12. BÖLÜM- ÇATLAYAN DUYGULAR

19 6 0
                                    

(Bugün çatlamış duvarlarımın hepsinden güven duygum akıyordu. Bir daha kimseye güvenememek  benim için çok acıydı.  Ama daha büyük acıların beni yakacağını da biliyordum...)






Gittikçe renklerimi kaybettiğimi biliyorum. Önceden renkli bir kadın iken şimdi sadece tek renkten ibarettim. Benden hem renklerimi  hem de hayat enerjimi söküp almışlardı. Bir insanın bir insana alışması benim için çok zordu. Alıştıktan sonra hele ki yokluğuna alışmak varlığına alışmaktan daha zordu. Sürekli bu ikisi ile imtihan ediliyordum , birine alışıp sonra onun yokluğuna da alışmak zorunda kalıyordum.







Yeni bir düzen kuruyordum insanlarla, ve o düzenim yineden yıkılıyordu. Sonra herkes düzenine devam ederken, ben yıkılan düzenim ile birlikte onları izliyordum. Yeni düzen kurmaya gücüm yoktu,  yorgundum. Bunu kelimeler ile anlatamayacak kadar çok yorgundum hemde .  Olsun diyordum , yok olduysak daha da güçlü var oluruz . Daha da güçlü bir şekilde savaşırım , daha güçlü dururum. Ama hayır, her seferinde hayat neden bu kadar zorlaşıyordu. Neden savaş meydanında oklar sadece beni hedef alıyordu. Neden en çok benim canımı yakıyorlardı.

Elimdeki kitaba bakıyordum. Beni derin düşüncelere boğan bir kitaba. Günler hızlı geçiyordu Tunç'un ölümünden beri. Evet artık onun öldüğünü bile kabul ediyordum, çünkü hayat hiçbir zaman bana gülmeyecekti. Gariptir ki parmağımda hala onun yüzüğünü taşıyordum, bunu benden almamışlardı. O kadar aciz bir durumdaydım ki burada kaçıncı günüm bilmiyorum ama çok günlerin geçtiğini biliyorum. Tekrar kafamı eğdim elimdeki kitaba. Defalarca altı çizili olan cümleyi bir kez de sesli okudum.



"İnsan her şeyini kaybettiğinde elinde kalan son şey için umutsuzca savaşır..."


Elimdeki kitabı kenara koydum. Gözlerimi kapatıp geriye doğru yaslandım. Benim ne savaşacak gücüm ne de birini kaybedecek korkum vardı . Biliyorum annemle babamı da öldürecekti. Yine küçük bir şey de onlarla tehdit edecekti ,onları ölmüş var saymak belki de öldüklerinde acımı daha da hafifletirdi. Biliyorum delirmeye başlamıştım, bunu engelleyemiyordum, iç sesimi bulamıyordum. Uyku uyuyamıyordum bana yaptıkları deneyleri bile umursamıyordum.


Ölmemin belki de vakti gelmişti ama ne zaman öleceğimi bile bilmiyordum. Tek isteğim bir an önce ölmek ve bu işkenceden kurtulmaktı. Buradan çıkamayacaktık buradan kimse çıkamazdı. Deneklerin hepsi boşuna  uğraşıyordu, uğraştıkları kişiler çok güçlüydü. Bizim on adım sonra düşüneceklerimizi bile düşünüyorlardı. Kafamı çaresizce salladım bu bir vazgeçiş değildi bu bir kayıptı. Belki anlamayacaklardı ama biz kaybetmiştik.


Bir oyun dönüyordu hiçbirimizin bilmediği. Canımız çok fazla yanıyordu ama bu bir sorun değildi . Asıl sorun bu kadar işkenceyi bu kadar canımızın yanması , hangi sebep içindi. Bu oyun neden vardı ve neden biz seçilmiştik.

   



Odanın içinde ayak sesleri duyduğumda gözlerimi açmadım çünkü biliyordum gelenin kim olduğunu. Her gün hiç üşenmeden gelip bana bir iki dakika baktıktan sonra çıkıyordu. Siyah giyinen adam değildi artık. O bir canavardı ,bundan emindim.


"Hala nasıl ölmediğime mi bakıyorsun?"   Gariptir ki ondan artık korkmuyorum,  korkmam gerekiyordu, canavar bunu istiyordu ama korkum yoktu ona karşı.


Yine konuşmadı tıpkı Tunç'un öldüğünden sonra konuşmadığı gibi.


"Onu gerçekten sevdiğini bilmiyordum." Gözlerimi hızlıca açtığımda yerimde doğruldum. Gerçekten çok kirli bir oyun oynuyordu, üzülmüş gibi yaparak aklımla oynuyordu ,beni delirtmeye çalışıyordu. Yine siyahlar içinde yalan söylediğini  görerek arkama doğru yaslandım, yüzünü görmüyordum ama gözlerinde de hiçbir merhamet kırıntısı yoktu. Tam bir canavardı, tıpkı bir tuşla Tunç'un ölümüne sebep olmamış gibi hala benimle dalga geçiyordu.



KANLI OYUN- 18:46Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin