9. Gökyüzünde Yıldız Kadar

13 3 0
                                    

Bu hafta erken yayınlayayım dedim, iyi okumalar. Bu aralar ne yazık ki yazmaya fazla vakit ayıramıyorum ama neyse ki bu eserin ilk sezonunu bitirdim. Düzenlemeler yaparak yayınlayabiliyorum. =) Haftaya görüşmek dileğiyle =)

________________________________________________________________________________

Korkunçtu. Kabus olduğunun farkında bile değildim. Çok mutlu bir ailenin birçok insan için rüya sayılabilecek bir anıydı. Babam yeni ailesiyle birlikte gülüp eğleniyordu. Karısıyla dans ediyordu. Kızına hediyeler veriyordu. Oğluyla maç izliyordu. Çok mutlulardı. Benim her köşesine yalnızlığı işlediğim evin içinde dünyanın en mutlu ailesiydi onlar! 

Başkasının mutluluğundan nefret etmemiştim hiç bu kadar. İçimdeki öfke büyüdü büyüdü büyüdü. Sonra cinnet geçirip öldürdüm onları. Nasıl olsa rüya bu dedim. Rüyaydı. Ama çıkamadım içinden. Gerçek olmasından korktum. Sonra hatırlamaya başladım. Evden çıkışımı, evime gelip içeri girişimi. Birileri geldi diye saklandığımı, onları bütün gün perdenin arkasından izlediğimi ve dayanamayıp hepsini öldürdüğümü. 

Rüya değildi. Rüya olmadığı için korkunç bir ateş sardı her yanımı, soğuk, cayır cayır... Bağırıyordum, haykırıyordum. Her yer kan içindeydi. Ben resmen kendi öz babamı öldürmüştüm. Buraya gelişim, cinayetleri işleyişim çok detaylı bir şekildi zihnimde tekrar ediyordu. 

"Uyan, rüya görüyorsun" diyen ses kulağımı acıtmıştı. Kulağım çok acıyordu. Sarsılınca kafam karıştı. Gözlerimi açtığımda ışık gözlerimi aldı. Doktor'un kucağındaydım. Yanağımdaydı eli. 

"Kabus gördün. Saçma sapan bir kabus sakin ol! Yok bir şey!" öylece kala kaldım. Yanaklarımı okşarken tatlı bir ifade ile:

"İyisin, kabus gördün sadece yok bir şey!" demeye devam etti. Başımı zar zor kaldırıp etrafa bakındım. "Evdesin, benim yanımdasın." diye fısıldadı. Ağlayarak ona sarıldım sımsıkı. boynunu sıkıca sararken, şu an rüya olmasın diye dualar ediyordum. Sırtımı okşadı. Kapı çalıyordu kırılırcasına. 

"Vurmasınlar, kulağım acıyor!" diye mırıldandım. Yorganı üzerime çekti. 

"Gel!" dedi. Fadik teyzenin sesini duydum. 

"İyi misiniz oğlum. Neyi var kızımın. Ne oldu?"

"Kabus gördü Fadik. Sen bize su getir sürahiyle!"

"Oğlum günah, sen bir şey etmedin değil mi?"

"Fadik su getir kendin sorarsın bir şey yaptım mı yapmadım mı diye. Hadi. Kapıyı da kapa çıkarken. Yusuf'a da söyle beklemesin kapıda!" Biraz sonra beni kucaklayıp lavaboya götürdü ayakta duramıyordum. Elimi yüzümü yıkadık. Sabahlığımı giydirdi bana. Yatağa oturttu. Fadik Teyze su getirdiğinde Doktor içirdi suyu. 

"Kızım, ne oldu yavrum! Kabus mu gördün hakket?"

"Kâbus gördüm. Çok gerçekti. Ben öldürdüm... Gerçekten öldürdüm sandım. Çok kan vardı!" diye mırıldandım. 

"Aman kızım aman anlatma! Uğursuzluk getirir kabus anlatılmaz!" diye çıkışan Fadik daha çok korkuttu beni. 

"Fadik bağırma kızın dibinde. Kulağı acıyor!" dedi Doktor. 

"Kızın canını mı yaktın ondan mı kabus gördü!"

"Doktorla alakası yok! Ben zaten kabus görüyorum hep. Bu sefer daha kötüydü sadece o kadar."

"Sürekli kabus görüyor musun?" dedi Doktor. Başımı aşağı yukarı salladım. 

"Silahlı çatışmadan evvel de görüyor muydun?" dediğinde ağlamaya başladım. 

DİLHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin