1.BÖLÜM: Yalanlara Saklı Korkular

10 1 2
                                    


mediadakiler Alen Ateş ve Erim Korol

iyi okumlar :)))


 Alen Ateş:

Aradan geçen zaman arabaya binerken korkmama, araba her hızlandığında o anları tekrar yaşamama engel olmuyordu. Camdan sertçe girerek bedenimi titreten rüzgar beni boğuyor, beni öldürüyordu. Nefesimi kesen hızla birlikte görüşüm kararıyordu. Gecenin karanlığında gözüme tutulan fenerin ışığı beni kör ediyordu. Bana ait olduğuna emin olduğum çığlıklar ve yalvarışlar vardı kulaklarımda. Ölmeden beni gömen ve bedenimi kaplayan kanlar vardı.

Hızlı giden bu arabadayken anılar canlanıyor ruhumu tekrar söküyordu. Üstünden aylar geçmişti, zamanla alışırsın demişlerdi ama zaman beni tüketiyordu, sonunda içinde hüzünden ve acıdan başka bir şey kalmayan bir bedene dönüşmemi sağlayacaktı bunu biliyordum.

Erim arabayı hızla kullanırken halinden memnundu, rüzgarın içeri girmesini ve saçlarını dağıtmasını seviyordu. Gerçi sonra o saçları tekrar şekillendirmek için uğraşacaktı ama şu an halinden oldukça memnundu. Benim ruhumun bir parçasının daha o rüzgarla savrulduğunun ve canımın acıdığını fark edemeyecek kadar halinden memnundu. Ondan arabayı biraz daha yavaş sürmesini isteyebilirdim dün yaptığım gibi ama unuturdu bugün olduğu gibi.

Ona baktığımı fark eden Erim bana dönüp yanağıma öpücük kondurdu. Bu beni mutlu etmeliydi ama bir an için bıraktığı direksiyon beni kokutmuştu, "Erim, direksiyon!" diye bağırdım.

"Korkma Alen, hemen panik yapıyorsun. Arabayı yokuş aşağı sürmüyorum ya. Biraz rahatla." dedi. Ona beni anlamasını söylemek istedim ama cevabı basit bir "tamam" dan başka bir şey olmaz sonrasında ise bildiği gibi devam ederdi.

Dişlerimi sıkarken bu andan kurtulmayı diledim. Gideceğimiz yere bir an önce varıp bu arabadan hızlıca inebilmek tutunduğum tek hayaldi.

Erim'in telefonunun o bilindik sesi arabayı doldurdu. Telefon tutacağına tutturulmuş telefonda arayanın Rüzgar Dalkıran olduğu yazıyordu. Erim telefonu açıp hoparlöre aldı. Rüzgar'ın alaycı sesi arabadaki ruhumu söken karanlıktan beni çıkartıp kendine doğru çekti. Bir an için kurtuluşun var olabileceğini düşündüm.

"Sırf saatinde gel diye buluşma saatini olduğundan bir saat erken söyledim ama yine geç kalmayı başarıyorsun, sırrını söyle de uzak durayım Korol." dedi Rüzgar arkadan gelen kahkaha seslerini bastırmak için bağırarak konuşarak.

Erim bana kaşlarını çatarak bana bakarken kafasını iki yana sallıyordu, ağzından Rüzgar'a cevap olarak tek kelime çıktı, "Alen," dedi.

Benim yüzümden geç kaldığımız için sinirliydi. Bu sıralar çok uyuyordum ve yine uyuya kalmıştım. Benim için çok da önemli değildi bu parti ama Erim her zaman böyle şeyleri önemserdi.

Rüzgar'ın sesiyle çıktığım karanlığa kendimi bırakmamak için tekrar Rüzgar'a odaklandım, "Eğer geç kalmamızı istemiyorduysan partiyi bir saat daha geç başlatmalıydın Rüzgar." dedim.

Rüzgar'ın kıkırtısı kulaklarımı doldurdu. Bu Rüzgar'ın samimi gülüşüydü, yalnızken sadece ikimizin olduğu anlarda ortaya çıkardı. Başkalarıylayken attığı o sahte kahkahalardan ayrıydı, özeldi. Onun gülüşüyle benim de dudaklarım sabahtan beri ilk defa kıvrıldı, acılarımı Erim'den tarafa doğru süpürdü.

Erim'in gözlerinin ben de olduğunu bildiğimden daha fazla gülümseyemedim ama bu da içimi ısıtmaya yetmişti.

"Aklımda tutarım," dedi ihtiyatla. Kafasını önemli bir şey söylemişim gibi salladığına emindim.

Sırlar Bizi Birbirimize BağlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin