altıncı bölüm/bir çift yosun yeşili göz

49 10 1
                                    

Huzursuzluk içimi kaplayıp bedenime yumruk gibi oturmuşken şimdiye kadar görmediğim gerçek sevgi ve hissetmediğim güven duygusuyla her zaman baş başa kalıyordum. Kararmaya başlayan havanın serinliği evimin içerisinde kendini belli ederken dolaba doğru yaklaştım ve siyah montumu ellerim arasına alıp giydim. Siyah taytım bacaklarıma yapışsa da oldukça rahattı. Yumruk yaptığım ellerime göz ucuyla baktığımda gözlerimin önüne düşen saçlarımı dudaklarımdan çıkardığım üflemeyle ittirdim. Gıcırdayan parke arasında adımlarımı sıklaştırdığımda alt kata inip siyah botlarımı ayağıma geçirdim ve evimden dışarı çıktım.

Gerçekle yüzleşmeye gidiyordum.

Gerçek? Cidden gerçek olan neydi, bilmiyordum.

Bulut'la konuşurken sesimin titrediğini hissetmiştim. Melih'in planladığı şekil de, onu yakınlardaki kafeye çağırmış, yemek yiyelim mi diye sormuştum. Küçük bir işi olduğunu, yarım saate müsait olabileceğini söylediğinde zaman geçirmek için evde oyalanmıştım.

İyice kararan havanın sessiz nidası ve açıkta kalan ellerime vuran soğuğu arasında botlarımın çıkardığı tok sesi işiterek yürümeye devam ettim. Bulut'un arabasıyla gideceğimiz yer, kalbimi sıkıntıya sokuyordu.

Arabasına her ne kadar binmek istemesem de bu saatte o kadar yolu yürümenin doğru olmadığından bahsettiğinde kabul etmiştim. Hangi olan doğruydu ki zaten.

Bana doğru yaklaşan arabanın cip olduğunu fark etmem uzun sürmemişti .Tekerleklerinin sesini işittiğim siyah araba yanımda durduğunda bedenimi öne savurarak kapısına doğru ilerledim. Karşılaştığım yüz yutkunmama sebep olurken avuç içlerimi sıktım ve arabaya bindim.

Yol boyunca çok konuşmamıştık, Bulut bir şeyler sormaya çalışmıştı ama onu geçiştirerek muhabbet açmasına izin vermemiştim. Korkuyordum, korkudan çok sinirliydim. İnsanların beni bu şekilde incitmesine artık dayanamıyordum.

Kafenin içerisine girdiğimizde bizi karşılayan iki garson olmuştu. Kremin yoğunlukla kullanıldığı kafenin içerisi oldukça sade ve iç açıcıydı. Garsonun oturabilmemiz için yönelttiği cam kenarındaki yuvarlak masaya geçtiğimizde dizlerimin titrediğini hissediyordum.

Bulut telefonuyla uğraşıyordu. Geleli on dakika olmuştu. Az önce telefonumu çıkarıp Melih'in evime geldiğinde ona mesaj atmam için verdiği numarasına tıklayıp nerede olduğunu sormuştum.

Bulut öksürdüğünde dikkatimi ona verdim ve kafamda gelene kadar kurduğum cümleleri nasıl dile getireceğimi düşündüm. Telaş içerisinde olan bedenim bu kadar yükü kaldırmakta zorlanıyordu.

Melih'ten hala cevap gelmemişti ve ben ne yapacağımı bilemez haldeydim. "Ben." dedim, ağzımdan çıkan kelime bu olmuştu ve devamını getirmem gerektiğini biliyordum.

Ağzımı konuşmak için araladığımda Bulut'un çalan telefonu mekanın içerisine yayıldı ve konuşmamı böldü.

"Müsait değilim." dediğini duydum Bulut'un. Kimin aradığını merak etmiştim ama beni ilgilendirmezdi. Kahve gözleri camdan dışarıya daldığında telefonu kulağından uzaklaştırdı ve yüzünü bana doğru yaklaştırarak sessizce fısıldadı, "Bana birazcık müsaade verir misin, önemli bir görüşme yapmam gerekiyor. işle alakalı."

Başımı olumlu anlamında salladığımda sandalyeyi geriye doğru itip kalkan bedenin uzaklaşmasını izledim. Derin bir nefes aldığımda kafenin içerisine yayılan kahve kokusu ciğerlerime doldu. Garsonun masaya bıraktığı menüye dokunduğumda sayfaları karıştırmaya başladım.

Üzerimde hissettiğim bir çift göz dikkatimi dağıtırken başımı kaldırdım ve Bulut'un kalktığı andan beri gözlerini üzerimde hissettiğim karşı masadaki adama baktım. Hemen karşımdaki masada tek başına oturan adamla göz göze geldiğimde beni neden izlediğine anlam verememiştim.

OMZUMA DOKUNAN NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin