15: Ölüme Susamışlar

262 24 61
                                    

Kendi kanınızdan başka insanların kanı elinize değdiğinizde ölüme susardınız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendi kanınızdan başka insanların kanı elinize değdiğinizde ölüme susardınız. Artık o kanı başka kanlarla yıkamaya başlardınız ve her yıkamanızda bir kez daha sınanırdınız. Çünkü başından beri yanınızda olan vicdanınız susmazdı. 

Vicdanım artık konuşmayı kesmişti. Çünkü her kötülüğümün arkasında kulaklarımı tıkamamdan yorulmuştu. Ama artık içinde yeniden canlanmış ve keşke, diye mırıldanıyordu. Biliyordum ki hayatımızın her anında bir keşke olacaktı ama bu sefer sadece bir kez kullanmıştı. 

Keşke doğmasaydım. 

Kader defterimde yeni bir sayfa açıldı. Gözlerimi aralamıştım. Ne bir göz yaşı ne de bir nefret kustum. Öylece oturmaya devam ettim. Özlem ise beni sarsıyor, vuruyor ve suratıma bağırıyordu ama şokumdan çıkamamıştım. Yıllar önce yaşadığım o anı da beynime saplandı. 

Tarih tekerrürden ibarettir. Ve ben yıllar önce yaşadığımı tekrar yaşıyordum. Tozlanan raflara ilerledim. Kader defterimi parmaklarımın arasına alıp Mutlu'nun kaçırıldığı güne gittim. O gün yanımda olan koca bir beden vardı. 

Yanımda olduğunu sandığım ve yardım dilenebileceğim bir adam vardı.

"Seni vicdanınla öldürecektim ama sen," ayağa kalktım. Yanaklarıma yollar çizen göz yaşlarımın üzerine parmaklarımı yasladım. "Ölüme mahkum edilmek istiyorsun." Özlem anlamadan suratıma baktı. 

"Nereye?" dedi arkamdan gelirken. 

"Azrail'e." dediğimde anlamamıştı. Adımlarım ölümüme giden birinin adımlarından farksızdı. Ellerimdeki kan bedenimin her yerine sıçramış, nefesimin son düzenli halini dakikalar öncesine bırakmıştım. 

Artık düzensiz ve isteksiz nefesler alıyordum. Telefonumu çıkarıp istediğim numarayı tuşladım. Anında açılırken tuttuğum nefesimi bıraktım. "Araziye gel." cevap vermesine izin vermeden tekrardan telefonu kapattım.

Gözlerim tek bir noktaya odaklanmışken arabama bindim ve hızla çalıştırdım. Parmaklarım direksiyonu öyle sıkı sarmıştı ki parmak boğumlarımın beyazladığını görmüştüm. Üzerimdeki beyaz montu çıkarmadığım için terlemeye başlamıştım ama umurumda bile değildi. 

Mevsim'in masum gözlerini gördüm bir anlığına. Belki de korkmuştu şimdi. 

"Allah hepinizin belasını versin!" diye bağırdım. "Kanınızda boğacağım sizi!" elimi direksiyona geçirdiğimde acısını umursamamıştım bile. Dışarıdan gören birine göre deli olabilirdim. 

Öyleydim aslında. 

Hepimiz bir deli değil miydik şu hayatta? 

Büyük bahçenin gri renge bulanmış parmaklıklarının önünde durdum. İçeride bana göz kırpan büyük evin ihtişamlığında göz ucuyla bakarken kornaya değen parmaklarımı çekmedim. Tiz ses arabanın içinde oturan bana bile iğrenç geliyordu. Kapı otomatik bir şekilde açıldığında gaza bastım. 

GÜNBATIMI +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin