TAHT HIRSI

18 9 2
                                    

      

        Sabahın erken vakitlerinde ahıra inmiş atıyla ilgileniyordu Awir. Arkasından duyduğu adım seslerine dikkat kesildi. Ona gizlice yaklaşana dönüp atik bir hareketle hançerini boğazına dayadı. Şiyar zorla nefes alıp kesik kesik konuşmaya çalıştı.

"Ne... Y-yap... Yapıyorsun?"

Awir adamın moraran yüzüne bakıp bira az bekledi. İyice nefesinin kesildiğinden emin olunca Şiyar'ı bıraktı. Şiyar düşmemek için duvara tutunup acı acı öksürdü. Nefesleri düzene girince sinirle Awir'e döndü.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun aptal? Sen kim oluyorsun da bana böyle davranabiliyorsun?"

Awir sakinliğini koruyarak,
"Bana gizlice yaklaşan sendin Mirzade Şiyar. Bende kendimi savundum." dedi.

Şiyar çıldırmış gibi Awir'i yanıtladı.
"Hançeri çektikten sonra kim olduğumu gördün. Kasten beni boğmaya kalktın."

Awir istifini bozmadan kendini savundu.
"Karanlıktı, tahmin edersin ki yüzünü fark etmem zaman aldı. Ayrıca neden seni boğmaya kalkışayım ki? Ben bu hanedanı korumak için buradayım. Ben ihanet edenler dışında kimseye zarar vermem. Yoksa sen her hangi bir şey yaptın da ondan mı böyle korktun?"

"Yine saçmalamaya başladın. Seni dikkate alıp kendimi yoramam."

Dedikten sonra ahırdan sinirle çıkıp kapıyı kırarcasına kapattı.

Awir sakalını sıvazlayarak gözlerini kıstı. Bu adamda kesin bir iş vardı. Yoksa Awir'in ona hançer çekmesine bu kadar sakin bir tepki vermezdi. Mira Rodin kesinlikle haklıydı. Mirzade Şiyar'ı asla boş bırakmamalıydı.

          Kahvaltı için sofraya oturduğunda kapısı çalındı. İçeri girmesi için izin verince içeri yakın Şerwan'larindan biri girdi. Selam verdikten sonra konuştu.

"Emiri Şerwan hazretleri, Mirzade Şiyar şehirden ayrılıp ormanda bazı Mir'lerle buluştu."

Awir elindeki lokmayı siniye geri koyarak hızla ayağa kalktı.

"Ne konuştular duydun mu?"

Şerwan başını önüne eğerek kısık ama anlaşılır bir sesle,
"Maalesef çok uzaklardı duyamadım."

Awir başını sallayarak anladığını belirtti.
"Tamam çıkabilirsin."

Şerwan çıkınca Awir öfkeyle yumruklarını sıktı.
"Neyin peşindesin Şiyar? İnşallah düşündüğüm şeyin değildir. Eğer öyleyse seni asla bağışlamayacağım."

Hazırlanıp Şerwan'ın dediği yere gidecekti. Tam saraydan çıkacaktı ki Şiyar'la kapıda karşılaştı. Awir şüphe ve imayla sordu.

"Hayırdır inşallah Mirzade Şiyar nereden geliyorsun böyle?"

Şiyar tedirgin olsa da kendini ustalıkla yatıştırıp,
"Çarşıdan istettiğim bir tespihi almaya gittim." dedi.

Awir genç adamın boş ellerine bakarak,
"Hani nerede bu tespih?" dedi.

Şiyar sinsice gülerek,
"Sana cevap dahi vermezdim ama çok merak ettiysen söyleyeyim. Adam daha bitiremediğini söyledi." dedi.

"Eğer sorgun bitti ise içeri gire bilirmiyim Awir?" Diyerek Awir'i alaya aldı.

Awir aynı sakinlikle cevap verdi.
"Ne demek elbette gire bilirsin. Ne de olsa sende bu hanedanın bir evladısın. İzin almana gerek yok."

Şiyar bu sözlere karşın öfkelenerek ağzını açacaktı ki Awir sözünü keserek Şerwan'larına seslendi.

ŞEDDADİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin