Ay hellöö babuşlarYeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Hayde bölüme.
Bölüm şarkısı- MIA/Dynasty
Cehennem Çukuru
Bir hafta önce Titan/Deniz Taşı
Eski köşkte hava o kadar gergindi ki havada oluşan kıvılcımlardan çıkarılan enerji ile tüm Titan aydınlatılabilirdi. Sanjay haftalardır odasına kapanmıştı ve çıkmak nedir bilmiyordu. Odisyen lordu Henry haricinde diğer tüm lordların İnfaz emri verilmişti ve onlardan geriye kalan tek şey Kızıl Saray'ın duvarlarında sanki övünülecek birşeymiş gibi sergilenen kafalarıydı.
Tanrılar aşkına bu adamlar daha bir ay önce ülkenin kraldan sonra en saygı gören isimleriydiler. Nasıl olmuştu da bir gecede hain olarak yargılanmışlardı? Hiçbir şehir halkının lordlarının ölümlerine seyirci kalmaması gerekirdi ama hepsi o kadar sessizdi ki. Hatta lordları acımasızca katledilirken izlemekle kalmayıp, idamları için destek naraları atmışlardı.
Tanrı kahretsin Barlas o kadar iyi manipülatördü ki tüm halkı yıllardır tanıdıkları, yemek ve barınak ihtiyaçlarını karşılayan lordların öldürülmesine ikna etmişti. Nasıl olurdu da bir tane bile isyan çıkmazdı. Nasıl olurdu da birisi çıkıp da bu adama hayır diyemezdi. Nasıl oluyordu tüm bu saçmalıklar aklı almıyordu doğrusu. Eğer diğerleri idam edilmişse sıranın kendisine gelmesi çok yakındı.
Her an Sanjay Padukone'un da batışı başlayabilirdi. Bu ihtimal onu o kadar çok korkutuyordu o nedenle artık geceleri uyuyamaz olmuştu. Ama korkusunu belli edemezdi. Hep güçlü durmak zorundaydı. O korkarsa ailesi de korkardı. Ailesi korkarsa ortalığı tekrar sakin tutmak zaman alırdı. Bir de bu yükle uğraşamazdı. Aslında Siddhart, yükünü biraz da olsa hafifletiyordu. Hiçbir şey yapamadığı son bir ayda en büyük oğlu onun tüm yükünü sırtlanmıştı ve şaşırtıcı bir şekilde çok iyi hallediyordu. En azından varisi iyiydi de ölürken gözü geride kalmayacaktı. Birisi ailesine bakmak için buradaydı. Bu durum onu biraz rahatlatıyordu.
Gözleri sürekli köşkün girişindeydi. Her gelene dikkat kesiliyordu. Kraliyet veya Kapgan ailesinin muhafızları mı diye. Eskiden olsa kapıya değil de Titan şehrinin büyüleyici manzarasına bakardı. Bir an olsun insanları izleyerek vaktini kaybetmezdi. Annesi eskiden şehrin ne kadar büyüleyici olduğundan bahseder dururdu. Bu yüzden sürekli şehri izleyerek annesini anardı. Onun yerine de bakıyordu.
Şehir şaşırtıcı bir şekilde boştu. Özellikle Andaz ve Siyendeki sık sık dizilmiş tüm o evleri, binaları düşündükçe burasının bu kadar boş olmasına şaşırmıyor değildi. Titan, krallığın en geniş topraklarına sahip şehriydi. Ama insan nüfusu ve bina sayısı diğer şehirlere göre oldukça düşüktü. Heryere yeşillik hakimdi. Köy gibi bile denilebirdi eğer madenler olmasaydı. Koca krallıkta madenlerin ve demir ocakların çıktığı tek yerdi. Ama buna rağmen çalışan sayısı da azdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Taşı
FantasyNefes nefese kalmıştım. O kadar uzun süredir açtım ve susuz kalmıştım ki koşmayı bırak adım atacak halim kalmamıştı. Ama yine de buradaydım işte. İsmini daha önce duymadığım topraklarda daha önce duymadım canavarlar tarafından kovalanıyordum. Hem...