Jeon Jungkook
Yumruğumu kaldırıp bir kez daha hiç duraksamadan karşımdaki çocuğun ağzına geçirdiğimde ağzından kan sızmaya başladı. Omzuma koyulan eli hissedince bir adım geriledim ve diğer elimle tuttuğum yakayı bıraktığım an Gabriel bir çuval gibi yere yığıldı.
"Seni bu kadar hırslandıran ne bilmiyorum, eminim haklı olduğun bir konudur ama devam edersen geberecek."
Eklemlerime bulaşmış olan kana iğrentiyle baktım. Ne kadar vurursam vurayım öfkem dinmeyecekti. Bu şerefsiz yüzünden Taehyung'un neler yaşadığı gözümün önüne geldikçe daha da kötü hissediyordum kendimi. Kaç defa ağlarken yakalamıştım onu, eğlenmek için çıktığımızda düşüncelere dalıp giderdi, yemek yiyemediği için aşırı zayıflamıştı.
Aslında biraz sakinleşmiştim. Çünkü ne zaman bir şekilde konu açılsa ve bu şerefsiz hakkında konuşsak Taehyung gerçekten ondan iğrendiği için kimsenin muhatap olmasını istemiyordu. Belki de kendisine yapılan psikolojik şiddetin bir başkasına da yapılmasından korktuğu için böyleydi.
Yine de geçtiğimiz gün sırf benim moralimi yerine getirmek için çabalayan Taehyung bir kez daha Gabriel yüzünden olumsuz duygulara kapılınca bu, bardağı taşıran son damla olmuştu benim için.
Elbette Taehyung'a söylemeden onu bir tenhaya çekip benzetmek en büyük hakkımdı.
Wonho hâlâ yerde yatan bedene bakmayı kesip "Gidelim." dediğinde yutkundum. Duramıyordum. Kurduma teslim olmamak adına yumruklarımı sıkmaya başladım. Tam da dikkatimi dağıtacak bir şeye ihtiyacım olduğunu düşünürken titreyen telefonum imdadıma yetişti.
Çabucak cebimden çıkardığım telefona bakıp Taehyung'un mesaj attığını gördüğümde az önce ne yaptığımı bile unuttum. Wonho'yla beraber arabama ilerlerken onunla mesajlaştım.
-
"Bir bardak daha?"
"Doldur." diye mırıldanarak bardağımı uzattığımda salondaki çaylaklardan birisi isteğimi yerine getirdi. Burada olmayı seviyordum. Özellikle de kafa dağıtmak için harika bir yerdi.
Son zamanlarda sıkı bir çalışma içinde olunca salonda sadece boks torbalarıyla ve antrenörümle görüşebilmiştim. Ancak babamın ölümünün ardından biraz ara verince yaptığım ilk şey de buraya uğramak olmuştu. Arkadaşlarımı özlemiştim.
Bardağımdaki içkiyi yudumlarken bir yandan da sohbeti dinliyordum. Çoğu kişinin kafası güzeldi.
Saat iyice geçmişti. Hatta birazdan güneş doğmaya başlayacaktı. Bardağımı bitirdikten sonra bakışlarımı telefonuma çevirdim. Taehyung'u özlediğimi yeni fark ediyordum.
"Ben artık gideyim." diyerek ayağa kalktığımda Wonho sırıtarak beni süzdü.
"Evde bekleyen omegan var tabii, biz seni tutmayalım."
Şaka yaptığını bilsem de alınmasından korkarak ona hafif bir tekme attım. "Ona ilaç alacağım. Yoksa kalırdım sizinle."
"Tamam canım, anladık, biricik omegan."
Biricik omegam diyen kurdumu duyunca ensemden aşağı inen soğuk bir şey hissettim. İstemsizce kafamı omzuma doğru yatırdım bu hisle. Nedenini bilmiyordum ancak Taehyung ile yakınlaştığımızdan beri kurduma engel olmak çok zordu. Her an beni geri plana atıp onunla iletişime geçmek istiyordu.
Arkadaşlarımla vedalaşıp salonun kapısına doğru yürürken cebimden anahtarlarımı çıkarttım. Eve ulaşana kadar Taehyung'u arasam da cevaplamamıştı. Uyuduğunu düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight ✓
FanfictionTaehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfakook|