"Daha ne kadar orada durmayı düşünüyorsun?"
Jisung denizdeki bakışlarını siyah saçlı oğlana çevirmeden konuştu. "Sana ne?"
"Burada seni misafir ediyoruz senin yaptığına bak Jisung"
Son kelimeyi duyunca anında oğlana çevirdi kafasını kahve saçlı prens. "İsmimi nereden biliyorsun?"
"Sen beni yoldan geçen herkesi gemisine alan bir melek mi sandın Jisung?" Siyah saçlı oğlan Jisung'a yaklaştı ve önünde durdu. "Şuan yaşıyor olmanın tek nedeni Minho'dan yüklü altın alabilecek olmam. O yüzden şımarıklığı bırak ve içeri geç"
Jisung bu adama katlanamıyordu. Ses tonu bile üstünlük gösterme derdindeydi. "Melek mi şeytan mı olmanla ilgilenmiyorum. Sadece yanlış gemiye bindim, altın istiyorsan bolca veririm. Ama bana emir veremezsin"
Siyah saçlı oğlan sinirleniyordu. Onun gemisinde onun dedikleri olurdu ve korkulması gereken kişiydi. Bir hışımla prens'in koluna yapıştı "Bana bak ben senin korsanın gibi değilim ölmek için yalvarırsın"
Jisung yüzünü buruşturdu "Evet, doğru düzgün korsan bile değilsin Minho'dan altın dileniyorsun. Korsanlarda bu da var mı, başka korsandan altın istemek? Yoksa sadece zayıflar için mi bu?"
Adam sinirden kıpkırmızı olmuştu şimdi. Sağ elini kaldırıp sert bir tokat attı prens'e "NE DEDIN SEN"
Bunu beklemeyen Jisung geminin zeminine düşmüştü. Elini acıyan yüzüne götürdü, dudağının kanadığını hissediyordu. "Piç". Siyah saçlı güçlüydü ama kimsenin ona bunu yapmasına izin veremezdi.
"Eğer ölmek istiyorsan doğru yere gelmişsin" Siyah saçlı oğlan hançerini çıkartıp yerdeki prens'e doğru eğildi.
"Efendim! Minho'nun gemisi göründü!"
Adamlarından birinin sesiyle anında keyfi yerine geldi yere çöken siyah saçlı oğlanın. Altın onun için en önemli şeydi. "Yüzünü parçalamak için heyecanlanmıştım oysa. Bugün şanslı günündeymişsin. İçeri götür misafirimizi, kapıyı da kilitle. Şu adamlara da söyle bayrağı yükseltsinler"
Verilen emirle Jisung içeri, bir odaya sürüklendi. Kilit sesi sesiz odada yankılanmıştı. Yere oturup bacaklarını kendine çekti, başı ağrıyordu ve sol yanağı yanıyordu.
___________________________
Siyah saçlı'nın beklediği gemi istediği gibi biraz uzağındaydı. Olası bir saldırı için tetikte bekliyordu. Minho'yu uzun yıllardır tanıdığı için hazırlık yapmıştı.
Minho ise meraklıydı. Bu korsan'ın onunla yüz yüze bile gelme cesareti hiç olmamıştı. Ne olmuştu ki onunla konuşmak istiyordu. Bu merakını gidermek için önemli yolculuğunu geciktirmişti. Diğer gemiye düşünmeden tek başına atladı. "Jongdeok, umarım çok önemli bir şeydir söylemek istediğin"
"Önemli olup olmadığına sen karar ver, Minho. Konu Jisung"
Minho'nun kaşları çatılmıştı. "Jisung mu? Senin ne ilgin var onunla?"
Adamın yüzünde sırıtma belirdi, Minho'nun sesinden bile elindeki oğlanı ne kadar önemsediğini anlamıştı. "Jisung'a yardım ettim diyelim"
"Açıkça konuş Jongdeok! Sabrımı sınama!"
Minho'nun gözlerinden ateş çıktığına yemin edebilirdi kahve saçlı. Ondan her zaman korkmuştu ama ilk kez karşı karşıya gelmişti. Daha fazla uzatmamaya karar verdi, çünkü Minho'nun öfkesini iyi biliyordu. "Esirin gemime binip saklanmış, yarı yolda farkettim"