Saatlerdir oturduğu yatakta uyumamak için direniyordu Jisung. Adının Hyunjin olduğunu ögrendiği adam Minho'ya bir şeyler söyledikten sonra kapıyı üstüne kilitleyip ayrılmıştılar odadan. Dışarıdaki gürültüler daha da meraklandırıyordu onu. Prens çok yakından duyduğu adım sesleri ile yattığı yatakta doğruldu. Kilit sesini duyduğu an kapıya dikti gözlerini.Minho Jisung'un odasına girip daha kapıyı kapatmadan hızlı adımlarla yatağa yöneldi. Çok telaşlı görünüyordu. Jisung'un kolunu tuttuğu gibi aynı telaşla koridora çıkarmaya -sürüklemeye- başladı.
"Noldu? Nereye gidiyoruz sorun ne?" Korsana sorularını sordu sormasına ama hiç bir cevap alamadı, prense bakmamıştı bile. "Yavaşla, yere düşeceğim şimdi! Sana diyorum!"
Jisung'un yorgun vücudu onu sürükleyen korsan'ın hızına ayak uyduramayıp yere düşecekken bir çift kol tarafından sarıldı ince beli. Sonunda bakışları prense dönen Minho yavaşça doğrulttu zarif oğlanı. "İyi misin?" elleri prensin belinden ayrılmamışken konuştu Minho.
"Bu sefer gerçekten ölüyordum" abartmıyordu, sadece bugünkü üçüncü darbeyi kaldırabileceğini sanmıyordu.
"Bir süre esirimiz olacaksın" Minho'nun bu durumdan hoşnut olmadığı sesinden belli oluyordu. "Yani öyle davranmalısın"
Jisung'un kafası daha da karışmıştı. Merak dolu gözlerini Minho'nun etrafı kontrol eden gözlerine çıkardı ve kollarını önünde birleştirdi "Misafir mi esir mi? Bir karar ver korsan, hangisiyim"
"Bak Jisung babam yakında burada olur, eğer senin prens olduğunu öğrenirse korumam çok zor olacak. Buradaki herkesi tanıyor, sadece esirim olarak koruyabilirim seni. Lütfen başka soru sorma ve dediklerimi yap"
Jisung güvenebilir miydi? Kimseye güvenmezdi, doğduğundan beri iyi öyrenmişti bunu ama bu sefer nedense güvenmek istedi zaten başka şansı yoktu. "Tamam ama sonra doğru düzgün açıklama istiyorum, Minho"
Minho gülümseyip nazikçe prensin kolunu tuttu ve güverteye çıkan basamaklara ilerletti.
Son basamağı çıkıp güverteye ulaştıklarında, yanlarına gelen iki genç'ten daha kısa olan elindeki iplerle prense yakınlaşmak için hareket etti.
"Sensin! Beni bayıltan o adam!" Prens'in yüksek çıkan sesi ile bir kaç göz onlara dönse de oyalanmadan hemen işlerine devam ettiler.
"Üzgünüm prensim, aldığım emri yapamayınca telaşa kapıldım ve biraz kontrolü kaybetmiş olabilirim"
Konuştuktan sonra prensi bağlamak için hamle yapacaktı ki, bir el durdurdu onu. "Bana ver, senin nasıl bağladığını biliyorum Changbin. Prensin kolundan olmasını istemeyiz"
Changbin homurdanarak ipleri Minhonun uzattığı eline bıraktı. Ne yapabilirdi böyle ögrenmişti.
"İzninle" Jisung başını salladıktan sonra Minho yine görüntüsünün aksine nazikçe, ipleri çok sıkı olmayacak şekilde bağlamaya başladı.
Jisung dibindeki odaklanmış yüzü izliyordu. Bu korsan gerçekten çok yakışıklıydı ama ona bu kadar iyi davranması bir kaç saattir tanıďığı adamı daha çok merak etmesini sağlıyordu.
Minho işini bitirip başını kaldırdı böylece iki oğlanın kahvelikleri buluşmuştu.
Aradaki sessizliği bölen şey boğaz temizleme sesiydi. "Çok önemli işlerimiz olmasa hiç bölmek istemezdim" Hyunjin gülmemek için direnirken konuştu. Minho'nun ilk kez birine böyle ilgili olduğuna şahit oluyordu, üstelik çok kısa zamandır gördüğü birine. Yanındakı sevgilisi Changbin'in de ondan farkı yoktu. Şaşkın olsalar da artık arkadaşlarının mutlu olmasını dilediler.