23: Zincir Ateşi

254 11 53
                                    

Karanlığın ortasında kan kaybından ölecekmiş gibiydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Karanlığın ortasında kan kaybından ölecekmiş gibiydim. Adımlarım önüme doğruydu. Çıkmaz sokağa koşuyordum. Karanlığa gömülen evlerden yükselen ne bir ışık demeti ne de bir konuşma vardı. Sanki herkes cehennemini kendi evinde yaşıyormuş gibiydi. 

Bizler cehennemin ilk demetini evlerimizde tatmıştık.

Mevkiiler huzursuzdu. Ölüm korkusu herkesin ensesinde geziniyordu.

İnsanların kimseye güvenci kalmamış. Herkesin ellerinin arasında olan tek şey yaşama tutunmaktı. Sadece aç karnını doyurabilmek ve bu ayda kirayı nasıl çıkartırız diye düşünmeleriydi. Hayat bitmişti. Her şey bitmişti ve bizler bilinmezliğin sonuna doğru yol alıyorduk. 

Bu hayatta sadece nefes alanlardık. 

Yaşayanlar belki de vardı ama biz hiçbir zaman yaşayan olamazdık. 

Büyüdükçe kendimizi kandırırdık. Büyüdükçe gerçekleri görürdük. Büyüdükçe yüzümüzdeki maskelere daha sadık olurduk. Kollarımın arasında yatan kızın başına dudaklarımı yasladım. Sarı saçları güneşin ışınlarını toplamış gibi parlaktı. Kokusu ilkbahar geldiğinde etrafı saran çiçek kokularına benzerdi. 

Kollarımı bedeninden ayırıp yataktan kalktım. Hemen karşı yatakta yatan adam uyanıktı. Gözlerini ay ışığının içeri yansımasını sağlayan pencereye dikmişti. Uyandığımı hissetti ama olduğum yere bakmadı.

"Barış," dedi. Sesi boğuk ve hırıltılıydı. Hasta bir adamın son konuşmasındaki ses gibiydi. "Çıkmak istiyor." dedi bakışlarını gözlerime çevirerek. "Sizi koruyamaz ama çok zorluyor." dediğinde boğazımda olan koca düğüme karşılık yutkundum. 

"Güvende olana kadar izin veremem. Onun güvende olduğunu sağlayana kadar izin vermem." dedi acı çeker gibi dişlerini sıkıp yastığına başını yasladı. Ayaklarımı soğuk betona yasladım. Bedenime verdiğim kuvvetle kalkmayı başardım. 

Bütün yükümü ayaklarım taşıyordu artık. 

"Ne zamandır ona bu kadar değer veriyorsun?" dedim. Sözlerim bıçak gibi aramıza girmişti. Güvenimiz boşunaydı. Kimseye güvenemezdik biz. "İster inan ister inanma ama o Mevsim'i doğurduğunda," derin bir nefes aldı. Bu bir işe yaramazdı çünkü bizim aldığımız nefesler zehirliydi. 

Soluduğumuz hava karanlıktı. 

"Mutlu ablam Mevsim'i doğurduğu zaman yan odadaydım. Beni bağlamıştınız hatırlıyor musun?" başımı salladım. O gün kriz geçiriyordu. Barış gitmiş ve bizim kötülüklerine yabancı olduğumuz Savaş gelmişti. Adını kendi koymuştu o zaman. Barış diye bağırmalarımıza karşın benim adım Savaş diye haykırmıştı. 

"Sonra onun çığlıklarını duydum. Kızını korumak için yalvarışlarını dinledim. İşte o an herkesin gerçek anne baba olmadığını anladım. Bizi büyütenler gerçek değiller dedim." alayla güldü. O gülüşün arkasında ağlayan çocuğu karanlıkta bile görebiliyordum. 

GÜNBATIMI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin