Sevdiğimle el ele, ayaklarımızın altında koca şehir, sıcak kahve ve battaniye. İşte ev buydu. yanında mutlu olduğun, güvende hissettiğin yer.
Başımı sevdiğimin omzuna koydum. "İlk tanışmamızı hatırlıyor musun?" dedim. Derin bir nefes aldı.
"Unutur muyum hiç! O gıcık kızı nasıl unuturum" güldüm. "Kusura bakmayın ama sizin de benden farkınız yoktu." dedim. Güldü.
"Müsait misiniz aşk kuşları?" diye Irmak ve Fırat geldi. Sıcak çikolata getirmişlerdi.
En bi sevdiğim de sıcak çikolatadır. Geldiler ve yanımıza oturdular.
"Yok öyle hemen nişanlanıp bir kenara çekilmek." dedi Fırat. "Eksik kalmayın sakın" dedi Alp. Küçük bir kahkaha ağzımızdan çıktı.
İşte her şey yolundaydı. Mutlu sona belki de gelmiştik. Gecenin devamı ise aynıydı bol bol konuştuk. Sıcak çikolatamızı içtik ve manzaranın tadını çıkarın...
***
2 hafta sonra
"Hemen ameliyata alın, geliyorum!"
"Durum ne?" dediğim yanımdaki hemşireye. Bir yandan da hızlı hızlı yürüyordum.
"Araba kazası. ikiden fazla takla attığı söyleniyor. Travma geçirmiş. Beyin kanaması başladı" ve o esnada telefonum çaldı. Alp arıyordu. zamanım yoktu.. Şuan konuşamazdım. Sonra bir daha aradı o esnada ameliyat için giyiniyordum. Açmak zorunda kaldım.
"Alp şu an hiç müsait değilim. Acil bir şey mi?"
"Tamam beni ara bir şey konuşmamız lazım."
"'Tamam ben arayacağım seni' dedim ve telefonumu kapattım. Ellerimi yıkadım , eldivenlerimi ve maskemi taktım. Sonra koşarak ameliyathaneye gittim.
"Hastanın durumu ne?" dedim. "Kontrol altında." dedi Berk doktor. Yanımızda staj yapıyor. Hemşireleri ve diğer doktorlara bakıyor.
"Ameliyata başlayalım." dedim.
***
Elimde yarım kalmış su şişesiyle hastanenin önünde Alp'i bekliyordum. Çok yorulmuştum. Ameliyat zorlu geçmişti. Alp benimle önemli bir şey konuşacakmış. Açıkçası çok merak etmiştim. Sesi pekte iyi gelmiyordu. Araba sesi duymamla başımı kaldırdım. Önüme siyah bir mercedes yanaştı ve Alp camı açıp bana baktı. " Atla prenses" dedi yarım bir gülüşle. Başımı iki yana sallayarak gülümsedim. Arabanın kapısını açtım ve oturdum.
"Emniyet kemeri takılsın. Uçuşa geçiliyor!" dedi .Bir yandan da ağzıyla uçağın havalanma sesi yapıyordu. Arkama yaslandım.
"Uçur bizi pilot!" dedim. O güldü, ben güldüm. Zaten hep böyle olmaz mıydı. Ben ağlardım, o ağlardı, ben hastalanırdım , o benim yanımda olurdu. Bu yüzden mi hastalıkta ve sağlıkta denirdi. Ve ben emindim biz iki farklı bedendik ama tek ruhtuk.
***
Bizim eskiden sıklıkla geldiğimiz yere geldik. Benim rüya görüp ağladığım Alp'in omzunda uyuduğum yere. Dünyadan uzak o yere...
Her zamanki o kütüğe oturduk. Benim başım yine onun omzundaydı. Eli elimde, kalbi kalbimde.
"Seninle bir şey konuşmalıyım Ece gülüm." dedi. Başımı omzundan kaldırdım ve gözlerine baktım.
"Dinliyorum hayatım" dedim. Sıkıntıyla derin bir nefes aldı.
" Hemen evlenmemiz gerek." dedi. Şaşırdım. Bu kadar hızlı olacağını düşünmüyordum.
"Neden? Bir şey olmadı değil mi?" dedim. Kafasını iki yana salladı.
"Korkma. Baş komutan istedi. Her an göreve gidebilirmişiz ve ne zaman dönüleceği de belli değilmiş." dedi. Elini tuttum.
"Olur tabi ki. Sonunda seninle olmak var niye istemeyeyim ki" dedim. Sıkı sıkı sarıldı.
"Bu kadar anlayışlı olmak zorunda değilsin" dedi kulağıma. Sonra bana baktı.
"Bak bu yolda yalnız kalabilirsin. Gitmek var dönmek yok. Çok düşmanımız var. her yerde tuzak. Sabrede bilecek misin?" dedi. Bunların farkındaydım. Ama hep kaçıyordum. Düşünmek bile istemiyordum.
"Ben hiçbir zaman yalnız kalmayacağım. Hep senin yanında olacağım." dedim gözlerim dolu dolu. Bir damla yaş aktı. Alp yaşın aktığı yere buse kondurdu. Hava kararmıştı.
"O zaman hazırlıklar başlasın!" dedim gözümden yaş akarken. El çırptım. güldü ve sarıldı. Başımı göğsüne yasladım. Tam burada bir ömür geçirirdim.
O gece ikisi de her şeyden habersiz bir şekilde yıldızlara bakarak geçirdi.
Kendine iyi bak:)
Merhabalar! Bu bölümü zaten atmıştım ama bilgisayardan yazdığım için Translate yüzünden hata vermiş. Kusura bakmayın. Yeni bölümü de yazmaya başladım. Görüşmek üzere. Sağlıklı kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker II
Ficción GeneralAlp ve Ece ilişkilerini mutlulukla sürdürürken. Evlilik kararı alırlar. maalesef aldıkları bu karar hayallerini gerçekleştirmeden son bulur. Hayat hiç olmadığı kadar renksizdi. Siyah ve beyazdan ibaretti. Onun olmadığı hayat gündüzü olmayan bir gec...