03: Doğan Karaoğlu

838 31 6
                                    

Bazen yalanların arkasında kafasını kaldıran gerçeklerde vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazen yalanların arkasında kafasını kaldıran gerçeklerde vardı. Vicdanımız ne kadar çok konuşursa o kadar yalan söylemeye başlardınız ve en sonunda gerçeği söylediğinizi bile fark etmezdiniz. Çünkü yalanlar yüzünden taktığınız maskelere kendinizde inanırdınız. 

Sorunsuz bir şekilde geçirdiğimiz organizasyondan sonra eve gelmiştik. Kucağımda uyuyan kızı yatağa yatırıp bakışlarımı hemen çapraz odanın kapısına baktım. İnci anlattıklarıma güvenmemiş olabilirdi. Bunun için temkinli olmam lazımdı. Dolabımı açıp telefonumu çıkardım. Mesajlar kısmında istediğim ismi bulunca parmaklarımı ekranın üzerinde gezdirdim. Karşı taraftan onaylayan kelimeyi aldığımda derin bir nefes aldım. Dolabı tekrardan kapatırken masanın üzerindeki kırık telefonu alıp aşağı indim. Oturma odasındaki vitrinde duran eski telefonumu alıp hattımı taktım. Açıldığı anda ekrana düşen bildirime tıkladım. 

Mehmet Soykan bana sonunda merak ettiğim bir belgeyi atmıştı. Altına da kısa bir not eklemişti. Kaşlarımı çatarak notu okuduğumda parmak uçlarımı anlıma yasladım. "Başımıza bir de ressam çıktı." diye söylenirken belgeye tıkladım. Hapishaneye neden girdiği hakkında bilgiler vardı. 

Kısa bir göz attıktan sonra telefonu kapattım. 

Uyuyamayacağımı bile bile tekrar yukarı çıkıp kendimi cennet kokulu kızın yanına attım. Bedenimi yatağın en uç köşesine getirip ona sarılmaktan uzak durdum. Yorganı üzerime çekip bacaklarımı kendime çektim. Bu hayatta bazı şeyleri yaşamayı hak etmeyen iki kişiydik. 

Mevsim ve ben. 

İlk kucağıma aldığımda yaşadığım ağrı ve acıları hatırladım. Kanlı bedenini kollarıma bıraktığında onu tutmak istemesem de bunun iyi geleceğini söyleyen kadınla tutmuştum. Kucağıma aldığım an burnuma dolan tanıdık kokusu o kadar güzel hissettirmişti ki. Kendimi tutamadan onu saatlerce kucağımda tutup koklamaya başlamıştım. 

Bu yüzden onun adını Mevsim koymuştum. Sarı saçları bir güneş kadar parlak, mavi gözleri bana yağmuru hatırlatacak kadar buğuluydu. Teni ise bembeyaz bir kar tanesi gibiydi. Temiz ve görkemli. Bütün mevsimleri üstünde taşıyan bir kızdı. Aklıma o anda bu isim gelmişti. 

Mevsim. 

Kafamı ona doğru çevirdim. Her zamanki gibi dudakları aralıktı. Sarı saçları kahverengi yastığın üstüne yayılmıştı. Minicikti. Parmaklarımı saçlarının arasına daldırıp okşadım. "Her şey senin için Mevsim. Umarım ileride beni affedebilirsin." 

07.02.2015/ Salı:

Güneş ışınları camdan içeriye sızıyor; havada gezen toz parçacıklarının süzülüşünü gösteriyordu. Bakışlarım yeni açılan kafedeydi. Sokağın hemen karşısında fazla insan ağırlamasa da kendine yetecek bütçeyi çıkarıyor gibiydi. Tekrar derin bir nefes aldığımda burnumu istemsizce dolduran kahve kokusuyla gözlerimi kapadım. Hava bu yılın sıcak olduğunu savunacak şekilde ısınmaya başlamıştı. Bakışlarımı sağımda oturan kadına çevirdim. Parmaklarının arasındaki telefonu hızlıca bir şeyler yazıp duruyordu. 

GÜNBATIMI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin