Can Dostum

25 8 7
                                    

Hepimiz siyah giyinmiştik. Hiç görmediğim yere yani Türkiye'ye gelmiştik. Teyzem Türk olduğu için onun cenazesini Türkiye'de yapmaya karar verdik.

Felix'de benimle Türkiye'ye gelmişti. Üzgün günümde yanımda olmak istedi. İleriden kumral saçlı, kahküllü, giydiği siyah elbisesi büyük olduğu için yavaş koşan biri geliyordu.

Yüzü çok tanıdıktı sanki daha önce tanıyordum bu kişiyi. Biraz daha yaklaşınca kim olduğunu tam olarak anlamıştım. Kollarımı açarak ona doğru koştum ve istemsizce "Minaa" diye bağırdım.

O kişi Mina'ydı. Mina benim Fransa'daki ilk arkadaşımdı bayağıdır görüşmüyorduk. Onu çok özlemiştim.

...

Cenaze bitti evlere gitti herkes. Türkiye'de olduğumuz için kalacak yerimiz yoktu bu yüzden Mina bizi evinde birkaç gün konuk edecekti. Mina benden 5 yaş büyüktü bu yüzden ona çoğunlukla abla diyordum.

Mina'nın ailesi tatilde olduğu için evde sadece Mina, ben ve Felix vardık. Mina'nın ailesi zaten benim Mina ile görüşmemi istemiyordu. İyi ki burada değiller.

Teyzem vefat edince Mina benden daha çok ağladı çünkü teyzem ikimizi de kendi yeğeni gibi görüyordu. Mina yakında okul için Fransa'ya gelecekmiş. Bu yüzden benim kaldığım evde benimle birlikte kalacaktı.

Akşam olunca film izlemeye karar verdik. Patlamış mısırları ben patlattım, Mina oturma odasını ayarladı ve Felix ise filmi seçti. Korku filmi izlemek istediğimiz için Felix'i tembihledik. Marvel falan açar sonra valla hiç belli olmaz ona.

Hepimiz Fransızca bildiğimiz için dili Fransızca yaptık. Mina ile pijamalarımızı giydik ve oturma odasına geçtik. The Music Box adlı filmi izleyecektik.

...

Filmi izledik çok korkunç değildi. Felix bizden daha çok korktu. Ben korkunca Mina'ya sarıldım, Felix korkunca ise parlamış mısırları döktü. Ev darmadağın oldu. Mina korkunca ise çığlık attı.

Çok geç olduğu için uyumak istiyorduk ama ev çok dağınık olduğu için önce evi toplamamız gerekiyordu.

Evi toplamak istemediğimiz için ortaya bir iddia attık. "Sabahlayacağız ama ilk uyuyakalan tüm evi toplayacak" iddiamız bu oldu.

Hepimiz oturduk uno oynamaya başladık. Hepimizin çok uykusu vardı ama evi de toplamak istemiyorduk. İlk turu Mina kazandı, ikinci turda Felix hile yapmaya çalıştı ama fark edilince oyundan çıktı. İkinci turu da ben kazandım.

Uno oynamaktan sıkılmıştık bu yüzden sohbet etmeye karar verdik. Aramızdaki konuşma tam olarak şöyle oldu;

Sofia: Türkiye'de son zamanlarda neler oluyor, Fransa'da bile bir sürü Türk haberi görüyoruz.

Mina: Kadına şiddet, taciz, tecavüz gibi şeyler arttı. Doğru düzgün elbise giyip bile sokağa çıkamıyoruz.

Sofia: Buraya gelirken bir kedi gördüm, gözlerinden biri kördü ve ağzı kesikti.

Mina: Sadece kadınlara değil hayvanlara da şiddet uygulayıp eziyet ediyorlar.

Bunları öğrenince biraz üzüldüm. Babam Fransız olduğu için bende Fransız'ım ama anne tarafından Türk olduğum için burası da benim ülkem sayılırdı.

Biz bunları konuştuktan sonra saate baktım saat 04.58 idi. Çok uykumuz gelmişti, Felix'in yanına gittim. Oturduk ne zaman Fransa'ya döneceğimizi konuştuk. Büyük ihtimalle 1 hafta daha burada kalacaktık.

"Mina acaba ne yapıyor?" diye sordum Felix'e. "Bilmiyorum" dedi. Salona gittik ve Mina'nın uyumuş olduğunu gördük. Uykum gelmişti bu yüzden uyumak istiyordum ama evi de toplamak istemiyordum. Mina'nın uyuduğunu görünce mutluluktan zıplamaya, "Yaşasın!" diye bağırmaya başladım.

Mina uyandı ve gözlerini cin görmüş gibi açtı. "Ne oldu, niye öyle bakıyorsun?" dedim. Kendime baktım ve Felix'in kucağında, boynuna asılmış olduğumu fark ettim. Felix'te sırıtarak bana bakıyordu.

Ben "Özür dilerim sevinince ne yaptığımı fark etmedim" diyerek uzaklaştım. "Sorun değil" dedi ve hafifçe sırıttı. Boynuna asılmam hoşuna gitmişti. "Orospu!" dedim sessiz bir şekilde. Bunu duymuş olmalı ki bana "O ağzını kötü kelimelerle bozma" dedi. Mina evi toplamaya  başlamıştı bile.

Mina'ya hangi odada uyuyabileceğimi sordum. Ben misafir odasında uyuyacaktım. Mina da hala evi topluyordu. Üstümde pijama vardı ama patlamış mısır falan döküldüğü için başka pijama giyecektim. Mina rahatlığı seven birisi olduğu için dolabında eşofman takımı ve pijama takımı bulmak zor değildi.


Pijama takımından birisi çok güzel ve rahat görünüyordu bu yüzden onu aldım. Pijama gri renkliydi ve beyaz ince çizgiler vardı normal pijamalar gibiydi ama boyun kısmı pamukluydu ve bunun hissi çok iyiydi.

Pijamamın boyun kısmındaki düğmelerini açtım, ense tarafından sağ kolumla tutup yukarı çektim ve bir hamlede pijamayı çıkarabildim. Bir anda odaya Felix girdi. Sırtım kapıya dönük olduğu için çok umursamadım ve birazdan çıkar zaten diyerek pijamamın üstünü de giydim.

Pijamanın altını giyecektim ki daha gitmediğini fark ettim. Bana sırıtarak bakıyordu. Elimde olsa bir tane tam ağzının ortasına yapıştırırdım tokatı ama saygılı kız rolü oynamam gerekiyordu. "Çık git şuradan yoksa sapık var diye bağırırım!" dedim ve onu tehdit ettim.

Kapıya doğru yöneldi, ben de kapıyı kapatmak için arkasından gidiyordum. Tam dışarıya doğru adımını atmıştı ki hızlıca arkasını döndü ve "Sensin orospu" diyerek gitti.

Üstümü tamamen değiştirince kendimi direkt yatağa attım. Çok uykum vardı ve aşırı yorgundum. Telefonumdan saate baktım ve saatin 05.32 olduğunu gördüm. Saat 6'ya geliyordu ve ben hala uyumamıştım. Bu çok garipti.

Uyku herşeydir aksini iddia eden gereksiz bir varlıktır.


Eveeet bu bölümümüz bu kadardı umarım beğenmişsinizdir

Mina gerçekten Fransa'ya eğitim için gidecek mi?

Mina'nın ailesi neden Sofia'yı sevmiyor?

Sizce Türkiye'de ne gibi şeyler yaşayacaklar?

Bu kadar soru aklıma geldi dikkat edin kendinize neyse
Bayyss:)

Ölüm OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin