17: Anlaşma

284 23 34
                                    

Yaşanmışlıklar ağır değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaşanmışlıklar ağır değildi. Bize  yaşatanların bunları revan görmesi daha ağırdı. Kalkardık, onların sevgisiyle. 

Yeniden yığılırdık onların sevgisizliğiyle. 

Yüzlerce insanın hayatına şahit olmuştum.

Varlıklarıyla yanında onlarla olup hastalıklarını yenmesini sağlayan. 

Varlıklarıyla hastalıklara kavuşmasını sağlayan insanlarda vardı. Cennetime kavuştuğumu zannederken gördüğüm gözler eşliğinde bu tutkum yarım kalmıştı. Öylece gözlerimin en derinine bakıyordu. Yıllar onu sadece yaşlandırmıştı. Gözlerindeki nefreti büyütmemiş ya da küçültmemişti. Sadece kırışıklıkları çoğalmış. Omuzlarına aldığı yükü hafifletememişti. 

İkimizin de ortak düşmanı, vicdanımızdı. 

İkimizde kadın olmanın verdiği o güçlükle hayata tutunmuştuk. İkimizde bir erkeğin gölgesinden kaçınmıştık. İkimizde çocuklarımız için canımızı verirdik. 

Şimdi ise o kanlı ellerimizin arasından alınanların intikamına koşuyorduk. 

"Karşıma çıkacak cesareti bulmuşsun." dedim. Ağrıyan kolumu önüme siper etmiştim. Diğer elimle ise kızımın kazağını avuçlamıştım. 

O ise topluluklarının üstünde merdivenlerin en tepesine tırmanmış, gözlerindeki nefretiyle bana bakıyordu. "Cesaretten bahsetmen için erken değil mi?" dudaklarımı birbirine bastırdım. 

"Avucumdasın, her zaman olduğu gibi." başımı iki yana salladım. "Ah Melda," başımı iki yana salladım. "Beni köpeklerinle karıştırma." dedim gözlerim bir anlığına Bekçi'ye kaydı. 

"Seni köpeklerimle karıştırmak ne mümkün! Sonuçta seni onların önüne yemek diye sunan benim tatlım." 

Bir kadının en büyük gücüydü sivri dili. 

"Oğlunun önüne sunduğun yemek gibi mi? Sahi oğlun ne hatlar yiyor şuan? Başka kadınların hayatını mı karartıyor?" sözlerim birer hançer olup vicdanına saplandı. Bakışlarını bir kaç saniyeliğine kaçırdı. Biliyordum ki geçmiş en çokta onun canını acıtıyordu. 

"Öyle olsa ne yapacaksın? Kardeşini kurtaramayan sen diğer kadınları mı kurtaracaksın?" dedi tekrar bakışlarını gözlerime odaklardın. Okların hedefi ben olmuştum. Derin bir nefes aldım. Boğazımdaki yumruya rağmen yavaşça yutkundum. 

"O zamanlar karşında Üzgün vardı. Şimdi ise, Günbatımı." büyük bir kahkaha döküldü kırmızıya boyalı dudaklarından. "Komiksin." gülümsemesi kesildi. Bir adım daha attığında başını hafifçe kaldırdı. Gözleri nefretin en koyu tonuyla parlıyordu. 

"Günbatımı, sana yakışmıyor." ellerimi tutan minik parmaklarla omuzumun gerisinden baktım. Küçük kızın korkulu bakışları gözlerime kenetlenirken derin bir nefes aldım. "Özlem, Mevsim'i al." dedim kapının arkasında duran kadına doğru. Siyah kapı yavaşça aralandı ve Özlem meraklı bakışlarını hemen önümdeki kadında gezdirdikten sonra Mevsim'in elinden tutarak küçük bedeni içeri çekiştirdi. 

GÜNBATIMI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin