Telefonunu kulağına yaslayan Yoongi "Spor salonunun yanındaki çıkmaz sokağa gelin." derken titreyen ellerimi ağzıma siper ettim. Gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde akmaya başlamıştı bile.
Sırtını duvara yaslamış, derin nefesler alarak kendini ayık tutmaya çalışan Jungkook'un yanına çöktüm. Burada hiç ışık olmamasına rağmen yüzünün mahvolduğunu fark etmemek mümkün değildi.
"Güzelim," diye fısıldadı zorlukla. Kafamı iki yana sallayarak konuşmak için kendisini zorlamaması gerektiğini söylemeye çalıştım. Tek elimi yanağına koyduğumda gözleri kapandı.
"Ağlama, lütfen."
"J-jungkook... Bunu kim yaptı? Neden- Neden ki?"
Yoongi de tıpkı benim gibi yere çöktü. O benden çok daha soğukkanlıydı. Ancak Jimin de tıpkı benim gibi onu gördüğümüz andan beri ağlıyordu.
Jungkook'a sarılma isteğiyle dolsam da canını acıtırım diye bunu yapmadım. Yoongi onu kontrol etti. Tam olarak ne yaptığını anlamasam da yaşlı gözlerle onu izledim.
"Herhangi bir yerinde kırık, çatlak var mı?" diye sorduğu sırada sokağın önünde bir araba durdu. İçinden Hoseok ve Namjoon'un indiğini gördüm.
Jungkook kısık bir sesle "Parmaklarım." diye mırıldandı. Hızla bakışlarımı indirip parmaklarına baktım. Sol elinin üç parmağı fazlasıyla şişmişti.
"Pekala, hemen hastaneye gidelim."
Yoongi onu kaldırmak için bir hamle yaptığı sırada acıyla inleyen Jungkook "Hayır." dedi dişlerini sıkarak. Şaşkınlıkla ona baktım. "Hastane falan yok. Evime götürün beni."
"Jungkook kafayı mı yedin? Çok darbe almışsın, röntgen falan gerekiyor."
"Lafımı ikiletme Hoseok."
Kimse daha fazla ısrar edemedi. Jungkook'u Namjoon'un arabasına bindirdiler. Çabucak onun yanına oturdum. Bakışlarını bana çevirip kendini gülümsemeye zorladı.
Kafasındaki derin yara izinden ve kaşından sızan kan yanağına kadar gelmişti. Tek gözü şiş, dudağı patlaktı. Uzanıp incitmekten korkar gibi dokundum onun yanağına. Gözlerini kapatarak "Sevgilim." dedi.
"Seni ağlatmaktan nefret ediyorum."
"Ben de zarar görmenden nefret ediyorum."
Hiçbir şey demedi. Jungkook'un evine gidene kadar kimse konuşmadı. Zaten Yoongi, Jimin ile beraber kendi arabasına binmişti.
Araba durduğunda Hoseok bana evin kapısını açmamı söylediği için onlardan uzaklaştım. İkisi, Jungkook'un inmesine yardım etti. Ayakta zar zor duruyordu.
Yeniden ağlamaya başlamamak için dudaklarımı çiğnerken sevgilimin bana hediye ettiği yedek anahtarla kapıyı açtım. Onlara kolaylık olsun diye de eve ilk ben girdim ve ışıkları da açtım.
"Hastaneye gitmeme konusunda emin misin?" diye sordu Namjoon hyung çekingen bir ses tonuyla.
Jungkook koltuğa uzanırken elini karnına koyarak inledi. Ardından "Eminim." dese de ter içinde kalmış olması hiç hoşuma gitmiyordu. Çok fazla acı çekiyordu. Neden inatçılık yapıyordu ki?
Koltuğun yanına, yere oturup birkaç parça peçeteyle onun alnındaki ter damlalarını sildim. Bu sırada Hoseok ilk yardım çantasını getirmişti banyodan.
"İstersen babamı çağırabilirim?" diye bir fikir sundum ancak kafasını sallayarak reddetti beni.
"Namjoon sen tıp mezunu değil misin? Bak işte."
"Mezunum ama alan seçmedim ki? Neyse, parmaklarına bakayım."
Jungkook'un sol elini avcuna aldığında ve ne olduğunu anlamak için parmaklarına dokunduğunda Jungkook'tan bu zamana kadar duyduğum en yüksek sesi duydum. Korkuyla "Dur!" derken Namjoon'u ittim. "Çok canı acıyor! Bırak."
"Üç parmağı da çıkmış. Yerleştirmemiz gerekiyor. Hâlâ hastane öneriyorum."
Jungkook nefes nefeseydi. "Hoseok." dedi sert bir sesle. "Taehyung'u çıkar şuradan."
"Hayır." diye itiraz ettim. Ancak o itiraz istemediğini belli eder bir tavırla, benimle göz teması kurmaktan kaçındı. Hoseok'un beni yönlendirmesine izin verdim. Salondan çıktığımızda hıçkırarak ağlıyordum.
Hoseok bana sarıldığında ona aynı şekilde karşılık verdim. Jungkook'un çektiği acıyı hissedebiliyordum ve bununla birlikte ona bir şey olabileceği endişesi beni mahvediyordu.
Yoongi de Jimin'in oraya girmesine izin vermemişti. Namjoon'un yapacağı şeyin Jungkook'un canını çok fazla acıtacağını biliyordum. Belki de bu yüzden orada durmak istiyordum. Acı çekmesini engellemek istiyordum ben.
"Bu biraz... acıtabilir." diyen Namjoon'u duydum. Jungkook sert bir sesle "Yap şunu." dedi.
Hoseok ellerini hızla kulaklarımın üzerine kapattığı sırada Jungkook'un bağırışını duydum. Canımdan bir parça gitti resmen. Kafamı iki yana sallayarak onun tutuşundan kurtulmak istesem de Hoseok beni bırakmadı.
"Jungkook." dedim bir çocuk misali hıçkırarak ağlarken. Bunu ona kimin yaptığını bilmiyordum ama öğrendiğim an bunların bin katını yaşatacaktım ona.
Hoseok "Şştt," diye fısıldayarak beni göğsüne yasladığında ona karşı gelemedim. Ayakta duracak gücüm kalmamıştı artık. Jungkook iyiyken iyiydim ben. Onu bu halde gördükten sonra nasıl hâlâ ayakta kalabilecektim ki?
Benim gücümün sebebiydi o.
Birkaç dakika sonra Namjoon bizi çağırdığında koşar adımlarla sevgilimin yanına ilerledim. Dağınık saçlarına öpücükler kondurup onu göğsüme bastırarak sarıldım. Jungkook'un tek yaptığı kokumu içime çekmek oldu.
Uzun bir süre öyle kaldık ancak bizi ayıran şey Namjoon'un "Yaralarını temizleyelim." demesi oldu. Geri çekilirken sevgilimin alnına öpücükler kondurdum.
"Taehyung," diye fısıldadı. Eğilip onunla burun buruna geldim. "Yüzüğümü kaybettim. Özür dilerim."
Bu haldeyken bile düşündüğü şeyin bu olması beni daha çok ağlattı. "Sorun değil, sorun değil, sen iyi ol bana yeter Jungkook. Yüzüğün aynısı bulunabilir. Ama ben seni nereden bulacağım ki? Çok korkuttun beni."
Gülümseyerek bana bakmaya başladı. "Seni seviyorum." dediğinde eğilip gözyaşlarımın onun yüzüne düşmesini umursamadan dudaklarını öptüm.
"Ben de seni seviyorum."
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
"Ne olursa olsun mu?" dediğinde kafamı onaylar anlamda sallamaya başladım. "Ne olursa olsun Jungkook."
✓
Bölüm kısa çünkü full düzyazı 🤨🤨🙄🙄
Jungkook ne yaptı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight ✓
FanfictionTaehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfakook|