Herkese merhaba :)
Bu bölüm sadece FitMeh ve SaKup var! İlgilisine duyurulur! Ben ilgilisiyim mesela yazarsanız okurum bu iki çifti de. Keşke yazsanız.
NOT: Çehov'un tüfeği gibi benim arbaletimde ne zaman sahnede görünürse ateşler ona göre :) İyi okumalar...
Saadet Hatun Fitnat'tan yarın akşamki şenlik için son kontrolü yapmasını istedi. Her şeyin dört dörtlük olmasını istiyordu. Çünkü güçlü Türk beyleri aileleriyle uç pazara ziyarete geleceklerdi. Başka hiçbir şenliğe benzeyemezdi bu özel olmalıydı. Germiyanoğlu şanına yakışan büyük bir şenlik. Saadet Hatun hazırlıkların gidişatından oldukça memnundu. Kibirle söylendi.
"Ne Malhun ne de Bala bundan daha ihtişamlısını yapamaz."
Ardından Fitnat'a şu sözleri söyledi;
"Gidesin artık Fitnat, iyice dinlenesin yarın bizim için epey yorucu geçecek. Şimdiden Malhun ve Balanın hasetlikten morarmış suratlarını görür gibiyim."
Fitnat başıyla onayladı, önce bey otağını kontrol etmek istedi. Otağa girdi ortalığı toplarken birden ayak sesleri duydu. Seslere bakılırsa gelen ya bir ayı ya da sadece Mehmet beydi. Fitnat içinden dua etmeye başladı;
"İnşallah gelen bir ayıdır."
Otağın kapısı kırılırcasına açıldı içeriye tüm heybetiyle Mehmet Bey girdi. Fitnat'ı görünce kocaman gülümsedi.
"Anam bugün erken salmış seni, hayırdır bitti mi hazırlıklar?"
"Bitti beyim bende son bir kontrole gelmiştim."
Tam çıkacakken birden Fitnat'ın başı döndü , Mehmet refleksle ileri atıldı. Fitnat'ı tutup yatırdı. Yüzüne su çarpmaya başladı. Bir yandan da söyleniyordu;
"Kızcağız yorgunluktan ne hale gelmiş. Azıcık dinlense ya bu hatun, yüzü de bembeyaz oldu. Şifacı mı çağırsam. Ah bey babam sen ki koskoca sultansın ama biz Alaeddin denen tıfıldan başka şifacı bulamayız kocaman acunda."
Mehmet öfkeyle kasıldı. Elinde olsa şimdi Yenişehir'e dayanıp Alâeddin'in ümüğüne yapışırdı. Birden aklına kolları arasında yatan hatun geldi. Mehmet Fitnat'ın yüzünü daha bir dikkatli incelemeye başladı. İnceledikçe çatılan kaşları gevşedi, içi huzurla doldu. Bu hatun acaba hep böyle güzel miydi? Yoksa bugün mü bir başkaydı? Gerçi Fitnat hep güzeldi, sıcakkanlıydı ama kendisine nedense hep uzak davranırdı. Mehmet hatunun yüzüne o kadar dalmıştı ki hatunun uyanmaya başladığını bile geç fark etti. Fitnat Mehmet'i fark edince hemen doğruldu.
"Kusura bakmayasın Mehmet Bey, biraz rahatsızım."
"Sorun yok, gidip bir şifacıya görünesin."
Fitnat Tam ayağa kalkarken tekrar sendeledi, Mehmet onu tuttu. Resmen birbirlerine sarılıyorlardı. Fitnat'ın tek derdi ayının pençelerinden kurtulmaktı. Biran önce gidip uyumak istiyordu. Mehmet ise Fitnat'a kocaman sarılmış pek de masum görünmüyordu. Hatunun kokusunu içine çekmeye başladı. Hiç bırakmak istemiyordu onu. Tam o sırada Sado ve Yakup'un sesi duyuldu. Mehmet korkuyla Fitnat'ı kucaklayıp otağın sağ kanadına taşıdı. Fitnat ne olduğunu anlayamamıştı. İçini bir korku sardı. Ortada hiçbir şey yokken yanlış anlaşılacaklardı.
"Naparsın Mehmet bey! " dedi endişeyle," biz kötü bir şey yapmazdık ki neden saklanırız?"
Mehmet buna cevap veremedi çünkü bir ara neredeyse niyeti bozmuştu. Tam o anda içeriye Sado ve Yakup girdi. Yakup hatununu çok özlemiş sımsıkı sarılmıştı. Sado sarılmayı bırakıp bir yandan da kocasına sarılarak şu sözleri söyledi, "aslanım benim bugün ne kadar da ataşlıydın öyle , beyler senin gibisini görmemiştir şimdiye kadar." Fitnat şokla Mehmet beye dönmüştü. Mehmet yüzünde yarı iğrenmiş yarı sinirli bir ifadeyle olanları izliyordu. Şu ihtiyar babası kadar bile olamamak iyice canını sıkmıştı. Bu seferde Sado Yakup'un kucağına oturmuş birbirleriyle aşkla muhabbet edip oynaşıyorlardı. Yakup bir ara Sadoya dönüp "Minik fındığım benim tüm bey hatunları asaletinden feyz alsın." Mehmet ve Fitnat duydukları ve gördükleri karşısında şok olmuşlardı. Fitnat kusmamak için kendisini zor tutuyordu. Mehmet o an acaba bu karışıklıkta bende Fitnat'ı öpsem nasıl olur diye düşünmeye başladı. Fitnat ise Sado ve Yakup arasında yaşananlardan dolayı gözlerini kapatmış bir an önce kurtulmayı bekliyordu.
Sado ve Yakup en sonunda cilveleşerek uyudukları kısma geçtiler. Fitnat bir oh çekti. Tam gitmeye hazırlanırken Mehmet battı balık yan gider diyerek Fitnat'ı öpmek için hamle yaptı. Ama ayağı yerdeki kilime takıldı. Fitnat son anda yana kayarak ezilmekten kurtuldu. Mehmet büyük bir gürültüyle yere kapaklandı. Sado içerden seslendi "Kim var orada?" Fitnat iyice korkmaya başlamıştı. Mehmet ile baş başalardı ve o adeta bir sümük gibi yere yapışmıştı. Mehmet ayağa kalkmak için debeleniyor bir yandan da Fitnat'ın üstünü kumaşlarla örtmeye çalışıyordu. Ayı neredeyse otağı başlarına yıkacaktı. Birden bütün mumlar söndü, resmen karanlıkta kalmışlardı.
Yakup eline arbaletini aldı. Hızla sesin geldiği yere koştu. Arbalet ateşledi ve yüksek bir çığlık koptu. Çığlık sesinden ziyade ayı böğürmesine benzeyen bir sesti bu. Sado mumları yaktı. Birden yerde acıyla kıvranan Mehmet'i gördüler ve yüzleri utançla kızardı. Acaba Mehmet ne zamandan beri oradaydı. Yakup oğlunu poposundan vurmuştu. Yakup önce ;
"Oğlum neden debelenirsin ne oldu bu gürültü de neydi"
"Uyuyakalmışım bey babam, kabus görürdüm."
Saadet yarı utanç yarı korkuyla
"Başka bir şeyler de duydun mu oğlum?"
"Yok validem ne duyacam, rüyamda atlar tepişirdi ben de onları ayırmaya çalışırdım!"
Sado ve Yakup anlamlı anlamlı birbirlerine baktılar. Sado hemen alplere seslendi.
"Bana Fitnatı çağırın."
Memo acıyla annesinin sözünü kesti.
"Validem hatun görmesin şimdi bu hali zira bu pek hoş bir hal değildir."
Sado başıyla onayladı bunu, hatta kızı Gonca'nın da vazifede olması içini rahatlatmıştı. Gonca abisine çok düşkündü kesin çok üzülürdü. Sado birden doğruldu ve alplere şifacı çağırmalarını söyledi. Mehmet o an uç pazarda şifacı olmamasından çok korkmaktaydı. Çünkü Alâeddin'in tekrar yarasını, özellikle de böylesine utanç verici bir yerde bulunan yarasını sarmasını istememekteydi.
Neyseki bu sefer pazarda şifacı vardı. Şifacı geldi ve tedaviye başladı. Mehmet rahatsızlıkla kıvrandı. Yakup ise hatunuyla olan yakın münasebetinin her ne kadar oğluda olsa bir ayı tarafından bölünmesinden oldukça şikayetçiydi. Mehmet'in tedavisi bitti. Şifacı da yarı gülen yarı ciddi bir ifadeyle;
"Beyim bu gece yüz üstü yatasın birde şu merhemi süresin."
Bunları dedikten sonra şifacı ayrılmak için izin istedi. Memo adamcağıza öfkeyle;
"Eğer bunu biri duyarsa boynunun üzerinde kafa bırakmam!"
Adamcağız korkuyla dışarı attı kendisini. Sado oğlunun üzerini örttü ve Yakup'la yattıkları kısma geçtiler. Herkes gittikten sonra Fitnat nefes nefese üzerindeki kumaşları attı. Bugün maruz kaldığı her şey çok fazlaydı ve o sadece uyumak istiyordu. Yüz üstü ve çaresizce yerde yatan yaralı ayıyla göz göze geldi.
"Geçmiş olsun Mehmet Bey" dedi büyük bir yılgınlıkla. Mehmet ise hatuna tek bir soru sordu " gördün mü?" Fitnat gözlerini kapattığını söyledi ve Mehmet acıyla karışık derin bir oh çekti.
Ama bir sorun daha vardı ki bu çok başkaydı. Otağın dışında bu kadar alp varken Fitnat dışarı nasıl çıkacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Bölümlük Hikayeler (AlGon, FitMeh, OrNil ve diğer çiftler)
De TodoKuruluş Osman senaristlerine meydan okumak için buradayım. Her bölüm birbirinden bağımsız konulardan oluşacak. Kitap olmadan okuyunuz, teşekkürler. **İsmini vermek istemediğim bir romancıya demişler ki sen ne biçim yazarsın hep hata hep hata, o da...