{♧}
Hayatta mücadele etmeden ve çabalamadan hiçbir sonuca ulaşamazsın asla
Nasıl bu kadar yorucu olabilir hayat?? Nasıl bu kadar
mücadeleye düşkün?? Nasıl bu kadar çabaya rağmen hiçbir şeyin olmaması, hiçbir şeyin yolunda gitmemesi?? Çabamız boşuna.. hayatta hiçbir şey olamıyoruz. Neden? Elindeki bir kağıt parçası bile senin güvenmeni sağlıyor. Nasıl bu kadar kötü insanlara rastlanıyoruz? Temiz kalbimizi kim kırıp, parçalayıp, kalpsiz olduğumuzu kanıtlıyor?Tabiiki de hayat. Hayat dediğimiz kavram belki de bazı
insanlara kolay bir şey geliyor olabilir. Ama bu öyle bir şey değil. O kadar kolay olabilecek ve o kadar başa çıkabilecek ve bunun çaba ile mücadele gerektirmeden yapabilecek, bir şey bile değil.Belki de bunu söyleyebiliyor olabilirsiniz. Ama bu sandığımız
kadar kolay bir şey değil. Bizi sadece hayat değil, belki de insanlar da kırıp, döküyor olabilir. Ve buna karşı çıkmak yerine susmak, belki de başarının bir parçası olabilir.
Yine her zaman ki gibi sıkıcı bir günün başlangıcıydı. Sabah'ın 8'inde uyandım. Yatağımdan kalkıp, önce banyoda saçımı topladım. Soğuk su, ayılmama yardımcı oldu. Ama uyku isteği öncelikle gözlerim'in açılıp, kapanmasında başlamıştı. Esnemem uyku isteğimi iki'ye katladı. Sonra kendime gelip, bugünün yorucu olacağını hatırlattım kendime. Banyoda kendime gelmeme çalışırken odadan telefonum çalmıştı. Telefonum'u açmak için yatak odama geçerken, ayağıma takılan beyaz poşet, telefonum'u açmama engel oldu. Poşet'i ayağımın altından alarak, telefona baktım. Arayan alvindi. Açmadan önce sesimin çıkması için hafif öksürdüm. Telefonu açtım ve 'günaydın' demesi ile aynı şeyi söyledim. Uykudan yeni uyanmış bir ses tonu ile 'nasılsın?' Dedi. 'İyiyim sen?' Deyip yatağı toplamıştım. İyidir. 'Bugün senin eve geçip temizlik yapacakmıyız?' Diye sorduktan sonra cevap verdim ''evet tabii ki de gideceğiz'' dedim. Sonra ''tamam o zaman ben selin'e haber vereyim sonra selin ile birlikte gelip senin araba ile oraya gideriz'' dedi. "Tamam gelince arayın" dedim ve "tamam" demesi ile telefonu kapattık. Daha fazla ayılmak için kendime kahve yapıp, yatağıma geçtim. Biraz telefon ile oynadım. Ve sonra yataktan kalkıp, üstüme rahat bir şeyler giyip, evden çıktım. Yavaşça uzun bir yolda yürüdüm. Sakince gölgemi belli ettirerek yürüdüm. Güneş'in gözüme vurması yüzünden siyah bir şapka taktım. Şapka güneş'in gözüme vurmasını engellememişti. Gözlüğüm'ün yanımda olmaması, biraz kötü olmuştu.2 saat sonra alvin beni aramıştı. "Ömür biz geldik kapıyı açsana"
dedi. "Ben şu an evde değilim sahilde yürüyüşe çıktım. Siz isterseniz oraya gelin bazı şeyler almam lazım ev için" dedim. "Olur" dedi ve telefonu kapattı. Bir bankta oturup bekledim. Bir zaman sonra alvin ile selin geldiler. "Selam" dedi ve aynı şekilde "selam" dedim. Biraz sohbet ettikten sonra kalkıp sabah kahvaltısı olarak bir restoran'a gidip, sabah kahvaltısı ettik. Sonra restorandan çıkıp, market'e gittik. Ev için gereken temizlik eşyaları aldık. Eve geldiğimizde binanın önüne geçip biraz bekledik. Çantadan ev'in anahtarını alıp, kapıyı açtım. Merdivenlerden yukarıya çıkıyorduk. Ev'in alvin'e garip geldiğini, selin'e normal bir ev olarak geldiğini hissettim. Evin kapısını açıp içeriye geçtik. Selin ile alvin ev'in içerisini gezerken, ben de temizlik eşyalarını çıkartıp, bir kenara koyuyordum. Temizliğe başladığımızda saat 12'idi. Bitirdiğimizde de saat 4'e 20 geçiyordu. Evimden çıkıp, selen'in evine geçtim. Zil'i çaldım, kapıyı selen açtı. "Selam" dedi. Aynı şekilde aynı cevabı verdim. Odam'a geçip, dinlendim sonra da deniz'in yanına gittim. "Merhaba deniz" dedim. "Merhaba ömür" diye karşılık verdi. Merhaba diyerek karşılık vermeyi sevmiyorum ama yine de insanlık olarak söyledim. Sonra "deniz sen'in tanıdığın boyacılar var mı?" Diye sordum. Biraz düşünerek cevap verdi "var ama ben bi sorayım sonra sana söylerim" dedi. "Tamam o zaman ben gidiyorum" dedim ve odama geçtim. Önce masam'ın üstündeki eşyaları, merkezden getirdiğim kolilere yerleştirip, üstüne de 'kitaplar' diye yazdım. Dolaptaki kıyafetleri çıkarıp, kolilere yerleştirdim. Deniz kapıyı tıklatıp, "gir" deyince içeri girdi. "Ömür ben arkadaşıma söyledim boyamaya gelir. Ama ben belli bir gün söylemedim ne zaman olsun?" Diye sordu çok düşünmeden "yarın gelebilirse yarın gelsin" dedim. "Tamam" dedi ve telefonunda birine mesaj gönderiyor olmalı. Sonra kıyafetleri katlamaya devam ettim. Deniz biraz sonra "tamam yarın gelecekmiş" dedi. "Tamam" dedim.
"Yarın ben de seninle geleyim gereken bazı şeyleri alırız"
"Gel ama bir şey almayalım ev için ben daha sonra alacağım."
"Tamam yarın bakarız." Pek kabullenmemiştim. Deniz odamdan çıtığında ben selen'in yanına gittim. Selen mutfakta çay dolduruyordu. "İçermisin?" Sorusuna yanıtım "doldur" oldu. Meraklı bir şekilde "ne zaman taşınacaksın?" Diye sorusunu sordu. "Pazar gününe düşünüyorum. Bilmiyorum kararım değişebilir" diye cevap verdim. Gülümseyerek "güzel" dedi. "Biz alışveriş yapmaya gidelim o zaman" derken çaydan bir yudum aldım. "Yok ben şimdi gidip bir şeyler alamam. Çünkü daha boyanmamış boyanması lazım" dedim. Mavi gözleri dikkatimi çok fazla çekiyoru. "Ne zaman boyanacak?" "Yarın ben ve deniz ev'e gideceğiz. İstersen sen de gel hem evi görmüş olusun" diye eve gelmesini ikna etmeye çalıştım. "Tamam gelirim de sen onu boş ver de sen ne zaman nil'i affedeceksin. Kız bu halinize çok üzülüyor" dedi. Çaydan 2. Yudumu alırken cevap vermek için geciktiriyordum. "Bilmiyorum selen ben nil'e daha çok kırgınım. Geçmişte milnav ile aralarında bir şey olduklarını biliyorum ama ne olduğunu dahi bilmiyorum. Sorsam anlatmayacak. Milnav'ı ne zaman tutuklamaya çalışsam, biri ona söylüyor gibi her seferde kaçmayı becerebiliyordu. Bilmiyorum çok sinirliyim ona" dedim. Selen suskun bir şekilde beni dikkatli bir şekilde dinliyordu. Fazla uzatmadan konuyu değiştirsem de bu konudan çıkamıyordum. "Ben nil'e sorsam..."
Sözünü yarıda kesip "hayır selen istemiyorum şimdi olmasada sonra belki olabilir" dedim. "Tamam" deyip konuyu yarıda bırktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMİZDEN BİRİ
ActionHiç daha önce sevilmediğinizi hissettiniz mi? Hiç insanlardan uzak kalma isteği içinde bulundunuz mu? Hiç "başarabilirim" dediğiniz cümlelere inanmadınız mı? Hiç savaş ortasında kalacağınızı bildiğiniz halde savaştınız mı? Hiç içindekileri söyleyem...