"Ağlayacak mısın güzelim?"
Titreyen ellerimi Jungkook'un yanaklarına çıkarıp eğilmesini sağladığımda boks eldivenlerini takmış olduğu elleriyle belimi tuttu. Alnımı onun alnına yasladım ve derin bir nefes aldım. Gerginlikten dolayı kalbimde oluşan rahatsız edici hissi geçiren tek şey buydu: ona sürekli temas etmek.
"Hayır." diye cevap verdim ağlamakla ilgili sorusuna. Gözlerim kapalıydı. "Seninle gurur duyuyorum Jungkook. O kadar iyi savaştın ki buraya kadar."
"Bebeğim..."
"Hayır, dinle beni. Gerçekten mükemmel birisin. Başaracağına inanıyorum ama zarar görmenden de bir o kadar korkuyorum. Bu yüzden lütfen..."
Ağlamayacağım desem de yanağıma doğru bir yaş süzüldü. Jungkook'un geri çekildiğini hissettim. Hemen sonra dudaklarını tam da o yaşın üzerine bastırdı. Onun boynuna sarılarak saçlarını okşadım.
Her an antrenörü onu çağırabilirdi ve bu gerçek bile midemde ağrıya sebep oluyordu. Onu ringe göndermek istemiyordum.
"Senin için kazanacağım." dedi kendinden emin bir sesle. "Ve kazandığımda... Seni o ringe alıp deli gibi öpeceğim."
Gülümseyerek "Bekleyeceğim." dedim. Gözleri yüzümde gezindi. Ardından arkamda kalan bir noktaya baktığını fark ettim. Kafamı çevirecek gibi oldum ancak bana izin vermedi. Dudaklarını dudaklarıma bastırarak hareketlerime engel oldu. Sonra ne yapacağımı unuttum zaten.
"Jungkook, hadi."
Antrenörün sesiyle ayrıldığımızda Jungkook'u bıraktım. Önce birkaç adım geriledi, sonra ise arkasını döndü. Biraz daha ilerleyip arkasını döndüğünde fırsat bu fırsat diye düşündüm.
"Seni seviyorum." dedik aynı anda. Gülümsedim tıpkı onun gibi. Ona el salladığımda bana göz kırparak karşılık verdi ve hazırlanma odasından ayrıldı.
O çıktıktan sonra birkaç dakika sakinleşmeye çalıştım ve ben de odadan ayrıldım. Jungkook'a ait korumalardan birisi tamamen benimle ilgileniyordu. Zaten Jungkook'un korumaya ihtiyacı falan yoktu.
Koruma kolunu uzatarak bana yol verdiğinde teşekkür ettim. Jungkook buradaki maçlar sonrası kendine büyük bir hayran kitlesi toplamıştı. Rakibin hangi ülkeden olduğunu bilmiyordum fakat oldukça zorlayıcı bir maç olacaktı.
Bağırışı ve tezahürat sesleri yükselen seyirci alanına girdiğimde bana dönen bakışları hissettim. Jungkook ne kadar tanınıyorsa ben de o kadar tanınıyordum artık. Hâlâ alışamadığım bir şeydi ama gerçekti bu.
Arkadaşlarımın bulunduğu kısıma doğru ilerledim. Yarışmacının yakını olduğumuz için ringin hemen yan tarafından bize özel yer ayrılmıştı.
Anons yapılmaya başlandı. Önce rakibi çıktı. Sarışın adamın Rus olduğunu anlamak hiç de zor değildi. Ringe çıkarken yaptığı hareketleri kaşlarımı çatarak izledim.
Ardından "Jeon Jungkook!" diye anons edildi ve çığlık sesleriyle beraber ıslıklar da havada uçuştu.
Jungkook'un az önceki halinden eser yoktu. İçime yayılan öfkeyle beraber onun gözlerini görmek yutkunmama neden oldu. Omzuma dokunan kişiyle arkamı döndüm. Seokjin elindeki plastik bardağı bana uzattı. Çabucak alıp birkaç yudumda bitirdim.
"Çok sinirli." dedi Yoongi gerginlikle ensesini kaşırken. "Az önce iyiydi." deme ihtiyacı hissettim.
Jungkook üzerindeki boksör bornozunu attığında çığlıklar arttı. Kollarını kaldırıp kafasını sallayarak seryircilere baktı. Ringe çıktığında ikili çabucak karşı karşıya geldi. Aralarındaki mesafe korkuyla dişlerimi dudağıma geçirmeme neden oldu.
Hakem ikisini de omzundan tutarak "Temiz ve güzel bir maç istiyorum!" dediğinde odaklandığım tek şey bakışlarını rakibinin gözlerine dikmiş olan Jungkook'tu.
İkili boks eldiveni takılı olan ellerini birbirlerine çarparak selamlaştılar. İkisi de birkaç adım gerilerken ilk roundun başladığına dair bir zil çaldı.
Tırnaklarımı kemirmeye başladım. Jimin'in tek eli omzumda duruyordu.
Jungkook'un buraya gelene kadar ne zorluklar çektiğini, nasıl ağır çalışmalardan geçtiğini tahmin bile edemiyordum. Kendini bu spora öyle adamıştı ki hayatının çoğunluğunda kendinden ödün vererek hazırlanmıştı. Bu şampiyonluk onun en büyük hakkıydı elbette.
İlk hamleyi rakibi yaptı. Savurduğu yumruğu ellerini önünde tutarak savuşturan Jungkook hiç duraksamadan ona iki yumruk attı. Rakibi birini engelledi, diğeri ise boşluğuna geldi.
İlk temas ortalığı kızıştırdı. İkisi de ortadan hiç ayrılmadı. Uzun bir süre iplere yaklaşmadılar bile. Yediği yumruklar sonrası yüzündeki kan lekeleri artmaya başlayan Jungkook'un gittikçe daha çok sinirlendiğini anlayabiliyordum. Rakibi ona ne yapıyorsa iki katıyla karşılık veriyordu sanki.
Karşı taraf mola istedi. İkili ringin köşelerine çekilirken antrenör hızla Jungkook'a suluğunu uzattı. Onlara doğru adımladım. Jimin bir anlığına beni tutacak gibi olsa da bunu yapmamıştı.
Yüzü ve vücudu bir havluyla silinen Jungkook'un bakışları bana kaydığında dudaklarım aralandı. Ne diyeceğimi ya da neden buraya geldiğimi bilmiyordum. Aniden ona yaklaşmak istemiştim.
Ağzında tuttuğu suyu önündeki kovaya tükürdü ve benim olduğum tarafa doğru döndü. Uzanıp yüzüne dokunmak istedim.
"Bitireceğim." diye fısıldadı yalnızca. Kafamı onaylar anlamda salladığım sırada yeniden zil sesi duyuldu.
Jungkook dişliğini taktı ve vücudunu esnetmek ister gibi kafasını bir sağ bir sola yatırırken rakibin üzerine doğru ilerledi. Hakemin onayıyla yeniden başladıklarında bu defa sevgilim hiçbir fırsat vermedi karşısındaki adama.
Yumruklarıyla onu sıkıştırdı. Adam birkaç yumrukla onu engellemeye çalışsa da Jungkook'un son yumruğuyla bedeni yeri boyladı.
Jungkook yeniden yumruğunu kaldırdı. "Dur!" diye bağırdı antrenör. Aynı anda Yoongi ve Namjoon'un sesini duydum.
"Bırak!"
Kendini zar zor dizginledi. Yere düştükten sonra vurmanın diskalifiye ettiğini hatırladım. Hakem saymaya başladı. "8..." dediği sırada yerdeki beden hareketlendi ve yavaşça ayağa kalktı.
Nefesimi üfledim. Bu işin çabucak bitmeyeceği kesindi artık. Yine de Jungkook onu oldukça yormuştu.
İki round daha böyle ilerledi. Jungkook ne kadar o adamı yere serse de her seferinde bir şekilde kalkmıştı yerden. Artık iyice bunaldığının farkındaydım. O adam yere düştüğü her an bir kez daha vurmak için kalkıyordu yumruğu, neyse ki kendine hakim olabiliyordu.
"Bitir artık işini!" diye bağıran insanları duyuyordum.
Bu defa Jungkook onu düşürmemek için oldukça çabaladı. Ringin köşesinde tuttuğu adamı yumruklayarak yere düşürmekten beter etti ve hakem onu geri çekene kadar da durmadı.
Nefesimi tuttum, rakibin bedeni yere düştü, hakem saymaya başladı. Jungkook ağzındaki dişliği yere tükürdü.
Bitirmişti.
"10!"
Maçın bittiğine dair zil sesi çaldı, insanlar resmen çıldırdılar. Hakem Jungkook'un bileğini tutup kaldırdığında onunla göz göze geldik.
O kadar çok ses vardı ki kulaklarım çınlıyordu. Buna rağmen kalbimin atışlarını duyabildiğimi fark ettim. Yerinden çıkacak gibiydi.
Jungkook ringin iplerini tek eliyle çekip diğer eliyle beni tuttu ve yanına aldı. Kollarımı onun boynuna sardım.
"Yaptın! Jungkook yaptın, sana inanamıyorum! Harikasın!"
"Senin için yaptım." diye fısıldadı ve saçlarımı okşadı. Geri çekilip parmak uçlarıma yükselerek onun dudaklarına resmen yapıştım. Kafasını yana eğerek öpüşüme karşılık verdi.
"Şampiyon Jeon Jungkook!"
✓
Ayyy bunu da yazdim ya ölsem gam yemem artık
Biricik oğlanım şampiyon oldu kızlar🥺
Duygusal bir anayim su an
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight ✓
FanfictionTaehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfakook|