11. BÖLÜM-ÖLÜM ÇİÇEĞİ

16 5 0
                                    

(Beni bir ölüye çeviriyorlardı, hemde en sevdiklerimi benden alarak. Her nefes aldığımda birini kaybediyordum ve ben artık nefes bile almak istemiyorum...)








Güneş tanrıçası olan Amaterasu, çiçekleri ve yaprakları koruyabilmek için iki periyi görevlendirir. Bu periler Manju ve Saka'dır. Perilerden bir tanesi yaprakları bir diğeri ise çiçekleri korumak için görev alır ve bu iki perinin buluşması yasaklanır.

Birbirlerinin varlığından haberdar olan ancak görüşmeleri yasaklanan bu iki peri en sonunda dayanamazlar ve yasağı çiğneyerek görüşürler.

Merak duygusu bu iki perinin yasağa karşı gelmelerine neden olur. Birbirlerini gören bu iki peri görüştükleri anda aşık olurlar. Ancak karşı geldikleri tek şey yasak değildir. Bu iki peri aynı zamanda güneş tanrıçasına da karşı gelmişlerdir.

Bu aşk güneş tanrıçasını çok kızdırır ve tanrıça iki periyi bir daha asla görüşmemeleri için lanetler.

Lanete göre Saka'nın yaprakları yalnızca Manju'nun yaprakları öldüğü zaman çıkacaktır. Bu lanet iki aşığın bir daha hiçbir zaman görüşememelerine neden olur ve iki aşık sonsuza dek ayrı yaşarlar. O çiçek ise elbette Higanbana çiçeğidir...

Elimde inci gibi yazılmış notla yatağımda duruyordum. Bazı şeylerin nedenini sorgulamayı bırakmıştım. Uyandığımda baş ucumda böyle bir not bulunuyordu, kim indirdi bile bilmiyorum ama canımı yakmak isteyen kişilerdi. Asıl sorun da şuydu, yatağımın etrafında o çiçekleri serpiştirmişlerdi. Yatağımdan kalkıp o çiçeklere dokunmadım çünkü biliyordum, canımı yakacaklardı. Artık beni bir papatya tarlasına dâhi katsalar , tenim papatyalara değmesin diye yerimden kıpırdamazdım. Çünkü artık canımı yakarlardı. Artık onlara dokunamazdım.


" Bunu ne çiçeği olduğunu biliyor musun?" Aytekin oldukça şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Yeni uyanmış olmalıydı, gördüğü manzara ise yatağımın etrafında olan ölüm çiçekleri ve yatağında yatan ben.

" Ölüm çiçeği mi?" Bana kafasını salladı. Yanına Egemen de geldiğinde bana doğru bir adım attı. Aytekin abisinin kolunu tuttuğunda Egemen kardeşine baktı. Neden tuttuğunu merak ediyor gibiydi. Açıkçası bende merak ediyordum.



"Çiçeklere sakın dokunma . Felç bırakabilir. " Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktığında bu kadar etkili olduklarını bilmiyordum. Bu kadar tehlikeli olduklarını da bilmiyordum.

"Genellikle mezarlıklara dikilir. Efsaneler bile vardır bu çiçek ile ilgili. Higanbana ya da diğer anlamıyla ölüm çiçeği, ceset çiçeği. "

Ölüm çiçeği...

Başımı anladım dercesine salladım. Ama anlamadığım tek şey çiçekle ilgim neydi? Neden benim yatağımın etrafında bulunuyordu. Bu bir mesaj olabilir miydi? Bir tehdit?

Kafam karışıyordu her geçen gün. Çözmeye çalıştığım herşey birbirine daha fazla dolanıyordu. Ne ucunu bulabiliyordum ne de sonunu.

" Peki Doğa ile ilgisi ne ?" Egemen bana doğru bir adım daha attığında Aytekin bu sefer kendisine doğru sert bir şekilde çekti.

" Anlamıyor musun? Tehlikeli diyorum neyin peşindesin sen?" Egemen sert bir nefes aldı. Onları izliyordum, çünkü olacakları merak ediyordum.

" Doğa öyle orada mı kalacak? Bir şey yapmam lazım, almam lazım onu ordan."


Nedense tebessüm ettim, acı bir tebessüm. Bana kurtarmaya çalışsa da çalışmasa da canı yanıyordu her türlü. Çünkü Egemen'i böyle çaresiz bırakıyorlardı. Yatağımda doğruldum , saçlarımı topladım ve üstümü düzelttim. Egemen ile Aytekin bana delirmişim gibi bakıyorlardı. Kağıdı elime aldım ve yatakta ayağa kalktım.


KANLI OYUN- 18:46Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin