19.

998 154 42
                                    

"Hayoon'u nasıl kovarsın Minho" Yaşlı korsan sakin bir sesle konuşmuştu. Oğlunun değiştiğinin, emirlerinin uygulanmadığının farkındaydı ve artık her şeyi açıklığa kavuşturmak istiyordu.

Babasının karşısına oturan Minho taşlarla süslü özel hançerini çıkararak masaya bıraktı ve gözlerini ona çevirmişti. Yaşlı korsan'ın önce kaşları çatıldı ardından ifadesi yumuşayarak arkasına yaslanmıştı. "Oğlum bana savaş açıyor öyle mi?"

Tıslar gibi güldü bakır saçlı oğlan. "Savaş mı? Hayır baba çoktan kazandığımı ikimiz de biliyoruz"

"Doğru evlat kazandın ama babanı ezebilecek misin?"

Sabrı tükeniyordu Minho'nun. "Jisung'un benim için önemli olduğunu bildiğin halde onu hedef aldın! Beni yolculuğa Jisungla gitmeye ikna ettiğinde onu öldürme planının başında senin olduğunu biliyorum. Hatta Jeongin olmasa kardeşini de öldürecekmişsin. Saçma kinin yüzünden oğlunu bile görmüyorsun! Emekli olma zamanın geldi baba"

Yaşlı korsan inkar etmenin bir işe yaramayacağının farkındalığı ile susmuştu. Minho'yu büyüten oydu ve kararını verdiğini gözlerine bakınca anlıyordu. Derin bir nefes alarak dudaklarını araladı konuşmak adına. "Başa geçince onunla burada mutlu olabileceğini mi sanıyorsun? Bir korsan için sadece yıkıp dökmek vardır, aptal aşk değil. Çok zayıfsın evlat"

Minho kahkaha atmıştı duyduklarına. Ancak bu gülüşü sadece sinir doluydu, babasını tanıyamamıştı demek. "Sen zayıf olmadın ama mutlu da olamadın baba". Ardından hançerini masadan alarak ayrılmıştı evden korsan.

Prens uykudan uyanıp yanında Minho'yu görmeyince zorlanarak yataktan kalkmıştı. Gözlerini ovarken etrafı kontrol etti. Yanı başındaki fincanı şimdi görebilmişti. Hafif eğilerek aldığı içeceği koklamak adına burnuna yaklaştırdı. Geçen seferki içecek olduğunu anladığında gülümseyerek tek seferde içmişti. Acı tad yüzünü buruşturmasına neden olsa da şimdiden vücudunun rahatladığını hissediyordu. Elindeki boş fincanla kapıya yürüyüp açtı ve odadan çıktı. Oturma odasında kimseyi görmeyince mutfağa girmişti. Bardağı tezgaha bırakarak yiyecek bir şey aramak için dolapları karıştırmaya başlamıştı. Yukarıdaki dolabın kapağını açacakken aniden havalanan bedeniyle çığlık attı.

Korsan eve dönünce duyduğu sesler onu mutfağa getirmişti. Üzerinde sadece ona büyük gelen gömlek olan oğlan parmak uçlarında yükselmiş dolap kapağını açmaya çalışıyordu. Hemen arkasına geçip belinden tuttuğu prens'in ayaklarını yerden keserek kucaklamıştı.

"Minho! Korktum, ses de çıkarmıyorsun"

Gülerek kucağındaki oğlanı tezgaha oturttu korsan. Ellerini prens'in iki yanından tezgaha koydu ardından. "Geç kaldım, uyanmışsın bile". Etrafına bakınan Minho bir kaç erzak'a kısa bir bakış atıp geri küçüğüne çıkardı kahveliklerini. "Açsın değil mi, bir şeyler hazırlayalım güzelim"

"Hemde çok" Gözleri parlayan prens yüksek tezgahdan Minho'nun yardımıyla inmisti. "Sen neredeydin ki?"

Elindeki poşeti açarak salatalıkları yıkamaya başlamıştı korsan. İşine devam ederken cevapladı Jisung'u. "Babamın yanındaydım. Tüm yetkiler bende artık"

Aldığı cevapla elindeki bıçağı tezgaha bırakmıştı prens. "Yani sen mi yöneteceksin?"

"Yemeğimizi yiyelim hadi" Tabakları alarak mutfaktan çıktı korsan. Jisung da elindekileri tabaklara koyarak onu takip etti.

Sessiz geçen yemeği Minho'nun sesi bölmüştü. "Dün Jeongin yanıma gelmişti"

"Yoksa Minjun' a bir şey mi oldu?" Felix yalnız kaldığı için Minjun'un bir süre onunla kalmasını istemişti, kardeşi de isteyince reddetmemişti onu prens.

"Telaşlanma, Minju iyi. Konu Felix. Jeongin Felixden hoşlandığını söyledi.

İçtiği su boğazına kaçmıştı Jisung'un öksürerek şaşkın gözlerini korsan'a çevirdi. "Sana mı söyledi bunu?"

"Yavaş ol, evet çıktıklarını da söyledi. Önce şaşırdım ama Jeongin olduğuna sevindim. Uzakta olduğumda kardeşimi üzmeyeceğini ve iyi bakacağını biliyorum"

"Hoşlandıklarını biliyor-. Uzakta mı? Bir yere mi gidiyorsun yine? Bana neden söylemedin?" Kaşları çatılan prens sorularını sıralıyordu.

Korsan'ın dudakları kıvrılmıştı. "Gidiyoruz güzelim, birlikte gidiyoruz"

Tamamen kafası karışmış olan prens sorgularcasına Minho'ya bakıyordu. "Nereye, Minho anlamıyorum dediklerini"

"Felix gemiyle dolaşıp insanlara yardım etmeyi sevdiğini söylemişti"

"Evet, seviyorum ama bunun ne ilgisi var?"

Korsan sandalyesini geri iterek ayaklanmıştı. Ardından prensin yanına adımlayarak eğilip elini yakaladı. "Jisung, benimle kargaşadan kötülükten uzak uzun bir yolculuğa ne dersin?"

Bir kaç saniye donup öylece Minho'ya baktı Jisung. Duyduğu sesle kendine gelmişti.

"İstemiyor musun?" Hafif başını eğen korsan sandalyede oturan oğlan'ın bakışlarını yakaladı. Hiç beklemediği anda boynuna kollarını saran prens cevabını vermişti.

"İstiyorum! Çok güzel olacak Minho!"

Zıplayan küçüğüne gülerken kollarını ince beline sardı korsan. "Sakin ol, güzelim. Daha hazırlığımız uzun sürecek"

"Ne kadar uzun olursa olsun, sonunda.." Korsan'dan biraz uzaklaşarak gözlerine baktı Jisung. "Sonunda rahatça, içimizde pişmanlık olmadan mutlu olucaz Minho"

"Evet güzelim" Yanaklarını tuttuğu oğlan'ın dudaklarına bastırmıştı kendi dudaklarını korsan.

____________________________

"ABİME Mİ SÖYLEDİN?"

"Sessiz ol sevgilim çocuk uyuyor. Evet Minho hyunga anlattım her şeyi. Hiç beklemediğim şekilde iyi karşıladı. Bir saat birbirimizle ilgilenmemiz hakkında nasihatler verdi" Gülmüştü Jeongin.

"Jisung'a teşekkür etmeliyim sanırım, abimin sinirini tamamen almış" Bildiği Minho dinlemeden öfkelenirdi o yüzden şaşırmıştı çilli oğlan.

"O kadar değil ya önceden birazcık sinirliydi"

"Birazcık mı?"

"Fazla sinirliydi tamam". Kollarındaki oğlanı göğsüne yatırmıştı Jeongin. "Geriliyorum konuşmayalım Minho hyungu"

Kollarını sevgilisine saran Felix gülüyordu onun bu haline.





.


.

.

Selamm

Minsungla kalın<3

Pirate / minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin