Hellöööö
Nasılsınız babuşlarım?
Umarım bölümü beğenirsiniz. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Bölüm şarkısı
Fleurie - love and war
Gabro'dan Kızıl Saray'a getirileli uzun zaman geçmişti. Yolculukları denildiğine göre bir hafta sürecekti ama bir anda başlayan kar yağışı yüzünden kamp yapmaları gerekmişti ve bir hafta planlanan seyahat iki haftayı bulmuştu.
Bu süre içerisinde Maral ile Barlas hiç yanyana gelmemiş, iki kelime sohbet etmemişlerdi. Konvoydaki herkes de birbirinden soğuk ne alemde oldukları için çok sıkılmıştı. Zaten yerinden kalkamıyordu, bir iki kelam sohbeti çok görmemelilerdi.
Bu sancılı ve sıkıcı iki haftanın tek çekilebilir ve güzel tarafı daha önce hiç görmediği yerler görebilme fırsatı elde etmiş olmasıydı. Buz tutmuş göller ve buza karşı direnerek akan nehirler, karla kaplanmış ovalar ve dağlar, beyaza bürünmüş dev ağaçlar. Odisyen'de bu manzaralar pek göze çarpmıyordu.
Çok fazla ev ve çok fazla insan vardı. İlk kar tanesi düştüğü an sokaklar tuzlanmaya başlanırdı. Akıttığı için çatılar da temizlenirdi. Kraliyetten gelen görevliler sanki karla savaşıyormuş gibi etrafta tek bir beyazlık bile bırakmazdı. Tüm bunlardan dolayı, Maral ne zaman camdan dışarı baksa sanki kar yağmamış da yağmur yağmur gibi hissederdi.
Şimdi ise insan elinin değmediği o güzel manzaralar gözlerini doyurmuştu. Ama tadını çıkaramadan tekrar yola çıkmışlardı çünkü sarayda soylular majestelerini bekliyordu. Ve çözülmesi gereken sorunlar vardı.
En sonunda geldiklerinde Maral ilk defa sarayın içini bu kadar detaylı görme fırsatı bulmuştu. Revire getirilene kadar çok fazla odadan ve salondan geçmek zorunda kalmış olduğundan sadece içeriyi değil bahçesine de göz gezdirmişti. Dışarıdan gözüktüğünden daha da büyük gelmişti. Buraya iki şehir sığardı.
Gördüğü ve dokunduğu herşey saf altındandı. Mermerler en kalitelisinden, duvarlardaki işlemeler gerçek gümüştendi. Süs eşyalarının hepsi en ünlü sanatçılar tarafından yapılmış, duvarlardaki tablolardan sadece biri satılsa orta gelirli bir ailenin en az üç kuşağını doyururdu.
Deniz Taşı'nın kraliyet ailesinin ne kadar zengin olduğunu anlamak için sadece girişte bile bulunmak yeterliyken sarayın büyük kısmını görmek insanın küçük dilini yutmasına sebep oluyordu.
Kızıl Saray ve Odisyen.
Bu Maral için de geçerliydi.
Anlaşılan bacaklarından olması sayesinde biraz da olsa lüks bir yerde barınabilecekti. Zenginliğe karşı bir ilgisi yoktu. Bir soylu olmayabilirdi ama iyi gelirli bir ailede büyümüştü. Yine de çocukluktan beri görkemiyle hergün onu büyüleyen bu sarayda kalabilme düşüncesi garip bir şekilde içinin kıpır kıpır olmasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Taşı
FantasiaNefes nefese kalmıştım. O kadar uzun süredir açtım ve susuz kalmıştım ki koşmayı bırak adım atacak halim kalmamıştı. Ama yine de buradaydım işte. İsmini daha önce duymadığım topraklarda daha önce duymadım canavarlar tarafından kovalanıyordum. Hem...