"Biraz sakin ol. Yakalanırsak herkesin sonu olur" Changbin korsanın sarayın içinde dolanıp durmasını kast ediyordu. Minho asker olarak saraya geldiğinden beri dikkat çekecek şeyler yapıyordu.
"Nasıl sakin olayım Changbin! Duymadın mı o kadın Jisung'u zindana atmış. İyi mi bilmiyorum bile ve benden sakin olmamı istiyorsun"
Sinirle soluyan korsan'ın arkasından hızına yetişmeye çalışıyordu Changbin. "Duydum ama kardeşini ve prensi kurtarmak istiyorsan önce sakin olman gerek. En iyi sen biliyorsun bunu"
Minho durdu ve ellerini yüzüne çıkararak sıvazladı. "Onları bulmalıyım" Changbin korsanın sırtına hafifçe vurdu. "Bulucaz dostum"
Jisung içinse işler farklıydı. Seungmin uzun süredir geri gelmemişti. Bu dört duvar arasında boğuluyor gibi hissediyordu. Ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Bu soğuk zindanda ölüp gideceğini düşünüyordu artık. Göz kapakları kapanmak istiyordu ancak Jisung onları kapatırsa bir daha açamayacağının farkındaydı. Dayanabildiği kadar dayanmalıydı. Bulanık olan bakış açısına biri girdiğinde gözlerini kırpıştırarak kim olduğuna baktı. Gördüğü bedenle anında umut kazanmıştı prens. "Felix? Sonunda"
Arkadaşının zayıf sesi ve halsiz vücudu çilli oğlanı telaşlandırmıştı. Seungminin verdiği anahtarı kilide sokup kapıyı açtı ve prens'in yanına eğildi. "Jisung, iyi misin?"
"Ben iyiyim merak etme. Sadece çıkmak istiyorum buradan" Jisung zorla gülümseyip elini duvara koyarak destek aldı. Felixin de yardımı ile kalkmıştı oturduğu zeminden.
Felix bırakırsa düşecek gibi olan prensin kolunu sıkıca tuttu. "İyi değilsin Jisung. Seungmin her şeyi anlattı ama neden beni çağırdın?"
"Felix, Minho yani abin seni arıyor"
Bir kaç saniye prens'in dediği şeyi algılamaya çalışan oğlanın gözleri dolmuştu. "Abim mi? Gerçekten abim beni mi arıyor? Nerede o?"
"Dur sakin ol. Evet abin seni arıyor. Şu an Minho'nun nerede olduğunu benimde öğrenmeye çok ihtiyacım var" yüzü düşen prens kolunu tutan oğlanı daldığı düşüncelerden kurtararak hareketlendi. "Ama önce gidelim şuradan"
Felix prensi onaylayıp onunla birlikte yürümeye başlamıştı. Zindandan çıkıp saray koridoruna güvenle ulaştıklarında biraz rahatlamıştılar. Felix yanındaki oğlan'a dönüp kısık sesle konuştu. "Sağdan gidelim, Seungmin benim odamda bizi bekliyor"
Jisung başını sallayıp Felix'e ayak uydurdu. Odanın önüne geldiklerinde etrafı kontrol edip kapıyı tıklattı 3 kere Felix. Seungmin kapıyı açıl iki oğlan'ı hemen içeri çekerek geri kapattı. "Geldiniz sonunda. Yakalandınız diye çok korktum"
Felix Jisung'u yatağa oturtup kendisi de yanına oturmuştu. "Geldik Seungmin ama şimdi ne olacak?"
"Buradan çıkmalıyız. Durumlar kötü düşman krallığın ordusunun saraya girmesi yakın"
Jisung'un kaşları çatıldı. "Nasıl emin olabiliyorsun bundan Seungmin. Kimden ögrendin bu bilgiyi belki de korkutmak için söylenmiş bir şeydir"
"Ben söyledim prensim. Ve maalesef gerçek" diğer odadan gelen sarı saçlı oğlan Seungmin'in yanına oturmuştu.
"Kaptan Bang? Siz nasıl? Ama burada olmanız yasak" Kaptanı görmeyi beklemeyen prens şaşkınlıkla konuşmuştu.
Chan gülmüş ve yanındaki oğlan'ın elini tutmustu. "Yasakları umursamadım hiç bir zaman prensim"
Ağızları şaşkınlıkla açılan Jisung ve Felix gülen Seungmine çevirdiler gözlerini. Bunu daha sonra soracaklardı ona.