Aşk,Kaybetmektir

48 4 0
                                    

Bilmem kaç gündür Ece evine kapalıydı. Sevdikleri onunla konuşmaya çalıştıkça iyice kapanıyordu evine. Odasından çıkmıyor,yemekleri yemiyordu. Kısaca bir insanın hayata devam etmesi için gereken hiç bir şeyi yapmıyordu. Bir ölü değildi ama ölüm şu an onun başına gelicek en iyi şeydi.

Anne ve babası da Ece'nin başından ayrılmıyordu. Onunla iletişim kuramasalarda aynı çatı altında olmaları da yetiyordu.

Annesi odanın kapısını bir kaç kere tıkladı her zaman ki gibi ses gelmedi ama açtı kapıyı. Kapıyı açmasıyla yüzünü ekşitti. O kadar havasızdı ki Ece'nin nefes aldığından şüphe duydu. Güneş tepedeydi ama oda geceymiş gibi karanlıktı. Gülsüm teyze hemen perdelere yeltendi ve sonuna kadar açtı. Odaya aniden ışık girince Ece yüzünü elleriyle kapattı.

"Anne kapat şunu" dedi. Ece eliyle perdeyi tekrar kapatırken. Odayı süzdü annesi. Elbiseler dağınık yatak da dağınıktı, Ece'nin saçları evrim geçiyor gibiydi. Yüzü de asla Ece değildi. Annesinin karşısında kızı değil de başka biri vardı. Elinde ki yemeği daha önceden de getirdiği yenmemiş yemeklerin arasına koydu. Bir şey diyemiyordu çünkü bir çok kez konuşmuştu eski dolu yemek tabaklarını da aldı odadan çıktı.

Ece'nin annesi ve babası markete gideceklerdi. Ne zamandır evde olduklarından erzakları azalmıştı.

"Kızı evde bırakmak tehlikeli olmasın hanım" dedi Ahmet bey. Kızının bu hali onu çok yıpratmıştı gözünden sakındığı şimdi me haldeydi.

"Uyuyor zaten baktım ,biz gelene kadar uyanmaz"

Ve evden çıkarlar.

Ece bacaklarını göğsüne çekmiş yatakta oturuyordu. "Biz seninle terk etmeyi beceremedik" dedi fısıltıyla.

Durdu aklından saliselik geçen fikire kapıldı. Sen bana gelmiyorsan ben sana geleyim. 

Evet intihar fikri. Ama Ece bunu intihar olarak düşünmüyordu kovuşma olarak düşünüyordu.  Yatağından yavaşça kalktı. Yüzünde tebessüm oluşmuştu uzun zaman sonra. Çekmecesini açtı ve bir kutu çıkarı içinden de bir faça çıkardı. Façayı aldı ve yatağa tekrar oturdu.

"Bana kızma sevgilim. Ben intihar etmiyorum sadece senle kavuşmak istiyorum. Ben yaşayamıyorum böyle en azından orda buluşalım sevgilim. Sen gelemiyorsun ama ben gelebilirim. Hem bu acı da son bulur. Beni bekle."

Elindeki façayı bileklerine götürdü. Kısa bir an düşündü ailesini... ama onlarda Ece'nin iyi olmasını istiyor sonuçta. Sonra acımasızca bastırdı bileklerine uzun ve derin bir çizgi oluşturdu. Yüzünde en ufak bir acı yoktu. Sanki hissetmiyor gibiydi. Düşünmeden diğer bileğinde aynı çizgiyi çekti. Bileklerinden kan akıyordu. Sonra tekrar kalktı yatağından. "İyi görünmeliyim" ne de olsa sevdiğimin yanına gidicem beni iyi görmeli diye düşündü. Biraz kapatıcı sürdü ve allık yaptı soluk yüzü az da olsa renklenmişti. Sonra yatağına uzandı, battaniyeyi üzerine doğru çekti. Kan hızla bedenini terk ediyordu. Ece ise gülümsüyordu. Ne de olsa ilk bilekler kurban edilirdi. Ve Ece yaptığı en kötü şeyi yaptı kavuşma adı altında canına kıydı.

Aşk buydu. Kendinden de vazgeçtiğin bir lanetti. Bir insan kendinden daha çok kimi sevebilirdi ki. En salakça, en utanç verici , en kırıcı olan şey aşktı ama en mutlu eden, en muhtaç olduğun, en bağlılığında aşktı. Evet aşk bu kadar dengesizdi. Aşk sonu kötü biten bir roman gibiydi. Okuması o kadar keyifli ama sonunun kötü olması kadar saçmaydı.

Ben Ece, şu hayatta bir çok kötü şey yaşadım. Bir çok acı yaşadım. Ama hayatımda başıma tek iyi bir şey geldi. Alp, o benim başıma gelen en iyi şeydi. Benim mucizemdi. O benim gökyüzümdü. Bana hep yazı anlattı ama şu an kışı yaşatıyor.

Hayatıma giren bu adam bir anda hayatımın baş yapıtı olmuştu. Olmazsa olmazım olmuştu. İşte bu yüzünden şu an kendi canıma kıydım. Çünkü meğer o benim ruhummuş. Ruhumun besin kaynağıymış.
Ya da bir çeşit büyücüydü. Beni kendisine büyülemişti. Ama sonuç olarak "büyücüde memnun büyülenende"...
Belki arkamdan çok kişi ağlıcak ama benim mutlu bir şekilde gittiğimi bilsinler. Ben bu hayatı Doğumla ölüm arası bir süre diye tanımlarken. O geldi ve bunu değiştirdi. Alp benim için hayat oldu. Onun gülüşü,kokusu, saçları, bakışları, sesi olmadan yaşamak hayat olmazdı. Sadece bir işkence olurdu.

Bana yaşattığın tüm her şey için teşekkür ederim sevgilim ama bu anılara son veremem bırak yanına geleyim de anılarımızı tekrar canlandıralım.

***

Saat altı olmuştu. Tam bir buçuk saat geçmişti. Ece'nin anne ve babası gelmiş malzemeleri yerleştirmişlerdi. Ece'yi kontrol etmeye gelmişti kontrol etmeye. Uyuduğunu görünce şaşırmamıştı. Yaklaştı kızına renginin yerinde olması biraz mutlu etmişti. Hatta gülümsüyordu kızı. Uzun zaman sonra kızının tebessüm ettiğini görmek iyi gelmişti. Sonra telefon çalma sesi duymasıyla odanın kapısını kapatıp çıktı. Irmak arıyordu.

"Gülsüm teyze selam, Ece nasıl?" Dedi ırmak hızlı hızlı.
"İyi kızım uyuyor aynı durumu"

"İyi tamam ben Fırat ve Eren pasta aldık geliyoruz en azından iyi gelir." Dedi Irmak. Dostu için çok çabalıyordu. Uzun zamandır arkadaşlardı çocukluktan beri beraberlerdi ama ilk defa bu kadar kötü görüyordu Ece'yi.

Yaklaşık yarım saat sonra kapı zili çaldı. Irmak, Eren, Fırat  gelmişlerdi. İçeri aldı Gülsüm hanım.

"Uyuyor mu hâlâ" dedi Eren. Gülsüm hanım başını salladı. Oturdu hepsi. İçerde kan kaybeden Ece'den bihaber.

"Bu böyle ilerlemez psikoloğa felan götürelim psikolojik destek verelim. Yoksa kendi canına kıyar diye korkuyorum." Gülsüm hanım Erenin son sözüne irkildi. "Benim kızım yapmaz öyle şey" dedi emin olarak.
"Kaybedecek hiçbir şeyi yok"dedi ırmak sessizce. Sonra sessizlik oluştu.

"Ben Ece'yi getiricem. Siz de sakın kıza dik dik bakmayın, somurtmayın." Dedi ırmak ve odadan çıkıp Ece'nin odasına doğru ilerledi. Kapıyı yavaşça açtı. Sonra da ışığı açtı. Ece'nin yanına doğru ilerledi ve alnına bir Buse kondurmak için dudaklarını tenine bastırdı. Dudaklarına soğukluk gelince irkildi. Hemen geri çekildi. Elini Ece'nin alnına koydu. Buz gibiydi bedeni. Irmağın kalbine giren ağrıyla hemen battaniyeyi kaldırdı. Tüm yatak kandı. Bir çığlık çıkmıştı dudaklarından. Bütün herkes odaya koşarak geldi.

"ECE" diye bağırdı Irmak. Annesi koşarak baş ucuna geldi kızının. Gördü görüntüyle dehşete düşmüştü.

"KIZIM NE YAPTIN?" Diye bağırdı annesi. Ve saniyeler içinde bayılmıştı. Herkes dehşete düşmüştü. Ece bunu kendine nasıl yapmıştı. Irmak haraket edemiyordu. Başından aşağıya soğuk su dökülmüş gibi şoktaydı. Eren hızla Ece'yi süzdü. "Hemen ambulansı ara!" Dedi Fırat'a bakarak. Şu an en mantıklı düşünen Erendi. Fırat dengesiz bir şekilde telefonu tuşladı. Ve adresi söyleyip hızlı olmalarını söyledi. Kaç saat olmuştu bilmiyorlardı ama o kadar çok kan kaybetmişti ki yüzünde olan makyajı etkisini kaybetmişti. Battaniye rengi koyu olduğundan kan belli olmamıştı. Irmak kendine gelmeye çalışarak kulağını Ece'ye yaklaştırdı. O kadar kesik nefes alıyordu ki dayanamazdı. Şu ana kadar nefes alması da bir mucizeydi aslında. Irmak yere çöktü. O gece herkes hayat tarafından iyi bir tokat yemişti.

Odayı mavi kırmızı ışıklar kapladı. Pencere camından gelen ışıklar Ece'nin renksiz yüzünü aydınlattı.

Bazen kurtuluş olarak gördüğümüz şeyler gerçeklerden kaçmaktır aslında. Ece kaçmaya çalışmıştı. Ne kadar mutlu bir kaçış olsa da onun için en zor karardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sevgilim Asker IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin