"Minho! Hayır!"
Kanlar içinde yere yığılan korsan'a koşarak yere oturdu prens. Titreyen elleriyle oğlan'ın başını kaldırarak kendi bacağının üstüne yatırmıştı ardından. "M-minho". Hiç bir cevap almamasıyla bir hıçkırık koptu boğazından. Minho'nun öldüğünü söyleyip onu kolundan sürükleyen insanlara inanmayı reddediyordu Jisung. "HAYIR, MINHO!"
Sıçrayarak uyanmıştı uykusundan prens. Gördüğü kabus yüzünden ter içinde nefes nefeseydi. Hemen başını çevirip yanına baktı korsan'ı görmek adına. Ama yatağın diğer tarafı bozulmamıştı bile. Gözlerinden yaşlar akarken sanki soluduğu oksijen ona yetmiyor gibiydi. Yataktan kalkarak kapıya yürüdü ve açtı. Bulanık gören gözleri zorlukla mutfağı bulabilmişti. Su doldurduğu bardağı titereyek dudaklarına götürdü. İki yudum içmişti ki beline sarılan kolların ardından tanıdık sıcaklık sarmıştı etrafını. Bardağı yavaşça masaya bıraktı prens. Burnunu saçlarına gömmüş memnun mırıltılar çıkaran prensin kolları arasında dönerek boynuna sarılmıştı Jisung. Beklemediği şeyle şaşıran oğlan kollarını prens'in beline sardı.
"Neden geciktin?"
Boynuna sıkıca sarılan prens'in ağladığı için çatlamış sesi Minho'nun kaşlarının çatılmasını beraberinde getirmişti. Ellerini küçüğünün kollarına koyarak uzaklaştırdı kendinden. Şimdi prens'in kızarmış gözleri ve burnu, ıslak yanakları görüş açısındaydı korsanın. İçi endişeyle dolarken aklında ne olduğuyla ilgili onlarca düşünce geziyordu. "Bir şey mi oldu? Jisung, neden ağlıyorsun güzelim?". Baş patmağı Jisung'un yanağındaki yaşları silmeye başlamıştı Minho'nun.
"S-sen öldün!"
"Ne?" Prens'in söylediği şeye anlam verememişti bakır saçlı oğlan.
"Kanlar içindeydin sonra yere yığıldın! Öldüğünü söylediler!"
Jisung'un hızlı hızlı anlattığı şey korsan'ın kafasını iyice karıştırmıştı. "Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum, güzelim"
"Gördüm..rüyamda gördüm seni...ölmüştün!"
Duyduğu şeyle ilk önce kaşları havalanmış ardından kahkaha atmıştı Minho. Gözleri prensi bulduğunda kahkahasını bastırmalı oldu. Jisung çok ciddi görünüyordu.
"Sadece kabus görmüşsün, bak ben çok iyiyim" Konuştuktan sonra elini tuttuğu oğlanı mutfaktan çıkararak odaya geri götürdü. Ardından yatağa yatırmıştı.
"Geliyorum hemen, güzelim"
Başını sallayan oğlana gülümsedikten sonra banyoya yöneldi Minho. Çok geçmeden de üstünü değişerek geri dönmüştü. Yürüyerek yatağa prens'in yanına uzandı ve göğsüne çekti küçüğünü. Yumuşak saçları okşuyordu şimdi Minho.
"Minho?"
"Evet güzelim?"
"Seni seviyorum, iyi geceler" Hızlıca konuşup arkasını dönmüştü korsana Jisung. Yanaklarının yandığını hissediyordu. Hala alışamamıştı yaşadığı bu güzel şeylere. Utanıyordu deli gibi.
Arkasındaki korsanın gülümsemekten artık yanakları acırken Jisung'u tuttuğu kollarını sıkılaştırdı, yüzünü sevdiği saçlara gömüp kokusunu derince soludu. "Bende seni seviyorum Jisung, iyi geceler"
_______________________
"Jeonginle nasıl gidiyor?"
Çilli oğlan'ın sevgilisinin ismini duyduğu gibi yüzü parlamıştı.