki bu kulaklarımda tiz bir ses oluşmuştu. 

Adımları hızlıydı. 

Ama kalbi yavaştı. 

Ozan'ın önüne bedenini bıraktığı anda gözlerini Özlem'e dikti. "Yaşıyor mu?" dedi kuru bir sesle. Göz yaşları aralık dudaklarının arasında sızarken Özlem başını salladı. "Nabzı çok düşük." dediğinde İnci bir kez daha feryat etti. 

Ozan'ın yakalarına parmaklarını yaslarken, gözlerinden akan yaş Ozan'ın çehresine düşüyordu. "Lütfen ölme." dedi çaresizliğin en doruğunu yaşarken. Rafa kaldırdığım anılarımdan biri düştü. Ayaklarımın dibine yıkılırken ilk sayfada yazılan başlığı okudum. 

'Lütfen, ölme.' 

Dua değil, istekti bu. Lütfen derken bile içimizdeki o masumluğu hatırlatıyordu. Emir vermek istiyordu ama bunu karşısında savunmasız bir şekilde yatan bedene yapamıyordu. "Üzgün," adım karşımdaki adamın dudaklarının arasından döküldüğünde bakışlarımı kaldırdım. 

Donuktum. 

Ruhumu ve duygularımı sömürmüşlerdi. 

"Üzüldün mü yoksa? Senden önce işini bitirdiğim için ağlayacak mısın?" soruları kalbime birer hançer olurken bakışlarımı korkuyla bana bakan Ömer'e ve onu tutan Yener'e çevirdim. Enes ise tepkisizdi. 

GÜNBATIMI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin