"Güzeller güzeli çiçeğime, onun kadar güzel olmasa da çiçekler getirdim."
Jungkook elindeki poşet ve koluna yasladığı bir buket çiçekle salona girdiğinde görmeyi beklediği en son şey yere dağılmış peçete parçaları ve hüngür hüngür ağlayan sevgilisiydi. "Bebeğim?" derken poşeti ve çiçeği yere attığı gibi kendini Taehyung'un yanında buldu.
İçli içli ağlayan omega ise yalnızca kafasını iki yana sallamıştı onun tepkisine karşılık.
"Neyin var aşkım? Bir yerin mi ağrıyor? Çok mu tekmeliyor? Bir şey mi aşerdin?"
Jungkook'un sorularının ardı arkası kesilmezken hepsine cevap olarak kafasını salladı omega. Hiçbiri yüzünden ağlamıyordu çünkü.
Bu yüzden alfası biraz sakinleşmesini beklerken onu kendine çekti ve Taehyung göğsünde soluklanmaya başlayınca onun belirgin karnın gitti eli. Bebekleri sanki babasının dokunuşunu hissetmiş gibi ufak bir tekmeyle karşılık verdi.
"Taehyung'um..."
"Anlatacağım." dedi omega burnunu çektikten sonra. "Biraz kokunu özledim. Önce sen..."
"Tamam. Nasıl istersen."
İyice sessizleştiler. Taehyung bir süre burnunu yasladığı göğüsten hiç çekmedi. Aldığı her nefeste buram buram alfasının kokusu olması çok iyi gelmişti ona.
Jungkook her zaman evden ayrılmıyordu. Çoğu zaman beraber vakit geçirseler de bazen Taehyung markete gitmek istemeyince evde kalıyordu. Ya da en kötü ihtimalle alfanın öğretmenlik yaptığı spor salonundan çağırıyorlardı. Tabii dünya şampiyonu olmanın getirdiği sorumluluklar, röportajlar ve şirket tekliflerini de unutmamak lazımdı. Jungkook işlerin doğumdan sonra başlaması şartıyla birkaç yerle anlaşma imzalamıştı. Önceliği her zaman için omegası ve oğulları olacaktı.
Artık gözyaşları dinen Taehyung'un ıslak yanaklarını yavaş yavaş sildi alfa. Onu ağlarken görünce birisi kalbini alıp avcunun içinde sıkıyor gibi hissediyordu. Elinden gelse onun omzundaki tüm sorumlulukları, ağrıyı ve endişeyi alırdı. Yeter ki onu böyle görmek zorunda kalmasın...
"Jungkook?" diye fısıldadı omega. Hâlâ bulunduğu göğüste halinden oldukça memnundu. Alfa da bunun farkında olduğundan ona karışmadı.
"Efendim çiçeğim?"
"Çirkinleştim, değil mi?"
Tekrar ağlayacağını hissedip birkaç saniye sustuğunda Jungkook'un bedeninin kaskatı kesildiğini fark etti. Alfa şaşkınlıkla "Ne?" diyebildi yalnızca. Böyle bir şey duymayı beklemiyordu.
"Öyle işte, biliyorum. Ba-bana dokunmak istemiyorsun artık. Kızgınlıklarında hep ilaç içiyorsun. Ne zaman ben öpüşmeyi ilerletmek istesem tutuyorsun kendini."
"Güzelim, hayır, hayır, hayır."
Jungkook panikle onu çekip bacaklarının üzerine oturttu ve kendisine baksın diye yanaklarını tuttu ancak Taehyung bakışlarını ondan kaçırmayı tercih etti. Haftalardır beyninde dönüp duran düşünceleri sonunda ona söylemek biraz utanmasına sebep olmuştu.
"Aşkım..." diye mırıldandı alfa. Uzanıp onun alnını öptü yavaşça. "Böyle bir şey düşünmemin imkanı yok. Yemin ederim, içim içimi yiyor sana dokunamadığım her saniye. Ama ben... Yeterince ağrın varken istemezsin diye düşündüm hep. Canını acıtmaktan korktum."
Omega mızmız çocuklar gibi omuz silktiğinde bu görüntü sevgilisini gülümsetti. Bu defa dudaklarını minik omegasının boynundaki mühür izine bastırdı. Bu hareketiyle ikisi de hafifçe titredi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight ✓
أدب الهواةTaehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfakook|