Aşk mı Lanet mi

45 2 0
                                    

Yarim... gönlümün sultanı. Ece gülüm. Şu an bu mektubu okuyorsan şehit oldum demektir. Senden özür dilerim. Seni yarı yolda bırakmışım gibi hissedeceksin ama hayır sevgilim. Ben hep senin yanında olucam. Benim kalbimde ruhumda sensin. Ben aşkı sen de buldum Ecem. O büyüleyici duyguyu, sen kalbimi acıtan ama acıyı yaşamak istediğimsin. Sen benim için aileydin. Sen benim evimdin. Ben sende tamamlandım. Dik dur Ecem. Ben çok mutluyum ki şehit oldum sen de mutlu ol güzelim nişanlın şehit oldu. Ben seni bütün detaylarınla sevdim yarim. Gülünce yanağının ortasında beliren gamzenle, sıkıldığında sürekli iç çekmenle, stresliyken dudaklarını kemirmen, her ne kadar trip atmıyorum desende benden sürekli gözlerini kaçırman, utanınca al al olan yanakların ve bana bakmamanla sevdim ben seni. Ben seni bütün detaylarına aşık oldum. Sana üzülme diyemem bu çok bencil olur ama güzel gözlerinden sevinç gözyaşları akıt çünkü senin nişanlın şehit. Seninle gerçekleştirecek çok hayalimiz vardı ama hayat bize yine haksızlık etti. Sana yemin ederim ki seni düşüncemle bile aldatmadım. Mahşere kaldık sevgilim. Beni affet ,yolumun sonuna gelmişim. Ben sana veda etmiyorum sevgilim çünkü veda gözüyle sevenler içindir ben seni tüm kalbimle sevdim kalplerimiz veda etmedi. Hayatına devam et. Lütfen devam et. Her an seninle olduğumu hayal et. Çünkü ben hep seninle olucağım.

Özleyeceksin, tatlı kıskançlıklarımı, sarılışımı, sesimi, kokumu, saçlarımı, gülüşümü, düşüncelerimizi, yüzünü okşayışımı, saçlarını karıştırmamı, boynundan öpüşümü, eğlenmemizi, yaptığım şakaları, bütün anılarımızı, hatta öyle bir özleyeceksin ki göğüs kafesin dar gelicek kalbine.
Ama yine de devam edeceksin.

Bu bir veda değil ama kavuşma olacak gibide değil.
Hakkını helal et sevgilim. Seni hep kalbimde korudum. Sen de beni kalbinde koru.

Nişanlın Alp

"Ve aşk. Görmeden bile bir ömür aynı sevdaya her gün yeniden sevdalanmaktır."

Veda mektuplarını oldu olası sevmezdi Ece. Veda edicekse neden severdi ki insan. Ölüm bir veda değil. Bunu gayet iyi biliyordu. Ama şu an ki durum veda değilse neydi. Ece bu hikayenin sonunun böyle olacağını biliyordu. Üzüleceğini, yaşayamayacağını biliyordu. Peki neden vazgeçmemişti ki ,insan sonunda kahrolacağını bildiği bir şeye neden bu kadar sıkı sıkıya sarılırdı ki. Çünkü aşktı bunu yaptıran. Aşk bir nevi intihar çeşidiydi ama intiharların en acımasızıydı.

Ece'nin göz yaşları mektuba damlayıp yazının mürekkebini bozunca uyanır gibi oldu Ece. Ellerinin titrediğinin farkında bile değildi. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı ve acılı atıyordu. Göğüs kafesi kalbini sıkıyordu adeta. Zamanın durduğu, gündüzlerin en karanlığıydı. Nefes alamadı Ece.

"Hayır..." dedi kendine gelir gibi. "HAYIR BU OLAMAZ" dedi sesini yükselterek. Sanki ne kadar yüksek sesli konuşsa o kadar acısı dincek gibi. İçerde bekleyen Irmak ve Eren kapıyı tekmeler gibi açıp Ece'nin yanına koştular.

"Irmak... o beni bıraktı" dedi Ece.

"BANA SÖZ VERMİŞTİ AMA SÖZÜNDE DURMADI!" Dedi feryat ederek. Allah'ım bu nasıl bir imtihandı. Bu nasıl bir acıydı. Ece hiç olmadığı kadar sesli sesli ağladı.

"BEN ONSUZ NASIL YAPARIM IRMAK, SÖYLE" dedi. Ayakta duramıyordu ama dik durmaya çalıştı.

"BEN ONA GÜVENDİM, O İSE GİTTİ!" Dedi sesini mümkünmüş gibi daha da yükselterek.

"KAHRETSİN Kİ GİTTİ..." dedi ve bu onun için en zor kabulleniş oldu.

***

Cenaze başlamak üzereydi. Askerler,komutanlar, subaylar... bütün herkes burdaydı. Ne çok seveni varmış sevdiğinin. Eren, Ece'nin kapısını açtı. Annesi ve Irmak Ece'nin koluna girdiler. Ece içi gibiydi. Siyah bir pantolon ve siyah body giymişti, saçlarının üzerine siyah bir şal atmıştı. Gözleri şiş ve kızarık, göz altları çökmüş ve mor, adımları güçsüz ve yamuk. Annesi ve Irmak tutmasa çoktan düşmüştü. Onlara ayrılan bölüme yerleştiler. Çok sessizdi, sadece çıkan ses Ece'nin derin iç çekişleriydi. Ece başını kaldırmadı. Güçlü olması gerekiyordu ama olamazdı. İnsanlar neden sevdiği vefat ettiğinde güçlü durmalıydı ki. Bu açlıktan ölen bir insanın cenazesinde yemek dağıtılaması kadar saçmaydı.

"Başımız sağ olsun..." sesi duymasıyla Ece başını kaldırdı. Bu Alp'in baş komutanıydı. Savaşa beraber gitmişlerdi.

"Sen neden kurtuldun?" Dedi Ece komutanın gözlerine nefretle bakarken. Komutan başını eğdi.
"Sen niye kurtuldun?!" Bu sefer sesini biraz daha yükselterek. Komutan gözlerini Ece'yle buluşturdu. Karşısında çaresiz ve hırçın bir kadın vardı.

"Şu an sırası değil sizi anlıyorum ama lütfen dayanın" dedi komutan huzursuz sesiyle.

Askerler töreni başlattı ilk bir saygı duruşu sonra istiklal marşı. Ve bayrak töreni. Her şey bittiğinde sıra Ece'nin vedasına geldi. Ece titrek adımlarla tabutun başına geçti. Tabutunu süzdü sevdiceğinin. Tabuta sarılı olan al sancağı eliyle okşadı. Dudaklarını tabuta bastırdı. Son öpücüğü tabutuna olmuştu. Sarıldı tabuta. Sesiz ve acıklı şekilde akıttı gözyaşlarını tabuta.

"Neden bıraktın ki beni bi başıma" diye fısıldadı tabuta sanki cevap bekler gibi bekledi. Kokusunu içine çeker gibi çekti.

"Bu haksızlıktı sevdiğim.." dedi yine fısıldayarak. Bir süre sarıldı ve ağladı. Koskoca cenazeden çıkan tek ses Ece'nin sesiz ağlaşıydı. Başını kaldırdı Ece son kez baktı sevdiğine. Elleriyle okşadı tabutu. "Helal olsun vatan..." dedi son olarak ve tabutun başından ölü ruhunu çekip aldı. Güç bela annesinin yanına geçti. Ve sırayla veda ettiler. Alp'in anne ve babasını yeni görebilmişti Ece. Fatma hanım tabuta sarılmış ağlıyor, Mehmet bey ise eşinin tam yanında belli etmemeye çalışarak ağlıyordu. Sonra onlar da ayrıldı oğullarının yanından. Ece'nin yanına geldiler. Sırayla herkes vedalaştı.

Şehitler mezarlığına gömüceklerdi. Eşilen toprağa tabutu koyucaklardı.
"Hayır..." dedi Ece. "HAYIR DURUN!" Diye bağırdı. Herkes ona bakıyordu o ise sadece tabuta. Koşarak yanına gitti tabutun. Sanki yeni kendine gelmiş gibiydi. Olanları kabul edemiyordu. Sevdiceği gitmiş olamazdı.

"Yeter artık bitirin şu şakayı." Dedi ciddiyetle. Kimse bir şey diyemedi sadece başlarını eğdiler.

"YA YETER DEDİM. ŞAKA OLDUĞUNU SÖYLEYİN YALVARIRIM!" Dedi ve yere düştü.
"YALVARIRIM"
"LÜTFEN KESİN ŞUNU" Eren ve Irmak koşarak Ece'nin yanına çöktüler.

"Ecem lütfen kuzum kalk..." dedi Irmak yalvararak. Kollarından tuttular ama kaldıramadılar çünkü Ece engel oldu.

"BIRAKIN, BEN ONU BIRAKAMAM ONSUN YAŞAYAMAM!" Herkes ağlıyordu.

"AH ALLAHIM NE OLUR BİTSİN ŞU ÇİLE! NE OLUR BİR MUCİZE OLSUN"  Fatma hanım gelinin yanına geldi. Çöktü ve Ece'nin yüzünü elleriyle sarıp ona bakmasını sağladı.

"Yapma kızım, son uğurlamamızı yapalım." Dedi. Fatma hanımın Ece'den farklı bir durumu yoktu ama nasıl bu kadar dayanıklıydı. Ece bir süre sessiz kaldı sonra kaynanasının elinden tutup kalktı. Sesizce yerlerine geçtiler. Yavaş hareketlerde incitmemeye çalışarak koydular sevdiceğini kara toprağa. Bembeyaz kefen kara toprağa karıştı. O kadar adaletsizdi ki hayat tam bir naaşı bile yoktu.

Ece yüzünü göğe kaldırdı. "Seni özleyeceğim sevgilim..."

Gülerek hayata başlatan ve ağlatarak hayata son veren insan yine kaybetmişti.

Bu bir veda değil ama kavuşma olacak gibide değil.

Ne zor bölündü ya. Ece'nin bu zor savaşı başlamıştı. Sizce Ece'yi neler bekliyor?
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Sizin kadar ben de diğer bölümü heyecanla bekliyorum. Lütfen iyi olun hayat zaten kötü.
Sizi seviyorum ♥️

Sevgilim Asker IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin