Askerler savunma için saray kapısına gitme emri aldığından boş olan koridorda korsan ve prens Minjun'un odasını arıyordu. Minho sıkıca tuttuğu elin sahibine kısa bir bakış atarak yürümeye devam etti.
"Kardeşinin odasını savunan askerler olacaktır. Dikkatli olmalıyız"
Jisung başını salladıktan sonra aniden durarak korsanın da adımlarının durmasını sağlamıştı. "Yaklaştık burayı döndüğümüzde oda görüş açımızda olacak. Bir planım var ve hemen itiraz etme lütfen, eğer saldırırsak kurtulma şansımızın olmadığını biliyorsun. Ben önden gitmeliyim. Her ne kadar babam ölmüş olsa da hala onların prensleri olduğum için girebilirim odaya. Ondan sonrası kolay olacaktır"
Minho prens'in yalvaran gözlerine baktıktan sonra bir kaç saniye düşündü. Haklı olduğuna karar vermiş olacak ki kabul etmişti. "Eğer her hangi terslik görürsem durmam burada ona göre güzelim"
Jisung gülümseyerek parmak uçlarında yükselip korsan'ın dudaklarına kısa bir öpücük vermişti. Ardindan da hızlıca uzaklaştı. Gözden kaybolan prens'in arkasından bakan Minho ise burada hiçbir şey yapmadan durabilmek için kendini ikna etmeye çalışıyordu.
Prens önünde askerlerin olduğu odaya ilerliyordu. Ayak seslerini duyan askerlerin bakışlari şimdi prensin üzerindeydi. "Durun!"
Askerlerden birinin uyarısını dinlemeyen Jisung tam önlerindeydi. "Bir prense kılıç çekmenin büyük suç olduğunu bildiğinizi düşünüyorum"
Bir birlerine bakan askerlerin kafası karışmıştı. Bunu anladığında yüksek sesi duyulmuştu prens'in. "Hemen önümden çekilin! Veliaht prens önemli kraliçe bu yüzden gönderdi beni! Zamanımız yok! Kellenizin gitmesini istemiyorsanız dediğimi yapın şimdi!"
Ne yapacaklarını şaşıran askerler eğilerek kenara çekildiler. Bir prensin emirlerine karşı gelemezlerdi. Jisung planının şimdilik sorunsuz olmasının memnuniyeti ile kapıyı açmıştı. İçeri adımlayıp arkasından kapattı kapıyı. Yataktaki bedenden başka kimsenin olmamasına sevinirken yatağa yönelmişti. Yüzü Jisung'a dönük olmayan küçük prens kimin geldiğine bakmak için dönmüştü. Abisini gördüğü an yataktan fırlayan Minjun çok heyecanlanmıştı. Düşmek üzere olan kardeşini yakalayan Jisung güleek kollarına aldı küçük prensi. "Sakin ol"
"Hannie seni özledim. Bana bir daha gelmeyeceğini söylediler çok üzüldüm. Ama Hannie gelecek benim yanıma dedim biliyor musun"
Jisung saçlarını okşadığı prensi kendinden biraz uzaklaştırıp saçlarını karıştırdı. "Aferin Minjuna abisini beklemiş. Şimdi seni götüreceğim bebeğim. Ama önce saraydan ayrılıp benimle gelmek istiyor musun bilmeliyim"
Minjun abisine bakarak tekrar üzerine atlamıştı. "Seninle gelmek istiyorum Hannie"
"Anlaşıldı prensim hemen emriniz uygulanacak" Küçüğünü kucaklayarak yataktan kaldırdı ve yere bıraktı prens. Kendi de ayaklanarak elini tuttuğu kardeşiyle kapıya gidip açtı. Ona bakan askerlere bakış atıp odadan çıktı. "Veliaht prensi kraliçeye götüreceğim en güvenli yer orası gibi görünüyor. Siz savunmaya katılın" işe yaramasını umarak arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı Jisung.
"Prens Jisung böyle bir emir almadık! Olduğunuz yerde durun ve veliaht prensi bırakın!"
Jisung duyduğu şeyle prensi kucaklayarak koşmaya başladı. Arkasından bağırıp koşan askerler telaşlanmasını sağlarken karşıda gördüğü korsan rahatlatmıştı biraz onu.