Aşk nerde anne?
***
Hastahanedeydim. Ameliyattan yeni çıkmıştım. Elimde kahvem ile çimenlerin üzerinde oturuyordum. Elimde "bilinmeyen bir kadının mektubu" kitabı vardı. Beni gerçekten etkileyen nadir kitaplardandı. Kaldığım sayfayı açtım ve okumaya başladım. Ama asla anlamıyordum çünkü aklımda sadece Alp vardı. Nerde? Nasıl? Ne yapıyor? Kafayı yemek üzereydim. O gideli iki gün oldu ama bana göre yıllar geçmişti bile.
Okuyormuş gibi yaptığım kitabı kapatıp yanıma koydum. Kafamı bulutlara çevirdim. Derin bir nefes aldım.
"Çabuk gel sevgilim..." dedim. Kalbim onsuz atmıyor gibiydi. Onu göremediğim her saat benim ömrümden yıl alıyordu. O olmayınca hep bir eksiklik oluyordu içimde."Sevdalı doktorumuz ne yapıyor?" Diye yanıma geldi Doktor Yaren. Kırk yaşlarında hafif kilolu bir doktordu. Kendisi biraz negatif biridir ama yinede sevdiğim bir meslektaşım.
"Yol gözlemek zor değil mi Ece?" Dedi yanıma oturup. Elinde latte kahvesi ve doktor önlüğü vardı.
"Çok zor abla." Dedim ona bakıp. Hayatta en sevmediğim şey yol gözlemekti. İnsanın istemediği şey başına gelirmiş diyorlar ya işte benimde başıma geldi.
"Aramızda kalsın benim de kocam askerdi." Dedi.Şaşırmıştım hiç bahsetmemişti.
"Gerçekten mi?"dedim şaşırarak. Buruk bir gülümsemeyle başını salladı.
"Sonu kötü olan şeyleri anlatmayı sevmem bilirsin. Görevdeyken şehit oldu." Buna daha da çok şaşırmıştım.
"Nasıl yani?" Diye merakla sordum.
"Sizin gibiydik. Birbirimizi çok seviyorduk. Yeni evlenmiştik, balayına çıkacaktık hatta ama görev geldi ve gitmesi gerekti. Her gün onu sabırla bekledim ama haber yoktu . Bir gün evime komutan geldi ve şehit haberini verdi. Ve işte o zaman dünyam başıma yıkılmıştı. 'Vatan sağ olsun' demekten başka çarem yoktu...." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Kelimelerin bittiği nokta olsa gerek.
"Nişanlının çıktığı bu yolda gitmek var dönmek yok Ece. Yol yakınken vazgeç yoksa canın çok yanıcak" donup kalmıştım. Hiç bir tepki veremiyordum. Ama Alp'i asla bırakamazdım.
"Başınız sağ olsun" dedim ve ayağa kalktım.
"Ben sadece uyardım" dedi. Ve yanından uzaklaştım. Sayesinde biraz olan sakinliğinde gitmişti. Artık deli gibi düşünecektim.
**Alp'in evine gelmiştim. Kimse yoktu,sessizdi. Her yer o kokuyordu. Her yerde o vardı.
"Ben seni çok sevdim sevgilim..." dedim camdan dışarı bakarken. Kalbim sızlıyordu. Seni şimdiden özledim sevgilim...
Evde eski bir radyo vardı. Alp antika eşyaları almayı severdi. Radyoyu açtım. Sesi açtım ve kanepeye oturdum. Gözlerimi kapatıp Alp'i düşündüm. Arkadan ise şarkının sesi geliyordu.
"Ben seni çok sevdim... sen oku kelimeleri gözlerimden"
***
Bir ay sonra
Gökyüzündeki yıldızlar hiç olmadığı kadar parlıyordu. Sensiz tam bir ay geçti sevgilim. Sadece bir kere konuşabildim. Sadece beş dakika... zamanın durmasını istiyordum o sırada ama zaman hiç olmadığı kadar hızlı geçmişti.
Elimdeki kahve bitmişti. Son kez gökyüzüne baktım.
"Seni hâlâ bekliyorum sevgilim lütfen daha hızlı ol" dedim ve içeriye geçtim.
Babam haberleri izlerken uyuya kalmıştı. Gülümsedim ve üzerine battaniye örttüm. Kumandayı aldım ve kapatmak için televizyona doğru doğrulttum tam kapatacaktım ki son dakika haberi geldi. Muhabir kadın konuşmaya başladı.
"Sınır ötesi harekatından sıcak gelişme."
"Sınır ötesi"diye tekrar ettim. Alp! Alp oradaydı. Sesi açtım ve korkuyla kadını dinlemeye başladım. Televizyonun sesine babam uyanmıştı.
"Mehmetçiklerimizin olduğu sığınaklar bombalandı! Henüz daha bilgi gelmedi ama bombanın şiddeti çok büyükmüş. Şehitlerimiz olduğu düşünülüyor. Gelişmelerden haberdar edeceğiz..." kulaklarım uğulduyordu. Bu doğru olamazdı.
Babam ayağa kalktı. Yanıma gelip kolumdan tuttu."Ece kızım bu..." nefesim kesilmişti. Zaman şimdi durmuştu. Elimdeki bardak kayıp düştü ve paramparça oldu.
"Ben hemen karakola gidiyorum kızım sen beni bekle." Dediğini duydum babamın.
Gerçeklikte miydim? Bacaklarım gücünü kaybetti olduğum yere çöktüm. Cam kırıkları batıyordu ama hissedemiyordum. Nefes almaya çalıştım "Alp..!"kalbimin acısından konuşamıyordum. Beynimdeki sesler ,sesimi bastırıyordu. Annem koşarak yanıma geldi.
"Kızım kalk!" Diye bağırdı. Cam kırklarının üstüne düşmüştüm.
"Anne... Alp..!" Dedim kesilmiş ellerime bakarken.
"ANNE ALP! ANNE ALP ORDA, ANNE!" Diye bağırarak ağlıyordum. Cam kırıklarının üstüne vurdum. Nefes alamıyordum, kalbim sıkışıyordu. Annem bana sarıldı. "Hayır... hayır o iyidir kızım"
"ANNE! ALP?" Ağlamaktan konuşamamıştım. Nasıl bir acıydı bu. Kalbim...
Ellerime baktım kanlar içindeydi. Bacaklarımda kesikler vardı ama hiçbirini hissetmiyordum. Ses yoktu. Sadece feryadım vardı.
"ALP! NERDESİN? LÜTFEN İYİ OL!" Diye feryâd ettim. Bu gece sessizdi, tek bir ses vardı...
Kulaklarım uğulduyordu. İki elimle başımı tuttum ve gücüm yettiğince bastırdım. Gözlerimi kapattım. İç çekişlerim yankılanıyordu. Annem konuşuyordu ama duymuyordum. İki elimle kulaklarıma vurarak " ANNE! ALP YOK!" Diye bağırdım. Rüya olması için dua ettim.
İç çekişlerim son buldu, uğultular kesildi, göz yaşları bitti, sessizliğe gömüldüm, karanlığa gömüldüm.Ve o gece en sessiz ve en uzun geceydi. En acıklı geceydi. Ece için son geceydi...
Yokluğunda buldum seni...
Merhaba canlarım. Ağlayarak yazdığım bir bölümdü diyebilirim. Sizce her şey bitti mi yoksa yeni mi başlıyor. Ne zamandır bölüm atamıyordum. Diğer bölümü hemen yazmaya başlayacağım. Kendinize çok iyi bakın♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker II
General FictionAlp ve Ece ilişkilerini mutlulukla sürdürürken. Evlilik kararı alırlar. maalesef aldıkları bu karar hayallerini gerçekleştirmeden son bulur. Hayat hiç olmadığı kadar renksizdi. Siyah ve beyazdan ibaretti. Onun olmadığı hayat gündüzü olmayan bir gec...